Onun sesini duyduğumda içimdeki boşluk toz misali uçup gitti. Kendimi aşağı attığımı düşünüyordu belkide. Gücün bir çığ gibi vücuduma aktığını hissettim. Bu Aron'un öfkesi ve endişesiydi. Kendi sınırlarını zorluyordu. Ellerim köprünün ucundan kayarken artık yerçekimi yoktu. Etrafimizda kutup ışıklarına benzer renkler yansıyordu köprüden. Karanlık gece bu ışıklarla aydınlanıyordu.
Aron'un elimi tutmuş olduğunu daha yeni fark ediyordum. Gözleri istediğim ve özlediğim mavisine dönmüştü. Niye onu bukadar zorlamıştım ki. Aptallık ettim. Ama böyle olacağını nerden bile bilirdim. Zayıflıklar bizim için bu köprüde akrebin ateşin içinde kalması gibiydi. Kendi kendimizi av haline getiriyorduk uçurumdaki karanlığa.
Ayağım iyice zorlanıyordu. Hafif bi yanma hissi vücudumda gezinirken Aron hiç pes etmeden kendine çekiyordu beni. Kendimi ikiye bölünücek gibi hissediyordum. " Arora. Kendine gel. Bana bakk." Dedi. Kafamı buzdan kaldırıp ona baktım. " Biz bir bütünüz topla kendini. Sana herzaman ihtiyacım var. Sen yoksan gücün bir önemi yok." Dedi. Birşeyin beni çektiğinin farkındamıydı bilmiyorudum, kendimi attığımı düşünmesini istemiyordum. Yinede gülümsedim bu beni cesaretlendirecek sözlerdi işte. "Beni bırakma " diye bildim ensonunda. Bunu bekliyormuş gibi daha çok kendine çekti beni. Kendimi iyice toparlayınca gücün içimden akımasına için izin verdim. Bizim gümüş ve mavi ışığımız karanlığı delip geçerken ayağım serbest kaldı. Sert bi şekilde köprünün zeminine düştük. Köprünün sallandığını hatta çatırdağını duydum.
Yerde sırt üstü yatan Aron'un kolları arasındaydım . Kalbim göğüs kafesimi zorlar gibi atıyordu. Dışarı çıkmaya çalışıyordu . Aynı şeyleri Aron'un da hissettiğini biliyordum. Kalbinin atışını duyuyordum. Yıllardır hiç saldırı olmamıştı. Buda bizim İrademiz yüzündendi. Çünkü insanlar köprüye gelmeyi uzun zaman önce bırakmışlardı ve onların zayıflıkları karanlığın dışarı çıkmasına sebep olmuyordu. Benim bugün yaptığım Aptallık dışında. Kafamı kaldırıp Aron'a baktım. Oda bana bakıyordu, mavi gözlerine bakıp gülümsedim. Kaşlarını çatıp bana baktı. Ben gülmeye devam ediyordum. Sonunda pes edip oda bana güldü.
" Canın bu kadar çok mu sıkılmıştı " Dedi. Bu sefer bi kahkaha atıp ona daha çok sarıldım. O benimdi yaratılıştan itibaren ruhlarımız birdi. Bazen kendimi sorguluyordum, eş olarak yaratılmamış olsaydık o beni yinede severmiydi. Bana bukadar bağlı kalabilirmiydi.
'' Birşey vardı orda. Ayağımdan çekiyordu. Atlamak gibi bir düşüncem yoktu.''dedim. Sessizliğini korudu bir süre, düşünüyordu sanırım.
" Bu şekilde mi kalacaz bütün gece Arora" Dedi.
" Kalabiliriz'' dedim.Bunun için engel yoktu.'' Hatta böyle uyuyabilirim bile " dedim muzip bi şekilde. Az önce yaşananlar artık benim için çok uzaktı. Ama araştırıp öğrenmem gerekliydi. Bunu yapan her kimse beni zayıf duruma düşürmeyi nasıl başarmıştı.
" Bir daha aynı davranışı sergilersen arkandan atlamak zorunda kalabilirim." Dedi. Bu cümlesinin ardından bütün düşünceler uçup gitmişti. İçimde bişeyler alev aldı sanki bunu yapmasına izin veremezdim.
" Özür dilerim sadece biraz şaka yapmak istemiştim. Ama sen öyle söyleyince ben..Ve ben.." cümlenin sonunu getiremedim. Kafamı göğsüne yasladım. Yüzüne bakamıyordum. Kollarını bellime dolayıp başımın üstüne bi öpücük kondurdu.
" Beni bir daha böyle korkutma "dedi.Bir süre durup devam etti. " hadi kalk ayağına bakmak istiyorum " Dedi. Ozaman ayağım aklıma geldi. Yanma hissini tekrar gezindi bedenimde.
Bazı şeyler yanlıştı. Ben acı hissetmezdim. Soğuk ve sıcak beni etkilemezdi. Ama ayağımdaki sızı bunun aksini söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuz Uçurum Muhafizları
FantasíaBu gökgürültüsü aşkımın azap çığlıklarımı. Hissetiklerimi tarif edemiyorum. Yoluma devam etmeliyim,arkama bakmadan gitmeliyim. İçimdeki acıyı her hücremde hissedebiliyorum, İşin gerçeği acının nedemek olduğunu bilmeyen ben kalbimdeki ateşin acısıyla...