1.2

269 25 16
                                    

"Lale... Ne vakittir seni dalgın görüyorum. İyi misin?"

Alexandra bu soruyu sorduğu vakit genç hatunun yanaklarından aşağı süzülen hüzün hatunu daha da endişelendirmiş olacak ki hızla yanına yaklaştı. "Ne'n var? Söyle. Benden, en yakın arkadaşından asla saklama."

Lale gözlerini Sandra'ya dikti. Kızaran, yaşlarla olan gözleri gecenin sessizliğini bölüyordu. Kızarmış burnundan akan sıvıyı silmek için çıkardığı kumaşı hızla burnuna götürdü.

"Mehmed..."

Alexandra'nın kaşları çatıldı.

"Mehmed?" dedi ve cümlesini bitirmesini bekledi. Mehmed ne yapmış olabilirdi? Daha günler öncesinde geceleri odasına ağzı kulaklarında gelen arkadaşı şimdi paramparça haldeydi.

"Mehmed...bu gece halvete girmiş... Şahi Hatun ve Daye Hatun konuşurlarken işittim."

Lale'nin cümlesi yarıda kesildiğinde onu kesen sadece Sandra'nın ona sarılmasıydı.

"Bu gece..."

"Bu gece," diye yanıtladı.

Sandra derin bir nefes verdi. Lale'nin yüreğinin sızısını işitmişcesine hatunu oturduğu yerden kaldırdı. Yüzündeki yaşları sildi ve gülümsemesi için hafifçe etrafında döndürdü.

"Halvete giden hatunun adı ne?"

"Bilmiyorum... Gülbahar diye işittim."

Sandra başını salladı. Bu hatun bir cariyeydi, adını işitmişti. Lakin onun halvete gidebileceğini düşünmemişti. Daye Hatun'na yakın bir hatun olduğundan dolayı bu iş hasıl olmuşa benziyordu.

"Laleciğim, üzme kendini. Sadece bir zorlama olduğunu biliyorsun..." Sandra Lale'yi sakinleştirmek için bunu söyleyivermişti. "Mehmed'in isteyerek bunu kabul etmediğine eminim."

Lale burnunu çekti.

Hakikat canını acıtmıştı.

Köklerini saldığı topraktan zehir gelebileceği hangi lalenin aklına gelirdi ki? Lale'nin gelmemişti. Hünkarının onun canını bu denli yakabileceği aklının zerresinden geçmemişti. Lakin olmuştu. Has odada başka bir hatunla belki de gönül eğliyordu. Belki isteyerek ya da istemeyerek... Yapıyordu.

Hünkar olduğu gerçeği tekrar yüzüne vurmuştu Lale'nin.

Mehmed'in soyu devam ettirmesi gerekiyordu.

Lale hızla dairesinden çıktı. Sandra onu takip ederken taşlıkta uyuyan cariyeler arasından hızla altın yola ilerledi. Altın yoldan dönen cariyeye eşlik eden harem ağası ve Gülbahar Hatun ile göz göze geldi. Hatun hafifçe eğildi.

"Hayırlı geceler, Lale Hatun. Nasılsınız?"

Lale tüm kıskançlığı ile soludu.

Cevap verecekken durdu.

Ne yapıyordu?

Gülbahar'a kızıp bağırmak içindeki ateşi söndürecek miydi? Ya da kendini haklı çıkaracak mıydı? Mehmed'in açtığı yarayı iyileştirecek miydi?

'Hayır,' dedi Lale içinden.

"Hayırlı geceler Gülbahar Hatun. Sorduğunuz için teşekkür ederim. Hünkarımız dairesinde mi?"

Gülbahar başını salladı. "Dairesindeler."

Vedalaşıp kendini has odanın kapısına attı kendini. Ağalar onu görünce Mehmed'e Lale'nin geldiğini haber ettiler. Cevabı beklerken vaktin ne kadar acıyla geçtiğini düşündü Lale. Bu denli acı veren duvarlar arasında hangi düş ile kendini avutması gerektiğini düşünüyordu.

"Buyrun Lale Hatun. Hünkarımız sizi bekliyor."

Ağaların arasından, açılan kapıdan içeri geçti. Yüzü ona dönük Mehmed'e bakmak yerine gözü geniş yatağın dağınık çarşaflarında gezindi. Dudaklarını ısırdı. Gözlerini işgal eden yaşlara izin vermemek için direndi. Bu denli güçsüz olmamalıydı. Mehmed ona yaklaşırken Lale ona döndü.

"Hayırlı geceler Hünkarım."

Sesindeki tını ile Mehmed derin bir nefes verdi. Hatununun gözlerindeki ateşte boğulurken sadece gülümsedi. Üstündeki geceliği umursamadan buraya gelmiş olması onun kızgınlığını apaçık gösteriyordu ki göğüslerinden gözlerini kaldırdı ve Lale'ye baktı.

"Anlaşılan bana kızgınsın."

"Kızgınım," demekle yüzüne bakmaya devam etti. "Daha kaç gece evvel bana olan aşkından bahsediyordun."

"Şimdi ise bu odada başka bir hatunla..." dedi ve sustu. Devamını getirmek istemedi. Hayallerini daha fazla öldürmek istemedi.

"İstemedim," dedi tok sesiyle. "Lakin ben Hünkarım."

'Hünkarsın ve başkalarıyla aynı yastığa baş koymak mecburiyetindesin.' diye onu içinden tamamladı.

Acı ama hakikat, Lale'nin yapabileceği bir şey yoktu.

"Lakin her ne kadar Hünkar olsam da hala burdayım." Elini Lale'nin göğsüne bastırdı ve çenesini ona bakması için kaldırdı. "Sana acı çektirmek en son isteyeceğim şey, Lale. Benim yatağımın misk kokusu olmandan başka isteğim yok. Lakin, beklemek gerektiğini sen söyledin."

Lale, aklını başından alan ceylan gözlere baktı.

"İstemiyorum. Başka Hatun istemiyorum. Dayanamam buna Mehmed," diye fısıldadı. Yalvarırcasına koluna tutundu. "Ne olur, yapma bunu."

Mehmed derin bir nefes verdi ve yanağına kondurduğu buse ile ona sarıldı.

"Ey sevgili, çırpınan sen misin yoksa ben mi? Çektiğin acı benim acım da değil midir?"

Saçlarını okşayıp tekrar gözlerine baktığında gülümsedi. O gülümsemede öyle şeyler yatıyordu ki, tüm cihanın sesi bile onlar için birer fısıltı olarak kalacaktı.

Selamlar, bayağıdır görüşemiyoruz?

Aslında bu benim ihmalkâr hallerimden dolayı. Şimdiden affınıza sığınıyorum. Daha sık buraya bölüm atmaya özen göstereceğim.

Herkese tatlı rüyalar <3

AvnîHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin