SİS

52 2 0
                                    

Eskiden insanların güçleri yoktu. Sonra kara büyü diye birşey meydana geldi. Bizim gücümüz onlardan farklıydı. İnsanlar yaptığı her şeye karşılık bir kefaret ödemek zorundaydı yada bir masumu kurban ederlerdi. Bu bana göre çok vahşice bir şeydi.İnsanların güç anlayışını anlamdırmak benim için zordu. Çünkü biz gücünüzü Tanrıya dua edip elde ederdik. Onlarsa sınırı aşıp şeytanla işbirliği yapmış oluyorlardı. Buda onların lanetlenmiş olduğunu gösterirdi. Kendini karabüye teslim eden insanlar bizim için görevimizin önündeki engel durumundaydı. Onların hiç bir şekilde karanlıkla iş birliği yapmamasını sağlamamız gerekiyordu. Tabi yanlış yola adım atanlar oluyordu.Bizde onları buluyorduk. Kendini affetirmek için fırsat ve şansı onlara veriyorduk ama çoğusu işbirlikçi olmuyordu. İnsanlara zarar vermemiz gerekse bile onları ortada kaldırıyorduk.

Köprünün buz zeminine oturup ayağımı görebilmek için uzattım. Yıllar geçtikçe değişiyorduk .Çok şey görmüş, şahit olmuş ve duymuştuk. Ama ayağımdaki gibi bir iz hiç görmemiştim. Aron tedavi etmeye çalışsada geçmiyordu. Bi süre sonra kendimi Tanrıya dua ederken buldum. Saatler süren yalvarış cevapsız kaldı.

Aron'la gözlerimiz buluştu. Ona bakıp binlerce düşüncenin içine daldım. İyileşmem için uğraşıyordu. İçten duaları ve sözleri kalbimin en derinine işliyordu. Tanrı dualarımı ilk defa duymuyordu. Kendimi kovulmuş ve dışlanmış gibi hissettim. Aron'la öylece bakışıyorduk. Gözlerimi ondan alamıyordum. Oda benim gibi düşünüyordu. Kaşlarını çatıp sustu. Sonra siyah gözlerinin maviye döndüğünü gördüm. Öfkesine karşı durmalı, isyankar ve asi hareketlerde bulunmamalıydı tanrının önünde. Kendini kontrol etmeliydi ama yapmadı etraftaki hava iyice soğumaya başladı. Muhafizımın içindeki fırtınaydı bu.

" Ağlama Arora " Dedi dişlerinin arasından. Ağladığımı hissetmemiştim bile. Beni boyle bir duruma sokan, sesimi duyuramamaktı. Kovulmuş hissetmek.

" Acıyor mu " Dedi.

"Bizi duymuyor." Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle. Bir şaka nasıl bu boyuta gelmişti anlamıyordum. Sadece Aron'un dikkatini çekmek istemiştim. Sadece bu akşam güneşinin son ışıklarını ona göstermek istemiştim. Günlerce aynı yerde durup etrafı izlemesi, gözlerini kapatıp bütün ormanı dinlemesi, bunlardan biraz başını kaldırıp güneşin ve dünyanın güzelliğini görmesini istiyordum. Yaptığım yanlıştı. Bir süre sonra gözyaşlarım durmuş. Af dileklerim ve yalvarışlarım, gözyaşlarımla içime döküldü . Bütün gece Aron'un gözleri aynı mavisinde kalıp duaları devam etti. Başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım.


Sevgi herkes için vardı. Aşk olmasada sevgi herkeste varolan birşeydi. Bir bebek bi canlı dünyaya geldiğinde ne iyi ne kötü tarafta olurdu. Tarafsız olurdu. Yaptığımız seçimler ve kararlar bizi iyiye veya kötüye yönlendirirdi. Bunları düşünürken uykuya teslim oldum. Bu gece olanlar bana büyük etki yapmıştı. Kendimi ilk defa yalnız hissetmiştim. Nekadar bağırsamda, sesimin duyulmaması...


Uyandığımda hala Aron'un omzunda yatıyordum. Bir eli belimdeydi, diğer eliyle saçlarımı okşuyordu. İstemsiz olarak gülümsedim. Uyandığımı anlamış olacakki konuşmaya başladı.

" Bugün vadiye inmek istermisin." Dedi düşünceli derinden gelen sesiyle.

" Neden " diye sordum.

" Uzun zamandır aşağı inmedik. Yarığı kontrol etmek istiyorum. Dün akşam olanlar biraz farklıydı. " kafamı kaldırıp yüzüne baktım.Anlaşılmaz bi ifadesi vardı. Gözlerini vadiye dikmiş santim santim tarıyordu.

" insanların bu bölgeye yaklaşmamalı. Onların izlerini ormanda görüyorum. Bi süredir dikkatimi çekiyor" diye devam etti açıklamasına. Söylediklerinden sonra kafamı kaldırıp bende ormanı izlemeye başladım. Haklıydı. Gözlerimiz sadece var olanı değil insanların göremediklerini de görüyordu. Ormanda azda olsa korku izleri vardı. Ve aralara karışmış daha yoğun bi öfke dalgası vardı. Ve daha kötüsü Yarığın çok yakınında kara büyüden kalma yoğun bi sis vardı. Bunları şuana kadar neden fark etmemiştim.

Tanrının bana neden cevap vermediğini anlıyordum. Artık kendimi düşünüp etrafa bakmayı bırakmıştım. Görevimi bir süredir yapmadığımı daha iyi anlamıştım. Ve İyileşmemem benim cezadı. Sonra ayağıma baktım, yanık izinin rengi griye dönmüştü. Bi gölge gibiydi. Aron'a baktım,

" Gidelim " dedim.

Sonsuz Uçurum MuhafizlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin