"Zeytinlerimi almaya geldim. Ayrıca ekler tarifini dert etme nasıl yapıldığını biliyorum ben, Doktor Hanım."
Alex?
Hayır, hayır, hayır. O kadar üzgünüm ki hayal görüyorum, hayır. Rüyadayım ya da ama hayır bu gerçek olamaz.
Rüya veya hayal değildi Alex Cameron karşımdaydı bana Türkçe bir şekilde bu cümleleri kurmuştu. TÜRKÇE BİR ŞEKİLDE.
Normal bir anda olsak gülmeye başlardım çünkü cümleyi o kadar saçma bir şekilde söylemişti ki. Gülümsemesi zaten sarhoş olan beni daha da sarhoş etmeye yemin edercesine aklımı başımdan almıştı.
Ama o gülümseme beni görünce soldu. Şaşırmadım çünkü şu an çok kötü göründüğüme emindim. Aklıma gelen şeyler ile öfkeyi bütün hücrelerimde hissettim ve onu ellerimle göğsünden ittim.
"Nerdeydin sen? Ben seni merak ederken nerdeydin," tekrardan ağlamaya başlamıştım. "Ben seni beklerken, en ihtiyacım olduğu zaman nerdeydin?" Bu kadar kolay değildi, olmamalıydı.
Ona vurmaya çalışan ellerimi tuttu ve kendine çekti beni, sıkıca sardı bedenimi. Onun göğsünde hıçkıra hıçkıra ağladım uzun bir süre. Tabi bu an karşı komşum Yasemin teyze sayesinde bölünene kadar.
"Kız Nida! Ayol yetişin komuşular bizim kızı boğuyorlar! Çek ula ellerini!" Yanımıza geldiğinde bizi ayırdı ve yüzüme baktı ve bir 'hiii' sesi çıkardı.
Bakmayın Yasemin teyzenin bizim kız değişlerine normal zamanda olsak yüzüme bakmazdı bizim komşu ilişkimiz aşure ile sınırlıydı. Şuan bile burada dedikodu için olduğuna emindim.
"Kız bu uşak mı üzdü seni böyle pek de meymenetsiz görünüyordu zaten. Kaç saattir dikiliyor burada zaten, ben bildiydim zaten." Kaç saattir dikiliyor mu? Neden, aylarca sormadığı kızın kapısında neden dikilsin?
Yasemin ablayı zar zor yatıştırıp evine soktuktan sonra ne olduğunu bile anlayamayan Alex'e döndüm melül melül bakıyordu. Ama şuan bende o bakışa düşecek enerji bile yoktu. Çantadan anahtarı çıkarıp kasa kilitler gibi kilitlediğim kapıyı açtım. Kapıdan girdiğimizde ışığı yakmayı denedim ama yanmadı bir kez daha denedim ama yoktu. Birkaç denemeden sonra yine elektrikleri kestiklerini anladım ve denemeyi bırakıp büyük bir nefes aldım.
Alex'e döndüm. "Elektrikleri kesmişler, salonda mumlar vardı sen onları yakar mısın? Bende üstümü değiştireyim. Mutfak salonda zaten ocağın yanında çakmak olacaktı." Hemen yanından geçip gittiğimde bişey diyecekse bile diyemedi.
Odama geçtim elbiseden kurtuldum siyah pijamamı giydim, civcivli olan yıkamadaydı, dağılmış yüzümü temizledim daha sonra gidip kahve yapmam gerekiyordu çünkü şuan ne yaptığımı bile zor algılıyordum. Sarhoşken kendi kahvemi yapacak kadar yalnızdım. İçerde Alex olmasaydı hemen uyurdum zaten.
İçeri geçtiğimde Alex'in mumları yakmış mutfakta olduğunu gördüm. Onun yanına gittiğimde su ısıtıcısına su dolduracaktım ama içinde zaten ısınmış su olduğunu görünce bi şaşırdım.
"Ben yaptım kahveni sen masaya geç istersen her an bayılacak gibisin ya da boşver kahveyi direkt uyu." Yalnız değilmişim artık.
"Ama konuşmamız gerekmez mi?"
"Sabah konuşuruz güzelim bize gün mü yok? Sen hiç iyi görünmüyorsun önce sen bir iyileş ne zaman istersen konuşuruz."
"Tamam o zaman sen benim yatağımda yatarsın ben koltuğa geçiyorum." Adam daha birkaç saat önce kuş tüyü yatağında yatıyordu öyle bir anda yayı eskimiş koltuk köşelerine atmak olmazdı. Yanından geçerken kolumu tuttu ve az önce çıktığım odaya doğru döndürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPİA (texting)
Chick-LitHayranı olduğunuz bir ünlünün nasılsa cevap vermeyeceğini düşünüp ona acılarınızdan bahsederseniz ama o mesajlarınızı görürse?