' Sonsuz uçurum' böyle bir adı olmuştu artık bu köprünün. İnsanların korktuğu bir yerdi. Benimse evimdi. Köprünün buzdan donmuş duvarında oturuyordum. Ayaklarımın altındaki çukara baktım, dipsiz gibi gözüküyordu. Kafamı kaldırıp karşıya diktim gözlerimi, ufuk çizgisinde takıldı gözlerim. Güneş yavaş yavaş veda ediyordu dünyaya.Oluşan kızıllık içimi huzurla dolduruyordu.Gülümsemeden edemedim. Arkama dönüp Aron'a baktım, köprünün sonundaki kapıya yaslanmış buzdan zeminde oturuyordu. Köprünün diğer uçunda bakışları sabitlenmişti, öyle dikkatle bakıyordu ki kirpikleri bile titremiyordu. Ayağa kalkıp kenarda yürümeye başladım. Hoşuma gidiyordu bu his uçmaya benziyordu. Başımı yukarı kaldırıp gökyüzüne baktım. Gülümsemem iyice genişlerken kollarımı açıp arkamı döndüm uçuruma, Aron bu sefer gözlerini hiç kırpmadan bana bakıyordu. Bu muhafızın gözleri ben için bir sunak gibiydi. Tanrıya bitmek bilmeyen şükürlerimin sebebiydi Aron.
Gözlerindeki endişeyi göre biliyordum. Düşmeyeceğimi biliyordum ama ona bulaşmadan içim rahat etmiyordu. Yoksa bu sonu gelmeyen nöbetimiz hiç geçmeyecek gibi geliyordu bana. Afifçe sendelemiş numarası yaptım. Yumruklarını sıkıp ayağa kalktı.
'' Aroraa.. tanrı aşkına in aşağı. Yaramaz çocukları gibi davranıyorsun. '' diye seslendi büyük kapının yanından bana doğru gelirken. Aldırış etmedim, hala gülüyordum bu onun sinirlerini bozmaya yeterdi. Beni önemsediğini biliyorum evet ama bazen çok sessiz kalıp o kapının önünde günlerce oturabiliyordu.Ben öyle değildim. Hergün aynı şeyleri yapmak bana artık boğucu geliyordu. Tamam insani duygularım olmayabilirdi ama bende bir canlıyım ve inanın yüzyıllarca bir köprüde kalmak size sınırlarınızı zorlatıyor.
Bir adım daha attım tekrar. Aron yanıma doğru geliyordu bende aksi yönde ilerliyordum.
'' Gelip beni indirmelisin . Düşebilirim'' diye gülerek seslendim.
'' Bu akşam çok enerjiksin Arora ama ben öyle hissetmiyorum. İn hadi bir kaza olmadan''dedi kızıyordu işte. Amacımda buydu onu sinir etmek.
Kızdığında normalde simsiyah olan gözleri, buz mavisine dönüyordu. Bende o mavide boğuluyordum. Uzun zamandır hiçbir saldırı olmamıştı ve ben onun o halini görmek istiyordum.
Gülerek daha hızlı birkaç adım daha attım . Köprünün yarısına gelmişti ama acelede etmiyordu gelmek için. Hantal hantal yürürken onu incelemeye başladım. Siyah saçları alnına dökülmüştü yakında saçlarını gene kısacık kesecekti bundan emindim. Yüzünün tapılası güzelliği , bir insana oranla daha uzun olan boyu, gelişmiş vücudu ve her adım attığında kasılan kaslarıyla muhafızım akşamın son ışıklarında bir melek gibi parlıyordu.Rüzgarla dalgalanan saçlarını kıskandım sanırım. Elimi başımın üstünde ip bağladığım saçıma uzattım. İp ellerimden kayarken Aron yürümeyi bırakmış beni izliyordu. Saçlarım omuzlarımdan kayıp belimde dalgalanmaya başlamıştı. Gece kadar siyahtı saçlarımız ikimizinde , hafifçe gülümseyip gözkırptım. Aron'dan çok azda olsa kısaydım. Beyaz tenim siyah saçlarımla büyük bir tezatlık yaratıyordu. İnce görünsede güçlü kollarım ve bacaklarım vardı. Dışardan dokunsan düşecek gibi görünmüyordum. Köprüyü ve dağları çevreleyen geniş bir orman vardı, pek insanla karşılaşmasak da ,bir iki tesadüf olmuştu. Garip olan beni onları baştan çıkarmak isteyen bir cadı veya peri olarak itham etmişlerdi. Bizi bilenler ise gördükleri zaman kaçıyorlardı. Aslında insanlara zarar vermek gibi bir düşüncemiz yoktu bizim. Amacımız onları korumaktı.
Tek kaşını kaldırıp bi süre öylece bana bakmaya devam etti sonra başını yukarı kaldırıp küçük bi kahkaha attı. Sesi bütün vadide yankılanmıştı işte bu çok hoşuma gitti. Gülmek birtek benim muhafizıma bukadar yakışa bilirdi.
Onun gülüşünü taklit edip tekrar ters yöne yürümeye başladım. Hızlı hızlı atıyordum adımlarımı.
''Sence düşersem bana nolur Aron. Merak ediyorum bensiz de burayı koruyabilir misin? '' dedim.
''Bu şaka çok uzamadımı sence de?''diye sordu ve bir süre düşünüp devam etti '' Ölüm bizim için varmı bilmiyorum Arora. Burayı korumak görevim sensiz de koruyacak gücüm var. '' dedi. İşte bu sözler bir insana söylenirse galiba yıkılırdı. Yüzü tamamen ifadesizdi. Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Aslında doğruydu, bu güç onda vardı. Bende sustum. Bir kaç adım daha atıp köprünün en ucuna geldim tekrar sırtımı uçuruma döndüm.
'' Ozaman bana ihtiyacın yok, bunu mu söylemek istiyorsun. '' biraz şaşırmıştı ama yürümeye başladı.
'' TAMAM Aron gelmene gerek yok. Ben inerim.'' Dedim. Duvardan köprüye doğru yavaş bi adım attım. Kafamdaki düşüncelerden mi bilmiyorum ama sendeledim. Çok fazla düşünmem lazımdı, bensizde bu işi yapabilirdi. Ya ben yapabilirmiydim. Bir süredir aklımı kemiriyordu bu düşünce. Kendimi toparladım. Sırtımı dikleştirip dengemi sağladım.
''Lütfen Arora.. şaka buraya kadar in artık'' dedi cümlenin sonuna doğru sesi yükselmiş. Beni kırdığının farkında degilmiydi bu adam. Kırılmak mı saçmalıyorum galiba. Gözlerim bian uçurumdan aşağı derin çukura takıldı. Kendimi boşlukta hissediyordum sanki altımdaki köprü yoktu ve ben havada asılı kalmıştım. Tekrar Aron'a baktığımda içimdeki boşluk iyice büyüdü sanki. Bana noluyordu böyle, bedenimin kontrolünü kaybetmiştim. Kendimi uçuruma çekilirken bulmuştum. Şeytanın işi işte. Zayıflıkları seviyordu. Ben zayıf değildim asla ama Aron benim en büyük gücümdü. Ve en büyük açık noktamdı. Belkide benim zehirli okum oydu ve panzehirim.
Kendimi toparlamak için başımı salladım. Olmadı. Ayağıma bir zincir gibi dolandı karanlık ve beni uçuruma doğru çekiyordu. Yüz üstü düştüm buz zemine. Ne olduğunu anlamam saniyeler sürdü. Gerçekten çekiliyordum. Tutunacak bir yer aradım, yoktu.Tırnaklarımı buza saplamaya çalıştım,bunda da başarısız oldum. Ayağımı kopartırcasına çekiyordu aşağıdaki herneyse. Sonunda ağzımdan bi çığlık kopup tüm vadiyi çınlattı.
Aron'u bana doğru koşarken gördüm. Hiçbirşey duyamıyordum delice atan kalbim dışında. Tırnaklarımın çoğu kırılmıştı çoktan. Başımı buzdan zeminden kaldıramıyordum. Daha fazla dayanamadım ellerim buz üzerinden kayarken onu duydum.
"Gidemezsinnn, beni sensiz bırakıp hiç biryere gidemezsin" diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Uçurum Muhafizları
FantasyBu gökgürültüsü aşkımın azap çığlıklarımı. Hissetiklerimi tarif edemiyorum. Yoluma devam etmeliyim,arkama bakmadan gitmeliyim. İçimdeki acıyı her hücremde hissedebiliyorum, İşin gerçeği acının nedemek olduğunu bilmeyen ben kalbimdeki ateşin acısıyla...