0.7

252 30 37
                                    

Lale yutkundu. Mehmed'in bu denli kendini açmış olması onu rahatlatmış ve mutlu etmişti.

"Peki ya sen," diye sordu Mehmed. Karşılık beklediği aşikârdı. Lale göğsündeki çılgınlığa uymayı seçti. "Sizin azabınıza derman olmayı isterim, Şehzade'm"

Ceylan gözleri aralandı. Hatunun cesaretinde herhangi bir hikmet aramadan yutkundu.

Oluyordu. Senelerdir kurduğu düşler gerçeğe dönüyordu. Lale'de ona meftundu, onun kadar bithap bir sevgiliydi.

"Şehzade'm!"

İki genç olduğu yerde sıçramıştı. İkisi de tüm dünyaya kulaklarını tıkamış olmalılardı. Fakat gelen ağanın yüzündeki ifade hiç hayıra alamet görünmüyordu. "Şehzade'm, Lale Hatun'um..."

"Cengiz Ağa, ne oldu?" Lale sonunda ağaya sorduğunda ağa başını kaldırdı ve tüm cesaretini topladı. "Hünkarımız fenalaştı, Lale Hatun'um. Hekimbaşı yanında lakin... Hünkarımız şehzademizi ve sizi görmek istediğini söyleyip durmuş"

Lale, gözlerini Mehmed'e kaydırmaya vakit bulamadan şehzade ayaklandı ve hızla saraya ilerledi. Lale onun peşine takılsada onun geniş ve sert adımlarına yetişemiyordu bile.

"Mehmed! Yavaşla," diye arkasından bağırsa da şehzadenin gözü kararmıştı. Lale ise umutsuzca onu takip ediyordu. Sarayın girişinde şehzadeye yetişti ve kolunu tuttu. "Mehmed! Sakin ol!"

Sesini bu denli yükseltmesi Mehmed'i şaşırtmıştı. Lakin, onu yavaşlatmamıştı. Bir yıldırım gibi has odaya ilerledi. Arkasındaki Lale ise nefessiz bir halde onu takip etti. Destur istemeden odaya girdiğinde divan heyetinin, Şeyhülislam'ın ve Hekimbaşı'nın, babasının başında olduğunu gördü.

"Şehzade'm?"

Tüm divan şaşkın bir halde Mehmed'e bakıyordu. Mehmed ise bunu umursamayıp babasının yatağına ilerledi ve yanına çöktü. "Hünkar'ım!"

Sultan Murad, oğlunun sesini işittiği vakit gülümsedi ve gözlerini açtı. Başlarında dua okuyan Şeyhülislam sesini alçattı. "Mehmed'im. Telaş etme," dedi lakin öksürmeye devam etti. Dudağından akan kızılcık şerbeti yüzünden şehzade celallendi. "Hekimbaşı! Hünkar yatakta bu haldeyken sen ne işe yararsın?"

Lale ise olan biteni uzaktan izlemekle yetindi. Amcasının yanına sokulmaya cesaret edememişti bile.

"Şehzade'm, çare tükendi... Hünkar'ımızın ciğerlerine bir türlü hal çare bulamadık. Allah'a dua etmekten başka bir çare kalmadı," dediğinde Mehmed'in yumrukları gevşedi. Zira, babası elini tuttu. "Mehmed'im, topraktan geldik, toprağa gideceğiz elbet. Telaş etme. Lale nerede, hala gelmedi mi?"

Şehzade, hemen arkasını döndüğünde divan heyeti de aynını tekrarladı. Lale, tüm paşalarla göz göze geldiği vakit yutkundu. Lakin, şehzade ona seslendi. "Lale, gel."

Lale, yatağa yaklaştığında sultanın gülümsemesi büyüdü. Lale, yatağın diğer tarafına çöktü lakin gözleri doluydu. "Hünkar'ım.."

"Canım yeğenim. Üzme kendini," diğer eli Lale'nin elini tuttuğunda söyledi. "Benim tek pişmanlığım seninle ve Mehmed'imle yeterince alakadar olamamamdır."

"Öyle söyleme amcacığım, siz benim için bir baba gibisiniz" Lale zorla söylediğinde sultan gülümsedi. "Mehmed'im. İyi bir hükümdar olacağından şüphem yok lakin... Sakın yüzünü kibre dönme oğlum. Her vakit çevrene kulak ver, senden büyük olana hep saygı duy."

Lale, şehzadeye baktığında yanağından süzülen yaşla karşı karşıya kaldı.

"Her vakit bağışlayıcı ve ailenden yana ol. Akıllı ol, düşmana sakın ha aman verme." Mehmed başını salladığında babasının elini öptü. Sultan ise derin bir nefes verdi. "Birbirinize her vakit destek olun. Vasiyetimdir Mehmed, Lale'nin huzuru için ona uygun bir kısmet bul."

AvnîHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin