1. MÂHPERİ

366 32 220
                                    


Bu kitaptaki bazı olay, tarihi karakterler, hikaye ve efsaneler gerçek tarihe dayanırken kitabın baş karakterleri, bazı yan karakterler ve aralarında geçen hikaye tamamen kurgusal ve hayal ürününden ibarettir. Kan, vahşet ve +18 ögeler içerir !

Psikolojik olarak da etkileneceklerin okumasını kesinlikle tavsiye etmiyorum.

Do I Wanna Know- Artic Monkeys

Yol göründükçe oluşur.

Chuang Tzu


"Lavinya." Sesin olduğu tarafa irkilerek döndüm. Yüzüme soğuk bir rüzgar çarpıp saçlarımı yüzüme savurdu. Gece karası saçlarım, puslu geceye karışırken hiç bilmediğim bir sarayın bahçesindeydim.

Kaybolmuştum. Soğuk rüzgar ensemden geçip ürpermeme sebep olurken etrafıma baktım.

Rüyada mıydım ? Öyleyse niye uyanamıyordum ? Dudaklarım aralandı. Birşeyler söylemek istedim ancak müthiş bir acı boğazımı yakarak dudaklarımı birbirine bastırıp büzmeme sebep oldu. Bahçenin ortasında ki süs havuzuna baktım. Eski bir mimariye aitti. Buradaki herşey eski mimariye aitti. Yanlışlıkla astral seyahat de yapmış olabilirdim belki. Böylece avutmak istedim kendimi. Etrafı incelemek adına kendi etrafımda ağır ağır dönmeye başladım. Önümde kocaman bir kış bahçesi vardı. Tamamen camdan yapılmıştı.

Gecenin ortasında, dolunayın altında gün gibi parlıyordu. Ayın ışığı bahçenin içinde ki her bir çiçeğe vuruyor asil bir şekilde onları gözler önüne seriyordu. Kış bahçesine doğru yavaş ve acelesiz bir adım attım. Bir adım daha. Artık her bir camın önünde, yalnızca benim yansımam vardı.

Üzerimde; Beyaz korse işlemeli etekleri yere değen uçuş uçuş bir elbise vardı. Orta Çağ Masallar'ından fırlamış gibi. Saçlarım dağınık, burnunumun ucu kızarmış ayaklarım çıplak bir şekilde öylece kendimi izliyordum. Hafif ve bir o kadar da ağır hissediyordum. Herşeyi merak ediyor, bir o kadar da korkuyordum. Zıttım, herşeyimle.

Etrafı son kez kontrol ederek kapısı açık olan bahçeye girdim. Büyük masanın üzerinde solmuş bir çiçek vardı. Tek bir çiçek.

Lotus.

Masaya yaklaşarak çiçeğe doğru eğildim. Ancak, yalnızca tek bir çiçek yoktu. Öyle sanmıştım. Yanında ölmüş bir çiçek daha vardı. Ona doğru eğilerek küçülmüş, küçülmüş ve en sonunda kendini ecelin soğuk kollarına teslim etmiş; Ölüm Çiçeği.

Lavinya.

Eski saksıya elimi uzattığım anda dışarıdan tiz ve acı dolu bir çığlık koptu. Elektrik çarpmış gibi hızla elimi saksıdan çekerek dışarı koştum. Nefes nefese bir şekilde etrafıma baktım. Ses yakından gelmişti. Fakat hiç kimse yoktu. Kendi etrafımda dönerek bahçenin arkasında ki ormanı gördüğümde duraksadım. Gözlerimi kısarak ormana baktım. Yavaş adımlarla ormana doğru ilerledim. Nefesimi tuttuğumun farkında bile değildim. Toprak soğuk ve kuruydu.

Bir kıkırtı sesi duydum. Küçük bir oğlan çocuğunun sesi gibiydi. Gözlerimi olabildiğince kısarak etrafa baktım. Çalıların çıtırdamasıyla gözlerimi irileştirerek, sonunda tuttuğum nefesi derince vermiştim.

FERNWEHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin