3

15.1K 692 71
                                    

Medya; Yasin Kara

Ahu gözden kaybolduktan sonra Nergis hanım oğullarına dönüp sinirle konuşmaya başlamıştı.

" Oğlum siz salak mısınız? Kızı sanki alıpta kaçıracak gibi baktınız kız ne kadar korktu görmediniz mi? Bana bakın kıza bir daha öyle bakmayın."diyerek sert bir dille oğullarını uyarmıştı. Ne kadar oğullarını anlasa da kızı da rahatsız olmakta haklıydı.

Annelerinin uyarısından sonra kendilerine gelmişlerdi. Ne kadar da koşup sıkıca sarılmak isteseler de bir süre boyunca kendilerine hakim olacaklardı. Ne de olsa Ahu kendilerine alışacak gerçek bir aile gibi yaşayacaklardı. En azından öyle diyerek kendilerini avutuyorlardı. Ama elbet bir gün gerçek olacaktı sadece zaman ve sabır gerekiyordur.

" Ne kadar güzel aynı melek gibi, özellikle gözleri baktıkça bakasım geliyor."diyerek hülyalı bir şekilde hala Ahu'nun arkasından bakarak konuşmuştu Maran.

"Aynı bana benziyor abisinin gülü. Gözleri benim ki gibi yeşil." Kardeşine nispet yaparcasına konuşmuştu Aram. Abisinin dediklerine göz devirip sinsi bir şekilde sırıttı.

" Abi sence sen beyaz tenli misin? Ve senin gözlerin açık kahverengi abiciğim. Ve Ahu ten rengi olarak bana benziyor."diyerek gülmüştü. Aram kardeşinin cümlelerine sinirlenip Maranın kafasına sert bir şekilde vurmuştu. Maran kafasına yediği sert darbe ile kendini tutamamış dudaklarında acı dolu bir inilti çıkmıştı. İkisi didişmeye devam ederken Mirza artık dayanamamış ayağa kalkarak ikisini de sert bir şekilde ayırmıştı.

" Bana bakın bir kere daha çocukça hareket ederseniz sizin ile oynarım. Adam akıllı oturun eğer ki oturmayacağız diyorsanız, bizi kafe'nin dışında yağmurun altında beklersiniz."diyerek sert bir şekilde konuşup yerine oturmuştu. İkili tehdit ile beraber sus pus olurken Mirza ise zevkten dört köşe olmuştu.

Ne kadar kardeşlerinin bu çocukça hareketlerine kızsa da Ahu'yu görünce çocuk gibi ağlayası gelmişti. O kadar güzeldi ki insan bakmaya doyamıyordu. Nergis hanım da aynı düşünceler içinde boğuşuyordu.

Ahu hazır olan siparişleri Mirzaların olduğu masaya götürürken ürkek bir şekilde götürüyordu. Ne kadar belli etmemeye çalışsa da yoğun ve derin bakışlardan rahatsız olmuştu. Oyalanmadan içecekleri teker teker koymuştu. Ahu bunları yaparken de yoğun bakışları üzerinde hissediyordu. Tabi bir de Aram ve Maran'ın didişmelerini unutmamak lazımdı.

İkili hala didişirken Maran bir eli ile masa örtüsünü tutmuş diğer eli ile de abisine vurmaya çalışıyordu.
Maran tam vuruyordu ki Aram aniden çekilmişti ve Maran'ın ani hareketi ile Mirza'nın önündeki
sıcak türk kahvesi Mirza'nın üstüne dökülmüştü. Mirza üstüne dökülen kahve ile aniden ayağa kalkmıştı.
Sıcak kahve canını fazla yakmamıştı ama yarasının üstüne döküldüğü için canı fazlası ile yanmıştı. Nergis hanımın ısrarı üzerine apar topar hastaneye gitmişlerdi.

Ahu'dan

"Benim bebeğim banyo mu yapmış? Senin o yanaklarını yerim." diyerek oğlumun yanaklarını art arda öpmüştüm. Öpmem ile beraber gülmeye başlamıştı. Onun bu haline gülüp saçlarını yavaş ve incitmeden havlu ile kurulamıştım.
Saçlarını kuruladıktan sonra havlu'yu banyoya asıp Yiğit'i kucağıma oturma odasında ki oyun alanına koymuştum. Ben kahvaltı hazırlayana kadar burada oyuncakları ile oynardı.

Saat daha sabahın sekiziydi. Yiğit gecenin 5'de uyanmış ve asla uyumamıştı. Daha sonra ise aniden ateşi çıkmıştı, geçenlerde de böyle olmuştu. Doktora sorduğumda ise bunun bu yaşlarda normal olduğunu mevsim değişikliğinden etkilendiği için olduğunu söylemişti. O yüzden sadece ılık bir duş aldırmıştım. Şimdi ise Yiğit'e yemesi için meyve püresi hazırlayacaktım. Normalde benim ile kahvaltı yapmaya seviyordu,ama hasta olduğu zamanlar fazla bir şey yiyemiyor ve yediğini de çıkartıyordu. Ben de zorlamıyordum ya süt içiyordu ya da püre, yoğurt tarzı şeyler yiyordu.

Umut Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin