0.9

2.1K 251 120
                                    

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---

Chan önünde durduğu kapı ile derin bir nefes aldı. Zile basıp beklemeye başladı. Hocaları proje için evlerde buluşup vakit geçirmelerini söylemişti. Kapıyı açan hizmetliye baş selamı verip "Ben Kim Seungmin'in sınıfından ödev için gelmiştim". Kadın ona gülümseyip geri çekildi "Hoşgeldiniz. Seungmin sizi bekliyor". Chan hafif tebessüm ederek içeri girdi. Yorgun bakışları oldukça ferah renkler ile dizayn edilmiş evde gezindi. Kendi evindeki o boğucu kasvetli hava burada yoktu. Burası gerçekten ferah ve insanı rahatlatan bir yapısı vardı.

Bakışları merdivenden inen Seungmin'e kaydı. "Hoşgeldin. Odama çıkalım. Artık ne yapacaksak". Chan göz deviren çocuğa gülüp arkasından yukarı çıktı. Odaya girdiklerinde Seungmin sandalyesine oturmuş Chan ise ayakta odayı incelemeye başlamıştı. Seungmin videoyu başlatıp ona döndü. Chan anladığı şey ile gülüp kamerayı eline alıp ikisine doğru tuttu. "Eveeet bugün zorbamın evindeyim. Umarım ölmeyiz". Seungmin alıştığı şey ile sadece göz devirip güldü. Chan kamerayı ikisini kadraja alacak şekilde masaya koyup Seungmin'in yanına oturdu. "Peki ne yapıyordun?".

Seungmin masadaki kitapları işaret edip "Ders yapıyordum. Sonra hallederim artık". Chan yüzünü buruşturup "Onlar vardı değil mi" diye sızlandı. Seungmin kendine engel olamayıp gülerken anında kendini toparladı. Chan gördüğü gitar ile "Çalmayı biliyor musun?" diye sordu. "Pek değil. Bir heves ile almıştım". Chan gitarın yanına gidip eline aldı. Seungmin'in yatağına otururken "Bir şarkı söyle". Seungmin'in kaşları havaya kalkarken "Biliyor musun çalmayı?" diye sordu. Chan'ın başını sallaması ile "Lee Know-Limbo olabilir" dedi. Chan çalmaya başlarken "Çok severim bu şarkıyı" dedi.

Bir yandan çalarken bir yandan şarkıyı söyledi. Seungmin oturduğu yerden onu izlerken gözüne oldukça farklı göründü. Her zaman yorgun bakışları ile ruhsuz gezen Chan yerine tutkuyla şarkı söyleyen içindeki çılgını çıkarmak isteyen bir Chan vardı. Chan'ın sesi kalbine işlerken kendine kızdı. Jeongin dedikleri aklına gelirken öyle olmamasını istedi. O bir zorba idi değil mi? Öyle kalmalıydı. Chan ile ikisi olamazdı.

Chan bitirdiği şarkı ile ona döndü "Nasıl ama?". Seungmin düşüncelerinde sıyrılıp kendine geldi. Omzunu silkip önüne döndü "Fena değilsin ezik". Chan ona sırıtıp kenara bıraktığı gitar ile geri yanına oturdu. Bir kaç saat o şekilde vakit geçerken açıkan karınları ile mutfağa inmişlerdi. "Beraber yemek yapmak video için güzel olur" diyerek Seungmin'i çekmeye başladı. "Yemeği ben yapıcağım ama?". "Yani? Sonuçta beraber" diyerek dudaklarını birbirine bastırıp gülümsedi. Seungmin bunu tatlı bulurken arkasına dönüp onu görmezden geldi.

Seungmin yemeği hazırlarken Chan dibine giriyor onu kızdırmak için herşeyi yapıyordu. "Ya Chan! Bir git gerçekten!" diyerek karına dirsek attı. Chan kahkaha atarken "Tamam tamam. Evini turluyorum o zaman?". Seungmin çatık kaşları ile önüne dönüp "Ne yaparsan yap" dedi. Chan ona gülüp büyük evde dolanmaya başladı. "Zorba Seungmin'in evi pek güzelmiş. Büyük ama ev hissini veriyor gerçekten". Duvarda resimlerin olduğu yere geldiğinde duraksadı. Kamerayı indirip resimlere yakınlaştı. Küçük Seungmin'e ait fotoğraflar ile yüzünde bir tebessüm oluştu.

Seungmin gerçekten güzeldi. Chan onun ne yaşadığını bilmiyordu ama anladığı kadarıyla içinde dışı gibi güzel bir Seungmin vardı. Ya da buna inanmak istiyordu. Hoş nedenini bilmiyordu. O fotoğraflara bakarken Seungmin yanına geldi. Chan ona dönmezken bir süre sessizce öyle kaldılar. "Küçük sen tatlı duruyor". Seungmin bununla yorgun bir gülüş bıraktı. "Öyle. Gerçekten tatlı ve iyi bir Seungmin o. Benle alakası olmayan biri". Chan bu sefer lise zamanına ait fotoğrafa baktı "Peki ne oldu ona?". Seungmin yüzü düşerken "Öldürdüler. Kendi elleri ile yok ettiler. Ve bu Seungmin'i yarattılar".

Ne Chan başka bir soru sordu ne Seungmin tekrar konuştu. Orda sessizlik içersinde geçen dakikaların ardından "Yemek yiyelim" diyerek bu sessizliği bozdu Seungmin. Chan ona onaylarken beraber mutfağa geri geçtiler. Sessizce yedikleri yemeklerin ardından Chan gitmek için ayaklandı. Kapıda ayakkabılarını giyip Seungmin'e döndü "Görüşürüz okulda". Seungmin sadece başını sallayıp kapıyı kapattı. Chan arkasından iç çekip ellerini eşofmanının cebine atarak evine doğru yol aldı. Kapıya vardığında o huzurlu eve geri dönmek istedi. Kendi kasvetli evi yerine o evi istedi.

Bu ev onu boğuyordu. Duvarlarında ölmesini söyleyen hayaletler fısıldıyordu. Gene de her gün olduğu gibi o eve girdi. İnsanın kendi evinde boğulması. Ne denir ki buna?

-

Seungmin sınıfına doğru çıkarken ona koşan Yunho ile kaşlarını çattı. Yunho yanına gelip elini omzuna attı. "Kanka çabuk gel. Sınıf kapısına buz gibi su koyduk. Şu ezik sincap sınıfa girdiği gibi ıslanacak". Seungmin olduğu yerde kalırken "Ezik sincap?" diye sordu. "Şu Jisung işte. Hep bizim sınıfta ya". Seungmin anladım dercesine başını sallayıp korkusunu belli etmemeye çalışarak "Ne duruyoruz partiyi kaçırmamak lazım" dedi. Yunho gülerken ilerlemeye başladılar. Onlar kapının önüne gelirken Jisung karşıdan heyecanla onların sınıfına ilerliyordu.

Seungmin elleri titremeye başlarken hafifçe yutkundu. Yanındaki Yunho ve karşılarında duran Junwo ve Jiseok heyecanla izlerken korku dolu gözlerle Jisung'a baktı. Jisung kapıya gelip actığı sıra Seungmin yanına koştu. "Jisung!" diyerek önündeki bedeni açık kapıdan sınıfa ittirdi. Başından aşağı suyun dökülmesi ile sınıftan bir çığlık koptu. Yerdeki şaşkın Jisung, ayağa kalkmış kapıya koşan Jeongin ve Felix, sırasında ayaklanmış Chan ve kaşlarını çatarak ona bakan arkadaşları, korkan ve ona gülen sınıf. Ve hepsinin karşında buz gibi suyla sırık sıklam olmuş Seungmin. Elleri titriyordu. Nefes zor almaya başladı. Gözleri sınıfın her yerinde gezerken kulaklarında gülüş sesleri yangınlanıyordu.

Jeongin dibinde sesini duyurmaya çalışırken hiç bir faydası yoktu. En son Chan ile göz göze gelirken akmaya başlayan yaşları ile koşturmaya başladı. Koştu okulun içinde nefes nefese koştu. Nefes alması gerekiyordu. Yalnız olmalıydı. Kimseyi görmemeliydi. Girdiği soyunma kabini ile dolapların dibine kendine bıraktı. Sırtına duvara yaslayıp kendine çektiği bacakları ile küçük bir top haline geldi. Saçlarını çekip kafasına vurarken ağlayarak zihnindeki sesleri susturmaya çalıştı. Ama sesler susmuyor aksine artıyordu. Her bir ses beyninde tekrar tekrar çalıyordu.

"Hayır hayır... Sus sus! Aptal şey sussana! Tekrar olmaz! İstemiyorum! İstemiyorum! Sus artık! Sus! Sus...". Zar zor nefes alırken cümleleri tükendi. Tek başına o soyunma kabininde ağladı.

---

mutlu mutlu bölüm yazıyordum son nerden çıktı ya

Sick Of You // Chanmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin