Cülus Töreni'nden sonra Sultan II. Murad'ın cenaze namazı kılındı. Ön safta yer alan yeni padişah II. Mehmed selamını verdikten sonra babasının tabutuna ilerledi. Derin bir nefes verdi. Tüm yükü omuzladığını hissediyordu. O, öyle bir yük bırakmıştı ki oğluna, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Mezarın defninden sonra yavaş yavaş kalabalık dağıldı. Babasını bırakmaya gönlü elvermeyen yeni hükümdarın sanki sapı kırılmış, onca fırtınaya göğüs gerse de ufacık rüzgara küsmüş bir lale gibiydi çehresi. Lakin, omzunu kavrayan ince parmaklara boğazındaki yumru çözüldü. Yanına yaklaşan kadının dokunuşundan tanıdı. Gülümsedi. "Hoşgeldin."
"Hoşbuldum Mehmed."
Lale'nin ince sesi adamı mest etti. Çehresindeki kara bulutu dağıttı.
"Artık hükümdarım. Lakin bu makamın bu denli ağır olacağını düşünmemiştim."
Lale ise koluna girdiği Mehmed'in omzuna başımı yasladı. "Amcamın hala gözü üstünde. Kendini yalnız hissetme. Hem, ben varım. Esme var. Daye Hatun var." Tüm güven verici tınısınj takındı. "Eminim ki bu yükün de altından kalkacaksın, validen seninle gurur duyacak."
Mehmed başını kaldırdı ve dik durdu. Ardından sağındaki hatuna döndü. "Harem konusunda sana güveniyorum." Lale gülümsedi. Mehmed ise onun gülümsemesiyle içindeki kederi de az da olsa dağıttı. "Harem aklına gelecek son şey olsun. Hatta, baş haznedarı Daye Hatun'u tayib et. Böylece yanına daha sık gelebilirim," dediğinde Mehmed kıkırdadı. Yüzünde bu sefer güller açmıştı. "Bu ne cesarettir hatun?" Lale ise tutuşunu sıkılaştırdı. "Af buyrun, size saygısızlık etmek iste -"
Mehmed, Lale'nin konuşmasını engelledi. Ardından Lale'nin yüzünü kavradı ve anlından öptü. "Saraya dönelim. Malum, devlet işleri bekler."
Lale başını salladı ve Mehmed'in kolunu bırakmadı. Saraya dönüş yolunda Mehmed'in keskin bakışları ve çatık kaşları bu sefer yumuşamıştı. Kaftanında seçtiği siyah fakat onu hafifçe süsleyen altın işlemeleri inceledi. Başındaki kavuğu giderken takmıştı. Amcasının başındaki kavuğun bir benzeri idi. Yakutlarla süslenmiş ve büyük bir zümrütle bezelenmişti. Sahi, Mehmed çoktan bu yükün altından kalkmış gibi görünüyordu.
"Mehmed," dedi birden bire. Saraya dönmeden onu durduran hatuna döndü. "Efendim."
"Bundan böyle sana makamına uygun seslenmek zorundayım. Lakin... Bu çok tuhafıma gidiyor." İçinden geçeni söylediğinde Mehmed gülümsedi. "Herkes varken emin ol bana hünkar demekten başka bir seçeneğin olmayacak. Lakin, benle baş başa kaldığında bana ismimle seslen Lale. Bundan vakitlice bir şey istemem."
Lale baş salladı. Konuşmaları uzun sürmedi. Sarayda ikisini bekleyenler olacağı için ayrıldılar. Çok geçmeden muhafızlarla çevrelenip saraya girdiler. Bundan böyle, Mehmed artık has odada kalacaktı. Lale isr valide sultan dairesindeydi. Yakınlardı. Lakin bu yakınlığın aralarındaki en büyü mesafe olarak kalmaması Lale'nin en içten dileği idi.
Lale, hareme döndü. Taşlıktaki cariyelerin ağlama ve inlemelerine kulak tıkadı ve dairesine geçti. Alexandra ise tek kelime etmedi. Lale, amcasını kaybetmişti. Yasında yanında fakat bir o kadar da yalnız bırakmak lazımdı. Harem işlerini Alexandra halletti. Lale ise tüm gün has bahçedeki çiçekleri izledi. Öylece divanda oturdu ve mavi gökyüzünde hareket alan bulutlardan kendisini göreceğine inanan amcasını ve validesini düşündü. Belki şuan acı çekiyordu lakin geçecekti. Bu acıyı veren rabbine isyanı aklından geçirmeyecekti.
"Sandra," diye seslendi. Alexandra koşa koşa arkadaşına koştu, "Lale?"
"Rica etsem bana bir tuval ve biraz boya getirir misin?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avnî
FanfictionRomance Club / Drakula The Love Story - Mehmed Rotası'nın anternatif hikayesidir. Profilimdeki linkten serinin sizler için derlediğim şarkılarını dinleyerek okuyabilirsiniz. İyi okumalar!