Alaycı Bir Arkadaş

12 2 0
                                    

Yeşil Göz'le olan konuşmamızdan sonra kılıç antrenmanı için sahaya gittim. Bana arkası dönük bir öğrenci, samandan kuklayla çalışıyordu. Bir süre hareketlerini  inceledim. Aynı hareketi yapıyordu. Gayet iyi beceriyordu ama başka bir harekete hala geçmemişti. Acemi olmadığını o an anladım. Hareketi mükemmel yapana kadar değil kötü yapamayana kadar çalış prensibini baya bir içselleştirmiş görünüyordu.

Ötedeki kuklalardan birine geçtim. Biraz ısındıktan sonra aklıma gelen ilk setle başladım. Kısa süre içinde terden sırılsıklam olmuştum ve kaslarım ağrıyordu. İki yıl boyunca antrenman yapmamıştım. Eğitimli bir savaşçı olayım ya da olmayayım, süre o kadar uzundu ki hamlamamam imkansızdı.

Yine de düşündüğümden çabuk alışmıştım. Verennayla biraz önce yaptığımız bir konuşmayı anımsadım. Dediklerine göre bu haftanın sonunda eski halime kavuşabilirdim. Bunun nedeni iki dünya arasındaki zaman farkıydı. Belli tılsımlar ve büyüler kullanılmadığı müddetçe buranın iki yılı oradaki 6 aya falan denk geliyor olmalıydı. Böyle söyleyince Azia'nın korkunç ama büyük gücüne bir kez daha hayran kaldım. (Tiksinti hissiyatı da vardı tabii.)

Karşıdaki ağaçlardan birinin altına çökerken diğer çocuğun da zırhını çıkardığını fark ettim. Kalın metal zırhın altından şort ve tişört ikilisinin çıkması beni güldürdü. Böyle şeylere alışkındım. Şu anda zırhın ağırlığını da taşıyacak olursam bir anda vücuduma fazla yükleneceğimi bildiğim için aynısına yeltenmemiştim. Yoksa benim durumum da aynı olacaktı.

Çocuk zırhını kenara bırakarak bana doğru gelmeye başladı. Evet. Direkt yanıma geliyordu. Göz göze gelince bir başka konuşmanın yaklaştığını fark ettim.
Buradaki hemen hemen herkes gibi, yaşıtım olduğunu düşünüyordum. Siyah saçları Yeşil Göz'ünkilere benzese de biraz daha uzundu. Miğferin altında kalmaktan darmadağın olmuş saçları, kapkaranlık gözlerinin önüne düşüyor, görüşünü engelliyorlardı.

Bu çocukta bir karanlık vardı. Gri bir şort ve turuncu tişört giymesine rağmen izin verilse tüm dolabını siyahla donatacağına dair bir his doğdu içime. Benden yaklaşık 5-10 santim uzun olması, canımı sıkacak derecede üstten bakacakmış imajı çizdiriyordu ona.
"Size katılabilirmiyim leydim?" Bu kadar kibar davranmasını beklemiyordum. Birkaç saniye içinde düşüncelerimden sıyrılıp kafamı 'tabi' anlamında salladım. Yavaşça yanıma çöküp ağaca yaslandı.

Her hareketini inceliyor, nasıl biri olduğunu çözmeye çalışıyordum. Şimdiye kadar pek bir şey yapmamıştı ama ona güvenmiyordum. Kibar davranışlarına rağmen fazla... karanlıktı.

"Okulda yenisin galiba? Seni daha önce gördüğümü hatırlamıyorum." İki yıldır okulda olmadığımı düşünürsek bu gerçekten komik bir soruydu.

Neyseki verdiği cevap, aptal hissetmemi sağlamayacak kadar saygı doluydu:"Bu yazın başında geldim leydim. Ve şunu söylemek isterim ki sizin yokluğunuz okulu gerçekten kasvetli bir hale sokmuş olsa gerek,ilk geldiğimde burada okumanın çok sıkıcı olacağını sanmıştım. Fakat şimdi herkes, sizinle o karanlık havadan kurtuldu. Okulda önemli bir kişilik olduğunuz ortada."

Kim olduğumu bilmesine, yaptığım konuşma yüzünden şaşırmamıştım ama... o kadar resmi konuşuyordu ki gülmemek için kendimi zor tutuyordum! Ettiği iltifatlar bile komikti:'Önemli bir kişilik olduğunuz ortada'...

En sonunda kendimi gülmemek için tutmaktan kızarmış olmalıyım. Bana şaşkınlık dolu bi ifadeyle dönüp:" İyi misiniz?"
Daha fazla duramadım. Bastığım kahkahayı artık içinde tutamamıştım.

Yeni çocuksa yanlış bir şey yapıp yapmadığını düşünüyor olmalıydı. Kendini kötü hissetmemesi için hemen lafa girdim:" Yanlış bir şey yapmadın, merak etme." Kahkaha nöbetim sonunda sona ermişti.

"Affedersin. Sadece, bu kadar resmiyete alışık değilim. Daha önce kimse bana ne 'leydim' ne de 'sizler...' diye hitap etti. Şey, çocukluğum pek güzel ortamlarda geçmiş sayılmaz da." Son kısmı da gülerek söylemek için baya zorlamıştım kendimi. Bunu fark edip gülümsedi.

"Karşınızda dilleri tutulmuş olabilir leydim. Zira güzelliğiniz herhangi bir kelimeyi söylemesi zor kılıyor."

"Kraliyet soyundan gelmediğine emin misin Yeni Çocuk?" Vurgularına dikkat ederek biraz önceki sözlerini taklit ettim:" Zira konuşmanız aynı bir prensinkini andırıyor."

Bu sefer içten bir kahakahayla karşılık vermişti."Rowan." diyerek 'Yeni Çocuk' adlandırmama cevap vermiş oldu. Bir yandan sağ elini uzatmıştı. Elini sıkarak :"Reyna. Ama sanırım, zaten biliyorsun."

Ayağa kalkıp karşısında becerebildiğim kadar-kesinlikle beceremiyordum- reverans yaptım." Daha rahat olabilirsiniz Prens Rowan. Merak etmeyin, diksiyonunuz neticesinde sizlerden puan kırmayacağım." Prenses rolü takınmıştım ama pek fazla prenses gördüğüm söylenemezdi. Yine de Rowan ne yapmaya çalıştığımı anlamıştı. (Onun gerçekten bu konuda ders aldığını düşünmeye başlamıştım.)

Gülümsedi." Kendimi tutabileceğimi sanmıyorum, leydim. Bu arada fakültenizin ismini bana bahşedermiydiniz?" Şu anda o da rol yapmaya başlamıştı ama, doğrusu bu küçük oyun hoşuma gitmişti. Yine aynı tonlamalarla:" Savaş ve Büyü, lordum."

Lord kelimesiyle, Rowan'ın sırıtışı tüm yüzüne yayılmıştı."Öyleyse turnuvaya katılacağınızı umuyorum?" Kesin bir ifadeyle cevapladım: "Emin olabilirsiniz."

"O halde, iyiliğiniz için umarım, prenses rolünü çevirmekten daha iyi kılıç çeviriyorsunuzdur!" demesiyle bir anda şaşırıp kaldım. Bu çocuğun benimle dalga geçeceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Kendi sesime geçerek:

"O kadar kötü müydü?"

"O kadar kötüydü."
Doğrusu alınmıştım. Bir tık sinirlenmiş ve utanmıştımda. Kendimi oyuna gelmiş hissediyordum.

Ayağa kalkıp sırıtmaya devam etti.          " Üzülmeyin leydim. Sizden umutluyum."

Koluna dirsek atıp sinsice gülümsedim:" Umudunu boşa çıkarmayacağıma emin olabilirsin. Sadece..." devam etmem için başını yavaşça salladı.

"Oof! Rowan! Gıcıklık bir tür kutsama olsaydın rahip falan olurdun biliyorsun değil mi!"

Önce şaşırıp kaldı. Bir şey diyeceğini düşünürken, gülmeye başladı. Yaptığı şakaya düştüğüme hala inanamıyordum. Sinirlerim bozulmuştu.

"Turnuvada karşınıza çıkmak için sabırsızlanıyorum."

"Seni yenmek için sabırsızlanıyorum."

Ve odama doğru yola koyuldum. Arkamdan pis pis sırıttığını hissedebiliyordum.

Işığın Gölgesinde 1: Ateş KapısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin