1.5 Zaman İşliyor

134 20 35
                                    

Çiçekler açar elbet, mühim olan beklemektir.
Küçük prens

İyi okumalar...

------------------------------------------------------

"Oğlum ne kalktın geldin hemen, dinlenseydin ya!" dedi Kağan kızgınlıkla karşısındaki adama. O söyledi ama karşısındaki duydu mu pek emin olamadı. Zira Bulut o sırada elindeki telefona sırıtarak bakmaktan ve sürekli mesaj yazmaktan kendini alamıyordu.

Yaşanan olayın üstünden bir hafta geçmişti. Bulut'unsa aklı ne olduğunu unutacak kadar uçmuştu şu bir haftada. Ne elinden telefon düşüyordu ne de yüzünden gülümseme eksik oluyordu son günlerde. Mutluluk damarlarında akan kanla yer değiştirmiş her hücresine hücum ediyor ve tüm varlığını ele geçiriyordu. Bu durumdan pek de şikayetçi değildi o çünkü yıllardır bu anın hayaliyle nefes almayı beklemişti. Şimdi ciğerleri bayram ederken bu huzurun peşini bırakmak olur muydu hiç?

Kağan'sa sözlerine karşılık bulamamanın verdiği kızgınlıkla düşürdü yüzünü. Kime diyorum ki ben dercesine döndürdü elini havada. Güya ders çalışmaya geldikleri kütüphanede pek de amacına uyamamanın gerginliği vardı onun üstünde. "Pişt!" dedi fısıltıyla karışık bir kızgınlıkla. Adam yine bakmayınca alttan geçirdi ayağını adamın dizine. Bulut'un acıyla buruştu yüzü, acı bir inleme düştü dilinden. Bir yandan bacağını ovarken diğer taraftan ters ters bakıyordu Kağan'a.

"Deli misin oğlum sen? Ne diye tekme atıyorsun bana?"

"Madem hasta yatağından kalktın, kitabına dön de düzgün çalış!"

İkisi de masanın üstünden birbirlerine yaklaşmış kızgınlıkla fısıldıyorlardı. Bulut gözlerini devirdi adama. "Sana ne oğlum?" dedi sesinin yüksek çıkmamasına dikkat ederek. Az önce kendisine dönen birkaç baştan utanmıştı. "Gardiyan gibi dikildin başıma günlerdir. Ne istiyorsun benden?"

Kağan derin bir nefes çekti içine. "Daha kaç gün oldu hastaneden çıkalı? Kafandaki sargıyı çıkarmadılar daha. Gidip evinde yatsana, ha yok ben iyiyim diyorsan ve buraya kadar geldiysen de otur doğru düzgün ders çalış."

Bulut kaşları havalanmış halde ters ters baktı adama. Kağan'sa ne var dercesine salladı kafasını ama en sonunda adama laf anlatamayacağı inancı kapladığı için içini kendi haline bırakmaya karar verdi.

"Ne halin varsa gör! Sözlüde de hocaya mesaj nasıl atılıyor onu anlatırsın." diyerek bıraktığı kalemini geri alıp kitabına çevirdi başını.

"Oğlum sen niye sevgilinmişim gibi bana trip atıyorsun?" dedi Bulut gülerek. Kağan cevap vermeyince de "Kıskandın mı lan beni? Oğlum ben seni de ihmal etmem merak etme." diyerek Kağan'a yaklaşıp bir makas aldı Bulut. Kağan'sa sinirle vurdu adamın eline.

"Çek lan elini!" dedi sinirle Kağan. "Ne kıskanacağım seni oğlum ben. Sınıfta kalma diye söylüyorum. Yoksa bana ne senin ne yaptığından."

Kağan'ın kızgın tavrına karşı Bulut'un yüzünde hala alaycı bir gülümseme vardı. O sırada çapraz masalarından duyulan bir ses susturdu ikisini. "Susacak mısınız artık? Fısır fısır iki saattir... Odaklanamıyorum!" dedi kız sinirle.

İki adam da düşmüş yüzleriyle "Kusura bakmayın!" dedi mahcupça. Kız da içten içe söylenmeye devam ederek döndü önüne. Bulut önce karşısındaki arkadaşına baktı sonra da aldı eline telefonunu. Aysun'dan gelen mesajlara bakmaya gitse de eli kendini durdurdu ve Kağan'a yazdı. Sonra da adama işaret etti telefonunu.

Bir sigara molası yazmıştı Bulut. Kağan'da onaylamak için kafa sallamakla yetindi. Sandalyelerinin arkalarına astıkları ceketleri alarak dışarıya doğru sessizce yol aldılar kütüphane koridorlarında.

Hayal Çıkmazı  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin