5

251 20 0
                                    

  Bir sonraki gün daha iyidi..ve daha kötü.
Daha iyiydi,çünkü her ne kadar bulutlar yoğun ve dolu olsa da,henüz yağmur yağmaya başlamamıştı.Daha kolaydı,çünkü o günden ne bekleyeceğimi biliyordum.İngilizce dersinde Ünal yanıma oturdu ve diğer sınıfıma giderken bana eşlik etti,bu süre boyunca Santranç Kulübü'ndeki Mert ona bakıyordu,bu gurur vericiydi.İnsanlar bana baktıkları kadar çok bakmıyorlardı.İçinde Mert,Ünal,Sude  ve artık yüzlerini ve adlarını hatırlamaya başladığım
birkaç kişinin daha olduğu büyük bir grupla birlikte öğle yemeği yedim.Boğulmak yerine suyun üzerinde yürüyormuşum gibi hissediyordum.

  Daha kötüydü,çünkü yorgundum ve evin etrafında uğuldayan rüzgara alışamamıştım.Daha kötüydü,çünkü matematik öğretmeni trigonometri dersinde elimi kaldırmadığım halde beni tahtaya çağırmıştı ve ben de yalnış cevap vermiştim.Çok daha kötüydü,çünkü voleybol oynamak
zorunda kalmış,topun yolundan çekilmemiş ve toğun takım arkadaşımın kafasına çarpmasına
neden olmuştum.Ayrıca daha da kötüydü,çünkü Emir Vural okulda değildi. Bütün bir sabah boyunca öğle yemeği saatinin gelmesinden,onun o tuhaf bakışlarından korkuyordum.Bir yanım onunla yüzleşmek ve sorununun ne olduğunu öğrenmek istiyordu.Yatağımda uykusuz yatarken ne söyleyeceğimi bile planlamıştım.Kendimi,böyle bir
şeye cesaret edemeyeceğimi bilecek kadar iyi tanıyordum.Korkak bir aslanı bir canavar gibi göstermeye çalışıyordum.

  Ama Sude ile kafeteryaya doğru yürüdüğümüzde ­her ne kadar etrafa göz atmamayı beceremesem de­ aynı masada oturan kardeşlerini gördüm,içlerinde o yoktu.
Ünal yolumuzu keserek bizi kendi masasına yönlendirdi.Sude bu ilgi karşısında mutlu oldu ve arkadaşları da hemen bize katıldı.Onların sohbetlerini dinlemeye çalıştım,çok
rahatsızdım,onun geleceği zamanı gergin bir şekilde bekliyordum.Geldiğinde beni umursamamasını ve böylelikle
şüphelerimin yersiz olduğunu kanıtlamasını umuyordum.

  Gelmedi ve zaman geçtikçe ben daha da gerildim. Öğle yemeğinin sonuna kadar gelmeyince,kendimi güvenerek biyoloji sınıfına doğru yürümeye
başladım.Bir köpek kadar sadık olan Ünal,benimle sınıfa kadar yürüdü.Kapıda nefesimi tuttum
ama Emir Vural sınıfta da değildi.Nefesimi bıraktım ve yerime geçtim.Ünal önümüzdeki günlerde yapılacak olan kumsal gezisinden bahsederek beni takip etti.Zili çalana kadar masamın yanında oyalandı.Bana istekli bir şekilde gülümsedi ve telleri olan ve saçları kötü permalı bir kızın yanına oturdu.Ünal'la ilgili bir şeyler yapmak zorunda kalacak gibi görünüyodum ve bu kolay olmayacaktı.Herkesin birbirinin üzerinde yaşadığı böyle bir kasabada
diploması şarttı.Hiçbir zaman çok anlayışlık biri olmamıştım,fazla arkadaş canlısı erkeklerle
nasıl başa çıkıldığını da bilmiyorudum.

  Yanımda Emir'in olmadığı,kendime ait bir masamın olması içimi rahatlatmıştı.Bunu kendime
tekrar tekrar söyledim.Onun burada olamamasının sebebinin ben olduğuma dair,beni rahat bırakmayan bu şüpheden kurtulmaya çalışıyordum.Birini bu kadar etkileyebileceğimi düşünmek
çok saçma ve bencilceydi.Bu imkansızdı.Ama bunun doğru olduğunu düşünmek beni
endişelendiriyordu.

  Sonunda okul günü bitip,voleybol olayı yüzünden kızaran yüzüm yavaş yavaş eski haline döndüğünde hemen kot pantolonumu ve mavi süveterimi giydim.Erkek soyunma odasından
aceleyle çıktığımda,sadık arkadaşımdan paçayı sıyırdığımı düşünüyordum.Hızlıca arabamın
yanına doğru yürümeye başladım.Park yeri okuldan çıkan öğrencilerle dolup
taşmıştı.Kamyonetime bindim ve ihtiyacım olan şeyi bulmak için çantamı karıştırdım. Dün akşam amcamın  yağda yumurta ve pastırma dışında birşeyler pişiremediğini keşfetmiştim.Bu yüzden burada kaldığım sürece mutfakla ilgilenebileceğimi söylemiştim.Bu
fikrimi bana yemek salonunun anahtarlarını verecek kadar çok beğenmişti.Evde yiyecek hiçbi
şey olmadığını da fark etmiştim.Bu yüzden alışveriş listemi ve üzerinde "yemek parası"yazan kavanozdan para alıp marketin yolunu tuttum.

   Kafalarını bana doğrum çeviren insanların umursamayarak kulakları sağır eden motoru çalıştırdım ve park yerinden çıkmak için sıraya girmiş arabaların arkasına karıştım.Beklerken bu kulak tırmalayıcı ses başka bir arabadan geliyormuş gibi yapıyordum,bu sırada arabalarına
binmekte olan Vural'ları ve sarışın ikizleri gördüm.Gıcır gıcır Volvo onlarındı demek.Tabii ki.Yüzlerine o kadar takılmıştım ki,kıyafetlerine daha önce hiç dikkat etmemiştim.Şimdi
baktığımda gördüm ki her biri gayet iyi giyimliydiler,bunlar sadece kıyafetkerdi ama bir tasarımcının elinden çıktıkları belliydi.Kayda değer güzellikleriyle,kendi tarzlarıyla bulaşık çuval giyseler bile yakışırdı.Hem iyi görünüme hemde paraya sahip olmak onlar için fazlaymış gibi geliyordu.Ama anladığım kadarıyla hayat çoğu zaman böyleydi. Ama burada kabul edilmelerini sağlamıyordu.

Hayır,aslında buna tam olarak katılmıyordum.Kendilerini soyutlamak onların tercihiydi,bu kadar
güzelliğe açılmayacak bir kapı bilmiyordum. Yanlarından geçerken diğer herkesin yaptığı gibi gürültülü kamyonetime baktılar.Gözlerimi
dikmiş önüme bakıyordum,okul sınırlarındanuzaklaştığımda kendimi daha iyi hissetmeye başladım.

  Market okuldan çok uzak değildi,sadece birkaç cadde güneyde,otoyolun kenarındaydı.Süpermarketin içinde olmak çok güzeldi,kendimi normal hissediyordum.Eskiden evde de alışverişi ben yapardım ve burada da bu görevi zevkle üstlenmiştim.Süpermarket,çatıya
vuran ve nerede olduğumu hatırlamamı sağlayan yağmur damlalarını duyamayacağım kadar
büyüktü. Eve geldiğimde,aldıklarımı kamyonetten boşalttım ve boş bulduğum yerlere koydum.Umarım
amcam umursamazdı.Patatesleri pişirme kağıdına sardım ve fırına koydum,eti de terbiye edip buzdolabındaki bir karton yumurtanın üzerine dikkatli bir şekilde yerleştirdim.

Bitirdiğimde çantamı yukarı çıkardım.Ödevime başlamadan önce üzerime kuru bir kazak
giydim ve geldiğimden beri ilk defa e­-postamı kontrol ettim.Üç mesajım
vardı. Üçü de üvey babamdandı.

"Berk" demişti Sedat.
Bunu alır almaz bana cevap yaz.Bana yolculuğunun nasıl geçtiğini anlat.Orada yağmur yağıyor
mu?Seni şimdiden özledim.Antalyab için bavullarımı toplamayı bitirdim ama mor üstümü
bulamıyorum.Onu nereye koyduğumu biliyor musun?
-Baban
Bir iç geçirdim ve diğerini okumaya başladım.İlkenden sekiz saat sonra gönderilmişti.
"Berk" demişti.
Neden bana bir mesaj atmadın?Neyi bekliyorsun?
-Baban
Sonuncu bu sabah gönderilmişti
Berk Sezen
Eğer bugün saat 17 0'a kadar senden haber alamazsam Ahmet'i arayacağım.

Buruk bir gülümseme yerleştir suratıma Sedat bana kaybettiğim babamın yokluğunu çektirmemek için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Ona rahatça baba diyebilmem yıllarımı alsa dahi Sedat'ın yeri benim için çok farklıydı bana annemi hatırlatan tek o kalmıştı.

   Baba,
Sakin ol.Birazdan yazacağım.Saçma birşey yapma.
-Berk.
Bunu yolladım ve tekrar yazmaya başladım.
Baba,
   Her şey çok güzel. Tabii ki yağmur yağıyor.Hakkında yazabileceğim bir şeyler olmasını bekliyordum.Okul fena değil,sadece biraz tekrar yapıyorum.Öğle yemeklerinde benimle oturan çocuklarla tanıştım. Bluzun kuru temizlemecide,cuma günü alman gerekiyordu. Amcam bana bir kamyonet almış,buna inanabiliyor musun?
   Ona bayıldım.Biraz eski ama çok sağlam,biliyorsun bu benim için çok iyi. Bende seni çok özledim.En yakın zamanda tekrar yazacağım ama her beş dakikada bir e­-postamı kontrol edemem.Rahatla,derin bir nefes al.
Seni Seviyorum. Kendine dikkat et.
-Berk.

   Eğlence olsun diye şu anda İngilizce dersinde okuduğumuz Uğultulu Tepeler'i okumaya karar verdim.Amcam eve geldiğinde hala okuyordum.Zamanın nasıl geçtiğini
anlamamıştım,patatesleri fırından çıkarmak ve eti ızgaraya koymak için koşa koşa aşağıya indim.
"Berk?"dedi amcam merdivenlerdeki sesi duyuca. Başka kim olacaktı? diye düşündüm.

  "Merhaba amca! Eve hoşgeldin."
"Sağol."Ben mutfağa koştururken o da silah kemerini asıp botlarını çıkardı.Anladığım kadarıyla,silahını görevdeyken hiç kullanmıyordu ama onu her zaman hazırda bulunduruyordu.Çocukken buraya geldiğimde kapıdan içeri girer girmez mermileri kaldırırdı.Sanırım artık beni kazara kendimi vuracak kadar küçük ya da bile bile vuracak kadar depresyonda görmüyordu.

Alacakaranlık(GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin