3.4(Part-1)

855 52 43
                                    

Öncelikle bu hikayenin hiçbir kurum ve kuruluşla alakası yok. Tamamen hayal ürünü. Olaylar ve uygun görülen mesleki etmenler tamamen benim uydurmam.

Herkese merhabaaa

Bu bölümü iki part yapacağım çünkü çok uzun oldu. Eğer tek part yapsaydım bölüm anca bi sonraki haftaya gelirdi.

!!!Küçük bir bilgilendirme yaptım. Bir iki takipçi gördü. Görmeyenler için bölümde ufak bir sürpriz varr!!

Bölüm Şarkısı -Teoman ~ Çoban Yıldızı

Yazım hatası varsa affola...

Umarım beğenirsiniz...

İyi okumalar...

🌬🌬🌬🌬🌬🌬🌬

Bu gün Suriye'de sımsıcak bir hava vardı. Öyle ki tepeden vuran güneş insanın beynini kaynatacak gibiydi.

Genç adamlar güneşten kaçınmak için gölge bakınırken tek tük ağaçların ardına sığındılar. Burada çok açık hedeftiler. Buradaki karargaha akşama doğru geçeceklerdi. Bir süre burada kalmaları gerekiyordu. Ama bu güneş hiç yardımcı olmuyordu onlara. Oysa sırf güneşten korunmak için saklandıkları ağaçların ardında düşmandan da korunduklarının henüz farkında değillerdi.

Geleli 15 gün olmuş fakat bu 15 günde ne çatışmalar atlatılmıştı. Çok şükür kimseye bir şey olmamıştı. İyilerdi hepsi. Ama çok yorulmuşlardı. Uyku nedir unutmuşlardı kaç günde. Bu görev için seçkin adamlar çağrılmıştı. O adamlar da güvendikleri timleriyle gelmişlerdi. Önemli bir görevdi. Uzun süreceği malûmdu. Ama en kısa zamanda bitirmek için uğraşıyorlardı. Hepsi olmasa bile çoğu bunun için didiniyordu. Kiminin düğünü vardı, kiminin çocuğu olacaktı. Kiminin anası hasta bekliyordu, kiminin anası babası yok ama kardeşleri bekliyordu. Bir de sevdiklerine kavuşmak isteyenler vardı ki onlar ellerinde olsa şu görevi bir haftada bitirmek için yırtınırlardı.

Bunlardan iki tane de bu hikaye de vardı işte. Görev çabuk bitsin diye çabalayan, geride bıraktıkları hikayelerine kavuşmak için gün sayan...burada da vardı. Bu onların hikayesiydi. Vuslat onlara şarttı.

Genç adam timi incelerken ensesinden sırtına akmaya çalışan terleri sildi hızla. Sanki kafasından aşağı su döküyorlardı. Öyle terlemişti ki kirpiklerinden bile su damlıyordu. Saçlarını silkeleyip üzerindeki su taneciklerini savurdu.

"Çok sıcak amınakoyim!"diye yanına gelip söylenen arkadaşına baktı. Yeşil tişörtü hem tozdan kir hem de terden srılsıklam olmuştu.

"Oruspu çocukları  günebakan çiçeği sanki! Bu güneşte ne çatışması sikeyim ya!" Diye homurdandı. Kuzey onun bu sitemli haline gülmeden edemedi.

"Gülme lan"diye uyardı onu Savaş. Uzun bir yürüyüşün ardından biraz dinlenmek için durmuşlardı. Dağ tepelerinde yürümek zorken bir de şu güneşin altında yürümek mahvediyordu onları. Türkiye bu kadar sıcak değildi. Ülkemin havası bile başka diye geçirdi aklından Kuzey.

"Su iç biraz"diyerek elindeki matarayı uzattı Savaş. Kuzey mataraya bakarken almak istemedi. Birinin içtiğini kendi içemiyordu. Bu kim olursa olsun değişmezdi. Ensesini sıkıntıyla kaşırken Savaş neden böyle yaptığını anladı. Elindeki matara ile hırsla Kuzey'in omuzuna vurup

"Ulan senin suyun bu! Suyunu da ben taşıdım"deyip adeta matarayla dövmeye çalıştı. Kuzey gülerek ondan kaçınırken aynı zamanda matarayı almaya çalıştı. Kendi matarasını bir önceki dinlenme yerinde unuttuğunu sanıyordu. Ama Savaş almıştı. Normalde unutmazdı. Savaş da hatta bir an emin olamamıştı fakat ucunda işaret bulunan matara Kuzey'den başkasına ait olamazdı.

Alayına İsyan ▪|Askeri Texting|▪Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin