otuz altı

10.7K 527 30
                                    

"Kolumu bırakma ama, tamam mı?" Evden çıktığımızdan beri milyonuncu kez aynı şeyi söyleyen Uraz'ı geçiştirmek amacıyla kafa sallayıp bir adım attım bahçeye doğru.

"Yiğit'e haber verdin mi?" Bahçede öyle büyük bir kalabalık vardı ki 2 hatta 3 okulun da öğrencilerinin burada olduğunu söyleyebilirdim. Üstelik hem Uraz'ın popülerliğinden, hem de ifşa olayı yüzünden çoğu kişinin dikkatini çekmişti burada olmamız.

"Verdim birtanem verdim. Bizi bekliyor, içeriye çok kişiyi almıyormuş. Bahçedeki kalabalığa bakma." Rahatlayıp Uraz'a ayak uydurdum. Tanıdıklarına başıyla selam verip hiç istifini bozmadan evin içine girdi. Merdivenlere yönelip aşağıya inmeye başladığında kolundan çıkmıştım. Kaşlarını çattığını hissetsem de istifimi bozmadım.

Aşağıya yaklaştığımız sırada gülüşme seslerini epeyce duymaya başlamıştım. Muhtemelen basketbol takımındakiler ve onların sevgilileri vardı. Ya da flörtleri.

Düşündüğüm gibi oldu. Nihayet herkesin olduğu salona geldiğimizde Yiğit'i yanında başka bir okulun popüler kızıyla gördüm. Diğerleri de tahmin ettiğim gibi bizim okulun basketbol takımıydı, birkaç kişi yalnızca diğer okullardandı ve onlar da tanıdıktı. Yüz yüze çok bir konuşmuşluğum olmasa da Uraz'la beraber olduğum her dakika maruz kaldığım simalardı. Batu yoktu, onun taşınma telaşında olduğundan gelmeyeceğini öğrenmiştim, bu yüzden şaşırmadım. Yanlarında da neredeyse hepsinin bir kız vardı, açıkça flörtleşip öpüşüyorlardı.

"Vay! Uraz Deniz Beyler nihayet teşrif edebilmiş!" Yiğit yerinden kalkıp Uraz'a doğru geldi ve erkekçe selamlaştılar. "İyi ki doğdun kardeşim." Yiğit gülüp bana sarılmak amacıyla yöneldiğinde ona karşılık verdim. "Doğum günün kutlu olsun. Kusura bakma böyle habersiz gelmiş oldum ama..."

Devam etmeme izin vermeyip çocukmuşum gibi saçlarımı karıştırdı. "Saçmalama Esin! İyi ki geldin yoksa bugün Uraz bizim kıçımızın dibinden ayrılmaz, efkara bağlardı." Kıkırdayıp Uraz'a baktığımda O, Yiğit'i ittirdi hafifçe.

"Siktir git." Yiğit güldüğünde Uraz hafifçe bileğimden tutup onlardan biraz daha uzaktaki puf koltuklara ilerletti bizi. Diğerleriyle de ayak üstü selamlaşmıştı bu sırada.

Rahat bir pozisyonda oturdum, şu anda onlar beni göremiyordu, sadece Uraz görebiliyordu. "Uraz, abi bizim şu devamsızlık işlerini halledecektik. Konuştun mu Vural Hocayla?" Uraz hiç bozuntuya vermeden konuştu, halbuki babasıyla uzun zamandır görüşmüyordu. Kimseye de söylememişti.

"Konuştum, halledecekler." Bakışları bana döndüğünde gülümsedim ona. Yanında olduğumu hissetsin istedim. O da tebessüm etti.

"Esin'di değil mi?" Basket takımından bir çocuk bana yönelik konuştuğunda onların olduğu tarafa baktım. Kafa salladığımda güldü. "Haluk Korel'i tanıyor musun?"

"Amcam, neden?"

"Babamı dava etmişti. Hâlâ bırakmadı yakamızı." Kafa salladım sadece anladığımı belirtmek için. Bir derdi var gibi konuşmuştu ve rahatsız hissetmiştim.

Uraz'a döndüğümde onun da kaşlarının çatıldığını gördüm. "Boş ver Uraz. Bu akşam araştırırım, hallederiz amcamla."

"Sikeceğim bu çocuğu ben. Babası da orospu çocuğunun önde gideni."

"Uraz, sorun çıkmasın. Yiğit'in doğum günü rezil olmasın." Kafa salladı istemese de.

Diğerleri kendi aralarında bir sohbete girmişken biz hiç ilişmedik. Uraz geldiğimiz andaki kadar hevesli ya da mutlu değildi, bu konuşan çocuk onun moralini bozmuştu. En büyük sebebinin de ben olduğunu biliyordum. Birisi ona laf atsaydı hiç umursamazdı. Ama şimdi hem beni rahatsız etmişlerdi hem de Uraz hiçbir şey yapamamıştı. İçi içini yiyor olmalıydı.

"Uraz, yazlığa gitsek mi erkenden?" Kafası dağılsın diye rastgele bir konu açtığımda amacımı anlamış gibi gülümsedi.

"Gidelim birtanem. Bizimkine gideriz, ne zaman istiyorsan." Küçüklüğümüzden beri her yazlığa gittiğimizde delicesine eğlenirdik. Orada okuldakilerin aksine gerçekten samimi arkadaşlarım vardı. Tüm gecelerimizi beraber sahilde oturarak geçirirdik, o yüzden de tatil sezonunun açılmasını her zaman dört gözle beklerdim.

"Okul bitiyor zaten, ben bir babamla konuşayım önce. Havalar ısınınca hiç evde kalasım gelmiyor. Hem daha alışverişe de gitmem lazım."

"Daha yeni yapmadık mı alışveriş birtanem? Dün denedin yeni kıyafetlerini?" Uraz ilgi dolu sesiyle konuştuğunda nazik bir şekilde saçlarımla uğraşıyordu.

"Bikini falan almadım hâlâ. Bir de elbise almak istiyorum."

"Okuldan kaçıp gideriz yarın."

"Tamam. Müdahale etmek yok ama, söz ver."

"Aşk olsun birtanem. Ne zaman müdahale ettim ben sana? Sana müdahale edene karışırım ben."

"Bir şey demiyorum, göreceğiz yarın." Güldü. "İçki içsek mi biraz?" Aslında bu teklifi onun sunmasını beklemiştim ama ondan hiçbir şey gelmeyince mecburen konuşmuştum.

"Getireyim sana." Ayağa kalkıp ilerimizde kalan ve buzdolabı olduğunu anlayamadığım dolaba doğru ilerledi. Muhtemelen buraya çok kez gelmişti, ev sahibi gibi davranıyordu. O içki alırken ben de diğerlerine baktım. Sarhoş olmuş gibilerdi, birbirlerinin ağızlarının içine girmişlerdi.

"Favorin." Önüme favorim olan kırmızı şarabı bıraktığında teşekkür edercesine göz kırptım. Kendine bir şey getirmemişti. "Bardak?" Diye sorduğumda güldü.

"Şişeden içmeyi daha çok sevmiyor muydun? Öyle iç."

"Ayıp olur Uraz."

"Yavrum artık bunları aşsak mı? Milleti umursama, ayıp falan da olmaz. Bakmasınlar." Hâlâ aynı şekilde, aynı kararlılıkla baktığımı gördüğünde bu halime gülüp oturduğu koltuğu tamamen önüme çekti. Dizlerimiz birbirine değecek şekilde oturuyorduk. Bu sayede de onların beni görmesi imkansızlaşmıştı.

Şişenin başında emaneten duran mantar tıpayı çıkarıp birkaç yudum aldım, yeni açmıştı. Güzeldi. "Sevdin mi?" Kafa salladım.

"Sen içmiyor musun?" Şişeyi ona uzattığımda kibarca geri çevirdi.

"Yok yavrum, sen zaten içince fazla dağıtıyorsun. Ben sana göz kulak olayım, rahat rahat iç. Zaten bu sıra sıkıntılısın, rahatlarsın biraz." Kafamın dolu olduğunun, bir türlü rahatlayamadığımın farkında olması ona karşı garip şeyler hissetmeme sebep olurken başımı omzuna yasladım. İtiraz etmedim, içkimi yudumlayıp bu gecenin keyfini çıkaracaktım.

ifşa /yarı texting/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin