Güneş ışınlarının yüzüme vuran sıcak dalgasıyla uyandım. Gözlerime vuran ışık, ellerimi gözlerime götürmeme neden oldu. Birkaç saniye gerinip yataktan kalktığımda içimde sebepsiz bir neşe olduğunu hissettim. Bir cumartesi sabahına pozitif uyanmıştım. Odamdaki banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra pijamamın üstüne kapüşonlu bir hırka attım. Ev nedense serin gelmişti. Aşağıdan sesler duyuyordum. Evren'in mutfakta olduğunu tahmin ederek aşağıya indim.
"Günaydın, sevgilim." Dediği şey karşısında tebessüm ettim. Bana sevgilim deyişi nedensiz hoşuma gitmişti. Ne yaptığına bakmak için yanına yaklaştığımda yanağıma ufak bir öpücük kondurdu.
"Kahvaltı neredeyse hazır. Hadi sen otur." Masayı işaret etti. Tüm kahvaltılıkları dizmiş, salata yapmıştı. Çayı demlemiş ama soğumaması için bardaklara koymamıştı. Reçelinden, kuru yemişine hiçbir eksik olmayan masaya bakarken hala sırıtıyordum. Son olarak kızartmış olduğu ekmekleri de masaya bırakıp oturdu. Uzanıp çaydanlıktan bardaklarımıza çay döktüm.
"Rahatsız etmek istemedim. Çok tatlı uyuyordun. Dayanamadım kahvaltıyı hazırladım. Hadi acele edelim." dediğinde yüzüne şaşkın şaşkın baktım.
"Ne için acele edelim?" Sorum karşısında yüzü düşmüştü. Gerçekten unutmuş olmam aklına gelmemiş olacak. Umursamazlık olarak algılamıştı.
"Ama hayatım, uçağımız üç saat sonra kalkacak." Dediği şeyleri anlamamam normal miydi? Ne uçağı, nereye gidiyorduk hiçbir şey hatırlamıyordum ama bozuntuya vermek istemedim. Unuttuğumu görmek onu kırıyordu.
Keyifli bir şekilde kahvaltımızı edip beraber sofrayı topladık. Bir anda "Seni çok seviyorum biliyorsun di mi?" deyip dudağıma minik bir buse kondurduğunda şaşkınlığımızı gizleyemeden gözlerinin içine baktım. Bakışlarıma dayanamayarak gülmeye başladı. Biliyordum, biliyordum ama...
Kollarımı boynuna dolayıp kendimi kollarının arasına bıraktım. Göğsü huzuru hissettiğim tek noktaydı. İçten içe şaşkınlığımı dizginleyemezken anın tadını da çıkarıyordum. Son kez eşyalarımızı kontrol etmek için odalarımıza çıktığımızda yanıma ne almam gerektiğini dahi bilmiyordum. Tatlı, sıcak ilkbaharın sonlarıydı. Zaten daha önceden hazırlamış olduğum valizi görünce rahatladım. En azın eşya toplama derdim olmayacaktı. Valizi son bir kez kontrol edip banyoya girdim ve hafif bir makyaj yaptım. Üzerime siyah ip askılı kısa günlük bir tulum üstüne de örme beyaz bir baharlık hırka attıktan sonra ayağıma beyaz bir sneakers geçirdim. Nereye gittiğimizi bilemesem de gayet geçerli bir yolculuk kombini olduğunu düşünüyordum. Evren'in sesini duyduktan sonra valizimi ve az önce toparladığım çantamı aldıktan sonra odadan çıktım. Direkt kapıda bizi bekleyen taksiye atlayıp hava alanına geçtik. Tam zamanında yetişmiştik. Çok sıra beklemeden kontrollerimizi yaptırıp uçağımıza geçtik. Az önce biletimizden gördüğüm kadarıyla Kopenhag'a gidiyorduk. Danimarka'ya gideceğimizi öğrenince içimde bir sevinç patlaması yaşadım fakat Evren'e pek yansıtmak istemedim. Şaşkınlığım onu tedirgin ediyordu. Bu arada Evren'in babası Dan, annesi Türk'tü. Sanırım bahsetmeyi unuttum daha önce. Yazları Danimarka'da babasında kalırken okul döneminde annesinde kalıyordu. Hiç anlam verememiştim buna. Türkiye'de eğitim sistemi oradan çok çok kötü değil miydi? Babası okuluyla uğraşmak istemiyor diye düşünmüştüm hep. Gayet akıcı Danca konuşabiliyordu ve bana da bir seviyede öğretmişti. Danimarka'ya ilk gidişim değildi fakat Evren ile ilk defa yalnız gelmiştik.
Tüm yol boyunca uyuklayıp zamanın geçmesini hızlandırdık. İndiğimizde derin bir nefes alıp kollarımı açarak kendi etrafımda birkaç tur döndüm. Uçakları pek sevmezdim, bana fazlasıyla boğucu gelirlerdi. İndikten sonra aldığım ilk nefes, sanki yol boyunca oksijen alamamışım gibi ciğerlerimde tazelik hissettirirdi ve ben bu ülkeye kesinlikle aşıktım. Avel gibi sırıtarak yürümemek için kendimi bastırıyordum ama nafile. Evren elimi kavrayarak bizi valizleri alacağımız tarafa götürdü. Bir yirmi dakika kadar bekledikten sonra valizlerimizi almıştık ve gördüğümüz ilk taksiye atlayıp nereye olduğunu kestiremediğim bir yere doğru yol almaya başlamıştık. Daha önce babasına kalmaya gelirken birkaç kez beni de getirmişti ama bu yol o eve gitmiyordu. Yol boyunca başını omzuma koymuş müzik dinlerken gözüme aşırı tatlı görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖCEK
Teen FictionKişilik bozukluğu ve entomofobisi olan kız ve bir yandan kızın düzelmesi için çabalarken... ...diğer yandan kızın bodrumunda onlarca böceğe bakan çocuk. "Hayır, sakın b-ben koydum deme! Sepetin içine böcekleri sen koymamıştın di mi Evren?" "İnsanla...