Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte, yani yürekte...
Nazım Hikmetİyi okumalar...
_________________________________
Hayal Çıkmazı'nın telaşlı gecelerinden biriydi. Canan'ın evi sokağın tanıdık misafirlerini ağırlıyordu. Efsun bugüne kadar var olan suskunluğunu bozmuş, bu evden ilk gittiği zamanlardaki haline dönmüştü. Başına buyruk ve dediğim dedik... Alttan almanın bu evde işe yaramadığını düşünmeye başladığından, Hakan'lar hafta sonu beni istemeye gelecek demiş ve devamında Canan'a hiç söz hakkı tanımamıştı. Ela ve Engin ise annelerinin aksine bu konuya sessiz olanlardandı.
Hakan ise bu haberi alır almaz annesini ikna etmeye çabalamış fakat pek başarılı olamamıştı. Son çare ise babasını aramak olmuştu. Babası tamam dediği şartlarda annesi mecburen onun peşine takılıp gelecekti. Öyle de oldu. Metin Bey haberi aldıktan sonra yanında yeğeni Hediye ile birlikte Rize'den kalkıp gelmişti. Havva'nın aksine ise oğlunun gönlünün Efsun'a düşmesinden oldukça memnundu. Tanıdığımız bildiğimiz kız diyor, Havva'yı iyiden iyiye delirtiyordu.
Havva gelmesine rağmen oldukça memnuniyetsizdi durumdan. Oğlunun bacağına kendi bacağıyla vurup "Sallayıp durma şu bacağını!" dedi fısıltıyla. Oğlunun bu heyecanlı tavırları iyice sinirlerini hoplatıyordu.
Hakan ise bu anın gerçekliğine kendini hala daha ikna etmiş değildi. Şimdi onu biri uyandıracak ve bu güzel rüyanın sonuna gelecekmiş gibi hissediyordu. Bundandı gerginliği de stresi de.
Ortamsa fazlasıyla sessizdi. Bu durağanlıktan sıkılıp konuşan ise Metin oldu. "Daha daha nasılsınız Canan Hanım?" dedi adam. "Baya da oldu görüşmeyeli."
"İyi diyelim iyi olalım Metin Bey." dedi Canan kendisine sorulan ani soruya karşılık olarak. "Bir gittiniz daha da uğramadınız buralara."
Adam kadını onaylarcasına salladı başını. "Emekli olduktan sonra ne yapacağız İstanbul'da?" dedi gülerek. "Buralar insanı boğuyor. Sabah bir kuş sesi, orman kokusu insanı on yıl gençleştiriyor valla. Değil mi Havva?" derken eşini de dürtmüştü adam. Kadının asık suratlı oturması canını sıkmıştı.
"Hı, hı!" dedi Havva pek oralı olmadan. "Öyle tabi güzeldir bizim oralar."
"Ben de merak ederim ama gitmek hiç nasip olmadı."
"Aa..." dedi Hediye lafa atlayarak. "Canan annecim, artık akraba oluyoruz. İstediğiniz zaman atlayın uçağa gelin. Orada da bir eviniz var."
"Tabi, tabi!" dedi Hakan da kuzenine destek olurcasına.
"Nasip..." dedi Canan, yalancı bir gülüşle. "Ne olacağı belli olmaz."
Güldü Havva bu söze. "Doğru, çok doğru. Ne olacağı hiç belli olmaz. Şimdiki devirde birbirimizi çok seviyoruz diye yola çıkıyorlar, bir bakıyorsun düğüne günler kala vazgeçmişler. Henüz dünür olacağımız kesin değil."
Hakan annesinin sözleri üzerine dürttü kadını. "Anne!" diye tısladı dişlerinin arasından. "Lütfen yapma şunu!"
"Yok canım!" dedi Metin karısının kırdığı potu düzeltmek ister gibi. "Çocuklarımız sevmişlerse birbirlerini niye ayrılsınlar?"
"Valla Hakan'ı bilmem de..." dedi Hediye karşısında oturan Engin'e bakarak "Biz bence bu aileyle kesin dünür oluruz."
Engin ve Hakan hariç odadakiler Hediye'nin ne demek istediğini anlamamıştı. Metin, Hediye ile birlikte geleli birkaç gün olmuş ve Hediye geldiği ilk anda Engin'i görmüştü. Kadın bu adamı görür görmez olduğu yerde kalakalmış ve gözünü üstünden ayıramamıştı. Hakan'ı bu kim diye bunlatıp durmuş, Engin'e de bunu oldukça belli etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal Çıkmazı (Tamamlandı)
Novela Juvenilİrili ufaklı, eski yeni evlerin birbirine karıştığı bir sokak... Hayal çıkmazı... Yılların komşuları, birbiriyle büyümüş çocukları ve onların hikayeleri