4- Bombus

60 50 17
                                    

Barışmalarının üzerinden tam dört gün geçmiş, klasik bir perşembe sabahına uyanmıştık. Yoklama dahi alınmayan dersime gitmek için güzelce hazırlanmış kampüse varmıştım. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde üçüncü sınıfı da bitiriyordum. Eskinin aksine evde durmak için can atmıyordum. Kaçıp dersi dinleyerek düşüncelerimden biraz da olsa sıyrılmayı hedeflemiştim. Dersin olduğu sınıflığa girmeden önce kampüsten kendime bir kahve almış ve sınıftaki her zamanki yerimi almıştım tabi gittiğim zamanların.

Bölümün hukuk dersiydi bu: Otel ve yiyecek içecek işletmelerinde hukuk. Anlayacağınız üzere gastronomi okuyordum. Lise hayatım boyunca sayısala daha yatkın olduğumu bile bile bu bölümü seçmiştim. Herkesin çabasının aksine sayısal bölümlerin diğerlerinden ekstra bir başarı olduğunu düşünmüyordum. Herkes hangi bölümde mutlu olacaksa onu tercih etmeliydi. Daha fazla talep gördüğü ya da daha yüksek bir bölüm olduğu için değil. Aileme beni bu konuda da yanlış yönlendirmedikleri için şu an şükür ediyordum.

Ders fazlasıyla sıkıcıydı. Hele mutfak derslerinden sonra. Derste uyumamak adına aldığım kahveyi içe içe uyukluyordum. Sözel konuları hiç sevmezdim ve geçmek için ekstra bir çaba sarfetmem gerekirdi. O yüzden uyanık kalmalı ve dersi anlamalıydım. Üç oturak uzağımda bulunan kızın bana seslenmesiyle irkildim.

"Sende geçen haftanın notları var mı?" Hocanın duymasını istemediğinden fısıldamıştı. "Yok, ilk haftalar gelmemiştim." dedim fısıldayarak bu yabancı kıza. Sınıfta daha önce görmediğim birinin olması tuhafıma gitmişti. Genellikle üstten ya da alttan ders alan pek olmadığı için her zaman tanıdık simalar olurdu sınıfta. Kız söylediklerime karşı üzgün bir ifade takınıp önüne döndü. Akademisyen sonunda mola verdiğinde kafamı sıraya koydum. Birkaç dakika da olsa uyumak iyi gelecekti.

"Şey pardon, tekrardan rahatsız ediyorum ama... hocanın mailini biliyor musun peki?" Kızın sesini tekrar duymamla başımı sıradan kaldırdım. Sanırım bugün rahat bir gün geçiremeyecektim. "Evet olması lazım." diyerek yanıma öylesine aldığım küçük not defterini kurcaladım. Maili bulup kıza verdikten sonra konuştum.

"Bu arada ben Alina." Kıza doğru elimi uzattığımda o da karşılık verdi. "Hera, çok memnun oldum." dedi son harfi uzatarak. "Yeni misin?" Soruma karşılık kafasıyla onayladı. Bahar dönemi pek geçiş yapan olmazdı. "Ben sigaraya çıkacağım. Gelmek ister misin?"

"Olur." dedi sanki bunu bekliyormuş gibi bir istekle ve çıkıp on beş dakikalık arada tanışma faslımızı bitirmiştik. Taşınmak zorunda kaldığı için Antalya'dan İstanbul'a gelmiş ve bahar döneminde okulumuza geçiş yapmıştı. İlk üç hafta işlerinden dolayı gelemediği için sorduğu soru tanışmamızı sağlamıştı. Kızıl, aşırı bakımlı saçları ve doğal olduğunu düşündüğüm çilleri olan çok güzel bir kızdı. Okulun yeni gözde prensesi olmamak için hiçbir nedeni yoktu. Tam bir tanrıça gibi alımlıydı. Adının kesinlikle tüm anlamlarını üzerinde taşıyordu.

Ders sonunda numaralarımızı alıp dağıldık. Normalde pek arkadaş canlısı olduğumu düşünmezdim ama sanki iyi anlaşmış gibiydik. Hera'dan olduğunu düşündüğüm bir bildirim sesiyle telefonumu cebimden çıkartıp baktım.

Kayıtlı olmayan bir numaradan whatsapp üzerinden mesaj gelmişti. Şaşırmıştım. Numarayı görmemle direkt irkildim.

Rüzgar...

Bedenimde yayılan anlık şok dalgasıyla elimdeki telefonu düşürmek üzereydim. Bir süre önce beni terk eden bu kişi ne hakla şimdi mesaj atmıştı.

+905...: Alina acil konuşmamız gerekiyor. Saat beşte her zamanki kafeye gel.

Aniden ortaya çıkmış olması yetmiyor gibi bir de bana emir cümleleriyle mesaj atmıştı. Tüm sinirim tepeme çıkarken elimdeki boş kahve bardağını çöpe fırlattım. Sadece sakin bir gün geçirmek ve biraz kafa dinlemek istemiştim. Lanet olası eski sevgililerle boğuşmak değil!

BÖCEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin