3.Bölüm

83 7 1
                                    







Keyifli Okumalar!



𝟑.𝐁𝐎𝐋𝐔𝐌
ℬ𝑒𝓎𝒶𝓏𝒾 𝒦𝒾𝓇𝓁𝑒𝓉𝑒𝓃 𝒦𝒾𝓇𝓂𝒾𝓏𝒾𝓎𝒶

Gülümse çocukluğum, diyerek başlardım boş bir kağıda. Gülümse ki solmasın o dudaklarındaki gülüşler, solmasın çiçeklerin. Defalarca tekrarlardım aynı kelimeleri bir çok kez, daha önce hiç yazmamış gibi aynı hissiyatla, aynı duygularla.

Gülümse ki, sana karşı olanlara dimdik dur. Hayat acımasızlığını uygulamaya çalıştıkça sen ona diren!

Duraksardım bir süre sonra, düşünür yazılan tek kelimeleri harfi harfine incelerdim. Aynı kelimeleri defalarca tekrarlar yazardım, her seferinde yazarken ise aynı hissiyatla dökülürdü kağıda. Sonra tek bir kelimeye odaklanır düşünürdüm, ince detaylara takılıp kalırken hayatımda takılacak çok fazla ince detay olduğunun farkına varırdım. Gülümse yazardım kocaman harflerle, oysa gülümsemeyi bilmeyen çocuğa gülümse diyordum.

Çocukluğumu hassasiyetle karşılar bazen iç sesimi dert ortağı sayardım. İtinayla kelimelerimi özenle seçer iletirdim ona mektubumu. Gerçeklerimi kimseye dökmemem gerektiği öğretilmişti bana. Boş bir kağıdı, kelimelerimle doldurup sonra bir köşede saklamak kıyameti beklemek demekti. Benim zihnim, benim hiç tutamadığım günlüğüm olmuştu. Küçük Nazlının tek dert ortağı, tek arkadaşı. Gülümse küçük Nazlı, var olduğun toprağın altında titreyen bedenine rağmen kocaman gülümse. Hayali bir günlük, kimsenin erişemeyeceği kadar uzakta ve güvenliydi.

Kuruyan dudaklarımı ıslatarak dudaklarını birbirine bastırdım, huzursuzluğun bedenimi ele geçirmiş bulunduğum yatağın içerisinde bir sağa bir sola dönmemi tetiklemişti. Bugün uyku ilacını almayı reddetmiş kendimi kendimle bırakmıştım. Üzerimde gece mavisi saten bir gecelik vardı, göğüs yakaları danteldendi oda çok fazla soğuk olmasa da hafiften bedenimin titremesine sebep oluyordu. Şiddetli soğuklarla geçen Şubat ayı, daha önce hiç olmadığı kadar soğuktu bu yıl! Sıkı sıkı sarıldığım yorganı bacaklarımla ittirerek derin bir nefes alıp doğruldum yerimden.

Günlerdir huzursuzdum, o günlerin üzerinden kaç gün geçmişti hatırladığım da söylenilemezdi. Saymamıştım. Saymak korkutmuştu beni.

Dudaklarım bir yalana mühürlenmişti, tenime o yalanın imzası atılırken sessizliğim tüm ihanetimi yansıtmıştı sessizce. Yataktan kalktığımda gözlerimi etrafta dolaştırdım kısa bir süre, etraf karanlık değildi hafif loş bir gece lambası aydınlatıyordu odayı. Karanlığı da sevmezdim.

Çıplak ayaklarım, hemen yan tarafımda yerde duran terlikleri giymeyi reddederek kalktığında bacaklarım, bedenimi balkonumun kapısına doğru yönlendirmişti. Titreyen bedenimi umursamadım.

Benliğimi merak ettiğim zamanlar çok olmuştu. Baskılanan ruhumun özgürce gelişimi sonucunda nasıl bir kişiliğe bürünebileceğini merak ederdim ara sıra. Nazlı korkusuzdu mesela, hissedemediğim o gücü zamanında Nazlı hissedebildiği için ölümle baş başa bırakılmıştı. Dik başlılığıyla direndiği için her seferinde, hayatın en acı yüzüyle karşılaşmıştı.

Esen rüzgar geceliğimin açıkta bıraktığı tenime çarpıyordu, gözlerim gökyüzünün karanlığı sebebiyle koyulaşan denizin üzerini inceledi bir süre. Geceleri ne kadar da korkutucu geliyordu insana. İlk defa farkına varmıştım.

Sende korkuyor muydun denizden Nazlı?

Dudaklarımı büzüştürerek hafifçe çatıldı kaşlarım, ben Nazlı olmak istemiyordum. Ama olmak istemediğim her kişilik üzerime yapıştırılmamış mıydı zaten?

SİNEK VALESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin