2- Coccinellidae*

91 72 69
                                    

Multimedyaya koyduğum şarkıyı mutlaka dinleyin. Keyifli okumalar <333

***

Hastaneden çıkmamın üzerinden iki gün geçmişti. O gün yol da dahil bir daha hastanede olanları Evren'le hiç konuşmamıştık. İnsan bazı şeyleri dile getirmeye korkuyordu. Sanki olmayacak bir kehaneti bir sözüyle gerçekleştirecekmişsin gibi hissettiriyordu.

Hiç konuşmadınız, hiç mi merak etmedi hastaneden sonra seni diye sorabilirsiniz. Hiçbir şeyin haberini vermek için konuşmamıza gerek yoktu çünkü zaten beraber yaşıyorduk.

Ailemi kaybettikten sonra bu evin bana kara delik gibi sonsuz büyüklükte hissettirmesi üzerine, Evren'e beraber yaşamayı teklif etmiştim. Uzun bir yalvarış dönemimden sonra beni daha fazla kıramayıp kabul etmişti. Tek yaşamaya aşık olan bu insan, benimle yaşamaya başladıktan sonra ev arkadaşı olmanın da aşırı keyifli olduğunun farkına varmıştı. Ailesinin aksine benim darlamadığımı gördükten sonra istesem de artık gitmeyecek kadar evi benimsemiş ve yerleşmişti. Bu durum beni aşırı mutlu ediyor, gerçek evimde gibi hissediyordum. Huzuru ve mutluluğu dışarıda aramaya ihtiyacım yoktu. Zaten çocukluktan beri hep yakın olduğum bu kişiyle aynı evde yaşamak sanırım verdiğim en doğru karardı.

Kapı tıklaması ardından gerçek manada iki günün ilk kelimeleri ortaya döküldü. "Alina hadi kalk. En sevdiğin makarnadan yaptım." İştahımın kapalı oluşundan olsa gerek bana asla hayır diyemeyeceğim ve hatta bir tenceresini kendi başıma bitirebileceğim makarnadan yapmıştı.

Öğlene doğru kalkmış olmama rağmen bugün kendimi gayet dinç hissediyordum. Hatta Evren, odadan zıplayarak içeriye gelişime şaşırıp gülmüştü. Pozitifliği bana yavaştan geçerken ona yardım etmek için yaklaştım. Makarna çoktan pişmiş daha fazla kızmamak için tezgaha bırakılmıştı. Masaya tabaklar ve bardaklar da koyulmuştu. Ellerimi Evren'in en fazla gıdıklandığı yer olan beline götürürken; "E bana hiç iş bırakmamışsın. Hani iş bölümü yapıyorduk?" diye yalandan kızdım. Ellerimin minik bir hareketiyle gülümsemesi kahkahalara dönerken, "Y-yapma..." diyebiliyordu sadece. Ani bir hareketle arkasına dönüp kollarımı kavrayarak beni havaya kaldırıp gıdıklamamı engelledi. Beni kucağından mutfak tezgahında hemen tencerenin yanına oturttu. Gıdıklama sırası ona geçmişti.

"Yoo... hayır gıdıklamayacaksın Evren. Bak tekmelerim seni." Gördüğünüzde hoş karşılamayacağınız bu tehdidim Evren beye çok tehlikeli(!) gelmiş olacak tereddüt bile etmeden gıdıklamaya başladı. Beni neşeli gördüğü hiçbir zamanı es geçmezdi. Kahkahalarım arasında boğulmak üzereydim ki durması için karnından hafifçe ayağımla ittirdim. Hafiften piç gülüşü yaparak tekrar kollarını gıdıklamak için kaldırdığında ona sarıldım. Gıdıklamak için kaldırdığı kollarını usulca bedenime sararken içimde huzurunu hissediyordum.

"Teşekkür ederim." dedim kulağına fısıldayarak. Bu tarz şeyleri kolayca söyleyebilen biri olmadığım için kafasını başımın üstünden kaldırıp yüzüme şaşkınca bir bakış attı. "Her şey için ama en çok bu leziz makarna için." Makarnayı elimle işaret ettim. O sıcak gülümsemesini yüzüne takınıp bir şey demeden tezgahtan tencereyi alıp masadaki tabaklarımıza makarnayı koymaya gitti. Aslında diyecek çok şeyi, konuşacak çok şeyimiz vardı ama hep kaçıyorduk. Bazı gerçeklerin hiçbir zaman gün yüzüne çıkmamak üzere üstü kapatılırdı.

Beraber sohbet ederek yemeğimizi yedikten sonra netflixe çok merak ettiği bir dizinin eklendiğini söyledi ve beraber izlemeyi teklif etti. Asla hayır demeyeceğim bir teklifti bu. Evren'le bir şeyler izlemek sanırım en zevk aldığım şeydi. İzlerken hep söylenirdi ama öyle kötü kötü söverek değil, şapşal gibi sorular sorarak ve bu beni çok eğlendirirdi.

BÖCEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin