3.8(Part-2)

991 61 11
                                    

İyi okumalar...

🌬🌬🌬🌬🌬

Dudaklarımın altında varlığını yeni yeni fark ettiğim dudaklar ile yumduğum gözlerim açıldı ve kafama hızla geri çektim. Gözlerimi kırpıştırarak olanları anlamaya çalışırken ağzım açılmış şaşkınlıkla etrafa bakınıyordum.
Ben onu öpmüştüm. Ben Kuzey'i öpmüştüm. Dudaktan öpmüştüm. Dudaklarım onun dudaklarındaydı. Detaylandırdıkça günaha giriyorsun be Feraye aynen öptün. Sus!

Telaşla elimi dudaklarıma kapattım ve bana bakan Kuzey'e döndüm. Bakışlarımız buluşunca sertçe yutkundu ve kararmış gözleri ile elimle örttüğüm dudaklarıma baktı. Gözlerindeki siyahlar kahvelerini korkutup kaçırmış ve orayı mesken almıştı. Bunlar hep gördüğüm siyah tonlar değildi. Daha farklıydı. Daha iç gıdıklayıcı...

Ben de onun dudaklarına baktım. Öptüğüm için kızarmış ve hafif şişmiş dudaklarına baktım. Öptüğüm dudakları...

Allah'ım ben nasıl yaptım bunu?

Acaba omuzumdaki melekler bu sahneyi yazmasa olur mu? Öte tarafta ailemle izlediğimde babamın kalbine iner adam tekrar ölür. Lütfen?

"Yavrum.."dedi boğuk bir ses ile. Düşüncelerimden sıyrılıp teprenen dudaklarına odaklandım tekrar. Yine öpmek istiyordum lâkin utançtan ölmek üzereydim. Keşke utanmazın teki olsaydım da tekrar öpseydim.

Elimi ağzımdan çekip hızla ardımı döndüm ona. Yüzüne bakamazdım. Hele bir de tekrar öpmek isterken kim bilir nasıl bakıyordum yüzüne. Alt dudağımı dişleyip ellerimi yanaklarıma kapattım. Edward Munch'ın Çığlık tablosuna benziyordum kesin. Adam şu halimi görse o çığlık atan karakterin kafasına benim kafamı koyardı.

Tuvaleti dinlemeye çalıştım. Ses var mı yok mu diye? Yoksa kaçıp gidecektim. Bir ses duyamadım fakat emin de olamıyordum. Ya biri tek kaldıysa ve sessizce işini hallediyorsa? Çıktığım an sürpriz olurdu. Hem de ne sürpriz!

"Feraye?"diye seslendi ardımdan. Kafamı tuvaletin kapısına dayadım ve ellerimi yanaklarımdan çekip kapıya yasladım. Keşke şu kapının baskılı deseni olsaydım. İnsan olmak için kalu belada nasıl bir günah işledim Allah'ım? Hele bir de böyle aptal bir insan olmak için!

"Lütfen konuşma"dedim ince bir sesle. Ardımda bir hareketlilik oldu. Ayağa kalkmıştı. Kapıya yapıştırdım bedenimi. Biraz daha zorlarsam deseni olurdum. Hadi inşallah.

"Yavrum dönme bana sırtını"dedi isyankâr bir sesle.

"Lütfen"dedim yalvarır bir tonda. Dönmek istemiyordum. Kaçıp gitmek istiyordum. Ses de gelmiyordu zaten. Gitsem iyi olurdu. Konuşurduk yine. Bir kaç ay sonra falan.

Kapının kulpunu tutunca belime kolunu sardı. Diğer elini de kapının kulpundaki elime götürdü ve açmama izin vermedi. Bedenimi gövdesine yaslayıp derin bir nefes çekti. Kalp atışlarım bedenimi sarsarken kolları arasında olmasam çoktan yere yığılmıştım.

"Utanma benden. Beni de geriyorsun"dedi rica dolu bir sesle. Elimde değildi ki. Elimde olsa utanmak kelimesini sadece sözlükten bilirdim. O derece yani. Allah'tan elimde değilmiş he.

"Utanıyorum ama"dedim kafamı eğerek. Kollarını çözmeli ve gitmeme izin vermeliydi. En azından bu küçücük alandan çıksaydım. Rahat bir nefes alırdım hiç yoktan. Az sonra ense tarafıma alnını yasladı. Kasılıp kaldım. O inatçı siyah tutamları boynuma çarparken titrek bir nefes aldım.

"Eh biraz ani oldu tabi. Acele ettin"dediğini duydum. Alay mı ediyordu? Omuzlarımı silkip öne gittim ve "ama bırak ya!"diye söylendim. Karnıma koluyla hafifçe bastırıp gövdesine sabitledi tekrar. Alnını arkadan omuzuma bastırıp güldü halime. Gülüşünü duyunca galümsedim. Gülüşlerinin tonunu seviyordum. Yeni bir müzik keşfetmiş gibi mutlu oluyordum. Sanki bir kenarda köşede keşfedilmeyi bekleyen mükemmel bir müzik vardı ve onu keşfetmek bana nasip olmuş gibi hissettiriyordu. Özel hissediyordum.

Alayına İsyan ▪|Askeri Texting|▪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin