2. BÖLÜM

183 46 18
                                    

Ateş Ayça ablamı isabet etmişti tam Tarık abimin arkasındaydı çünkü. Herkes şaşkınlıkla adama bakarken ben ablamın vurulduğunu çoktan görmüştüm ve hala ağzımda olan elini kıpırdatmamıştı bile.

Ben ağlamaya başlayınca genç adamda şaşkınlıkla ablama baktı, sonra etrafa bakındı. Bakışlar genç adamdayken, bir anda herkes kurşun gittiği yere baktı, ablamın tam kalbine ateş edilmişti.

Hepimiz öylece baka kalmıştık. Sonra babam hızla korumlara döndü "Siz ne işe yarıyorsunuz lan, ne biçim korumalarsınız?! Defol gidin buradan gözüm görmesin sizi! Defolun!!!" diyip duruyordu. Genç adam hızla elini ağzımdan çekip ortadan yine hayalet gibi kaybolmuştu, odağımız tamamen ablamdaydı şuan, umursayacak durumda değildik şuan.

Çok fazla paniklemiştik ablamı gözleri hafif aralı bir şekilde bize bakıyordu, hızla yola koyulduk, daha yoldayken Tarık abim ambulansı aramıştı ne yapacağımızı şaşırmıştık, bense ağlayıp duruyordum yol boyunca hiç birşey diyemeden sadece kucağımda olan ablama bakabiliyordum.

Ablam gözlerini tamamen kapatacak hale gelmişti sonrasında "Ada" diye seslendi bana. Titreyen ve ağlayışlı sesim ile "Efendim abla" dedim diğer yandan saçını okşuyordum.

Sonra tam yanımda olan abime baktı ve "Doruk" diye seslendi, "Ayça dayan bulucaz kimin yaptığını lütfen pes etme!" dedi endişeli ve titreyen sesi ile.

Sonra ayaklarına baktı kafasını biraz kaldırdı ve annemi gördü. Gözleri o kadar çok az aralıydı ki gördüğüne bile emin değildim ve "anne" dedi inleyişli ve çok ince çıkan sesi ile. Annemde "efendim kızım, lütfen dayan bırakma bizi" dedi titreyen, endişeli ve ağlayışlı sesi ile. Ablam bizim ismimizi son defa demek istermişçesine, hepimize bakıp bize sesleniyordu.

Tarık abim ön koltuktan sadece "dayan kardeşim lütfen dayan az kaldı" diyip duruyordu. Babam ise tüm arabaları kornaya basarak geçiyordu o kadar hızlı gidiyorduk ki, hastaneye nasıl vardık onu bile anlamamıştım az daha kaza yapacaktık.

Dışarıda bekleyen hemşireler bizi görür görmez yanımıza geldiler, koşuyorlardı resmen. Hızlıca annemler arabadan indiler, ablam benim kucağımda olduğu için ben inememiştim, ablamı indirmelerine yardımcı olmuştum, hemen arkadan abimler ve babam gelmişti, onlarda yardım etmişti.

Annem ise ellerini ağzına koymuş ağlıyordu "kızım" diyerek. Sedyeyle hastanenin içine doğru götürürken hepimiz sedyenin bir ucundan tutup hemşirelerle beraber gitmiştik, yoğum bakımın önündeydik, ablam içeri girdi sonra da doktor girdi içeri.

Aradan saatler geçmişti, ablam hala yoğum bakımından çıkmamıştı, hala oradaydı. Hepimiz kapının önünde kalp krizi geçirecek duruma gelmiştik, hepimiz ağlıyorduk, acı çekiyorduk, dua ediyorduk tabi Tarık abim dışında. Tarık abim sadece çok sinirliydi ve endişeliydi durduğu yerde duramıyordu ve sürekli telefonla konuşuyordu, bunu kimin yaptığını araştırıyordu galiba, bilmiyordum.

Aradan tam 10 saat geçmişti ve sonunda doktor çıkmıştı.

Doruk abim koşarak yanına gitti, bizde tam arkasından gitmiştik ve "Ayça iyi dimi doktor hanım?" diye sordu. Doktor dudaklarını birbirine bastırdı ve açtı, duraksadı, sırayla bize baktı sonrada bakışlarını abime çevirip üzgün haliyle "maalesef, biz elimizden geleni yaptık, çok uğraştık ama başaramadık. Başınız sağolsun" diyip kafasını aşağı eğilip yanımızdan ayrıldı.

Çok kötü bir çığlık attım, bağıra bağıra ağlamaya başladık, Tarık abimin ise elinden telefonu yere düştü ve gözünü kırpmadan öylece bize baktı. Sonra telefonu yerden alıp, hızla hastaneyi terk etti. Biz annemle yerlere çöküp öylece bağıra bağıra ağlıyorduk sadece. Babam anneme sarılmış, Doruk abim ise yanıma gelmişti, beni yerden kaldırmaya çalışıyordu ben izin vermiyordum. Sonra sıkı bir şekilde arkama sarılıp ağladığını hissetmeye başladım, benim onu itmelerim yetmedi, bana sıkı sıkı sarılmaya devam ediyordu.

HAPİSHANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin