Nefes alıp verişleri havayı dövercesine hızlı ve güçlüydü. Odanın ortasında ellerini beline koymuş, yüzü gözü odayı köşe bucak aramaktan kan ter içinde kalmış etrafına bakınıyordu boş gözlerle. Bu kez bakınmaları defteri aradığından değildi, defterin nereye gitmiş olabileceğini düşünüyordu. Sabah birdenbire geldiği gibi birdenbire gitmişti belki de. Okumayıp yatağında müzik dinlediği anlara lanet ederken aklına birden bir fikir geldi.
**
"Ver biraz da ben bakacağım!" deyip defteri çekiştirdi.
"Dikkatli ol Doğa! Yırtacaksın sayfaları." Dedi ve istemeye istemeye defteri Doğa'ya verdi Ilgın.
Sayfayı çevirdi hızla Doğa, "Ne kadar da güzel..." dedi ve derin bir iç çekti, "Sence büyüyünce biz de böyle olur muyuz?" dedi birden gözleri parıldayarak. Ilgın'ın suçluymuşçasına kaşlarını kaldırıp gözlerini yuvalarında döndürdüğünü görünce tüm umudu gitti. Hayatlarında bu kadar güzel kimseyi görmemişlerdi ki.
"Ah, Petuze... Adı bile ne kadar güzel değil mi?" dedi mırıl mırıl bir ses tonuyla kendi kendisiyle konuşur gibi.
"Tamam hadi, aşık olmadan ver şu defteri de diğer sayfalara da bakalım." Defteri Doğa'nın elinden çekiştirircesine alırken içeri gök gürültüsü gibi aniden dalan Yiğit'i gördüğünde defteri refleks olarak arkasına sakladı. Ama çok geçti, Yiğit öylesine hızla ve gürültüyle açmıştı ki kapıyı; ilk saniyede gördü zaten ellerindeki defteri.
"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Ne zamandan beri eşyalarımı karıştırmaya başladınız? dedi sinirle ve uyuyan babası duymasın diye dişlerini sıka sıka kısık sesle konuşmak için kendini zorlarken.
"Bütün gün odana kapanmıştın, biz de ne yaptığını merak ettik." dedi Doğa sanki hiçbir suçu yokmuş gibi.
"Hem..." Ilgının sessizce ve suçlu suçlu "Şşş" yaptığını görünce sözüne devam etmedi.
"Haklısın Yiğit, böyle bir şey yapmamalıydık." dedi Ilgın gözleri yere bakarken,
"Son zamanlarda senin için endişelenmeye başladık biraz ama haklısın yine de sana sormadan böyle bir şey yapmamalıydık." diye devam etti abisine mahzun mahzun bakarken.
Yiğit birkaç saniye kızlara sadece baktı, sonra deftere uzandı ve hızla alıp odadan çıktı.
"Neden bu kadar kızdı ki, alt tarafı karalama defteri gibi bir şey." dedi Doğa anlamamış gözlerle Ilgın'a bakarak.
"Sorun ona sormadan eşyalarını karıştırmamız Doğa, yaptığımız ayıp bir şey. Daha iyi bir zamanda istersek direkt vereceğinden eminim ben."
"Haklısın galiba. Ayıp ettik."
**
Yiğit bir günde bu deftere bu kadar bağlandığına şaşırmıştı. Belki de insanların ona psikolojik sorunları varmış gibi dayattığı düşünceden tek kaçış yolunun bu olduğunu düşünüyordu. Defteri kollarının arasına aldı ve uzandığı gibi uyudu.
**
Gözlerini açtığında kumulların üzerinde yürüyordu. Petuze ve Sarinos'la karşılaştığı çöldü burası. Ama bu kez etrafta kimse görünmüyordu. Kumların üzerinde ne bir ayak izi ne de başka bir iz vardı. Sanki uzunca zamandır buraya kimse uğramamıştı. Korkunç bir yalnızlık hissine kapıldı birden. Aklındaki sorular birden öyle yoğunlaştı ki kafasını bedeninden kesip atmak istedi. Ya buradan çıkamasaydı, ya bir daha gözlerini açamasaydı, ya aslında ölmüştüyse? Çöl belki de aslında cehennemdi. Hatta belki tarif edilen cehennem ateşi çölün kızgın kumlarıydıysa? Yoksa asıl cehennem kafasında dönüp duran sorular mıydı? İnsanın bedeninden çok ruhunun acı çekmesiydi gerçek acı. Bu beynindeki huzursuzluk ayaklarını yakan kumları ona hissettirmiyordu bile. Yiğit her zaman ruhunun yani beyninin huzurunu istemişti hayattan, o olmadıktan sonra ne başarı ne para ne aşk mutluluk getirirdi. İnsanın beynine hükmetmesi gerekiyordu. Beynini kontrol edebilmek ona göre en büyük güç oldu her zaman. Aslında bu en iyi yaptığı şeydi. Evet, hatırlamaya başladı. Yiğit beyninin efendisiydi. Bunu nasıl unutabilmişti? Zihnini odakladı, hissedebildiği her şeye kendini kapadı ve düşündü; evdeyim ve yatağımdayım, bu sadece bir rüya, biliyorum. Bu odaklanma birkaç dakika sürdü ve Yiğit mükemmele ulaşmıştı. Artık onu hiçbir şey korkutamazdı. Gözleri kapalıydı ve gülümsüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zihnin Seninle Olsun
FantasyKaranlık, aniden alev alan merdivenler ve tüm ihtişamıyla önünde sonsuza uzanıyormuşçasına duran o kapı. Bu kez kabus her zamankinden daha gerçekti, çünkü kapı açıldı. Bunca yıl sımsıkı duran kapı şimdi neden açılmıştı? Kapının ardında ne vardı? Bi...