İstek ya da Sorular

7 1 0
                                    

Oturduğumuzdan beri yaklaşık 2 dakika olmuştu ve Yeşil Göz tek bir laf etmemişti. Acaba isteği nasıl daha da zorlayabilirim diye mi düşünüyordu?

Artık dayanamayıp "Ee?" diyecekken sabırsızlandığımı fark edip hızlıca söze başladı. "Kailany ormanları...şey Ulysses! Ee, biz gidince anahtarın ve Aedlin'in dediklerini düşününce... Yani b-be- bence!"

Sağ kaşımı sorgularcasına havaya kaldırdım. İstekle ilgili konuşacağından eminken o neredeyse mavileşmiş bir suratla ne saçmalıyordu?
" Bana bak Yeşil Göz. Her ne kadar seni, bütün sözlük bilgini tek bir cümleye sığdırmaya çalışırken izlemek çok eğlenceli olsa da, ne dediğine dair hiç bir fikrim yok!"

Yeşil Göz'ün suratı-sanki mümkünmüş gibi- daha da mavileşti. O kadar komik bir haldeydi ki uzun bir  kahkaha koyverdim. Yeşil Göz halen gergin duruyordu ama biraz daha rahatlamış gibiydi. Geldiğimizden beri tuttuğu nefesini bir çırpıda verdi.
" Reyna. Kailany ormanları hakkında ne biliyorsun?" Ses tonu ciddileşmişti. Ben de duruşumu dikleştirdim. Doğrudan ona bakarak konuşmaya başladım.

"Söylenene göre Kailany ormanında belli bir süreden daha fazla kalırsan aklını kaçırırmışsın. Zehirli bitkiler, kafa yapan mantarlar, kendi kafasına göre hareket eden sarmaşıklarla doluymuş. Ve süreyi geçersen en sevdiğin insanları bile öldürebilirmişsin. Zihnini toplamak büyük irade kontrolü gerektirirmiş."

"Süre hakkında bir bilgin var mı?"Başta beni deneyip denemediğinden emin olamamıştım ama hayır. Yeşil göz ölesiye ciddiydi.

"20 dakika. 20 dakikanın sonunda yolcuların kafası karışmaya başlayacaktır. Ve bizim güzergahımıza bakılırsa ormanda yaklaşık 25 dakika  geçirmemiz gerekecek. Merak etme, eminim5 dakika dayanabiliriz." O kadar emin olmasam da güven aşılamaya çalışıyordum. Yeşil Göz bana dönüp:

"1 saniye bile yanlış birini kılıçtan geçirmeye yeter." Yüzüm yandığını hissettim çünkü dibine kadar haklıydı.

Ve sesinde öyle büyük bir acı vardı ki Yeşil Göz'ün hangi yanlış kişiyi kılıçtan geçirdiğini merak ettim.

Yine de zayıflık göstermek bir seçenek değildi. Çevremdekiler, özellikle de grubumdakiler için güçlü olmalıydım. Benim rahat olduğumu görmek onların içine su serpecekti.

Kaşlarımı hafifçe kaldırıp omuz silktim. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.'Yani, ne olmuş?' dercesine bir havam vardı.

Yeşil Göz bana delirmişimcesine baktı. Çenesi hafifçe seğirmiş, kaşları gerilmişti. Zümrüt yeşili gözleri 'nasıl bu kadar umursamaz olabilirsin?'diyordu.

Tekrardan omuz silktim. Hala bana aynı şekilde bakakalmış duruyordu. Bakışlarına aksi aksi karşılık verdim.

"Hey! Umursamaya başlamamı bekliyorsan umarım yiyecek getirmişsindir. Uzun bir bekleyiş olacak!"

"Ne yani takımından birinin veya sen de dahil belki de herkesin ölmesini umursamıyormusun?" Tepkisi oldukça doğal, oldukça içtendi.

Ben de bir o kadar sahteydim. İçimden ' takımımdan bir kişiye bir şey olursa nasıl berbat bir sorumluluk hissederim hiç bir fikrin yok. Eğer herhangi biriniz ölürse kendimi asla affedemeyeceğim ve her zaman kendimi suçlayağım.' demek geçiyordu. Ama ağzımdan sadece:

" Ah! Merak etme hepimiz yaşayacağız. Bir şey olmayacak!" çıktı. Kendimi kandıraraktan daha inandırıcı olsun diye kocaman sırıttım ama bana garip garip bakmaya devam ediyordu.

Ona bir iki şey daha söyledim. Amacım moralini yerine getirmekti ama sanırım işleri daha da batırmıştım. En sonunda oturduğum yerden kalktım. Üzerimdeki tozları silkelerken cümleleri nasıl bir araya getirip anlamlı bir paragraf oluşturabileceğimi düşünüyordum. Kahretsin demek cümle sıralama soruları bu zamanlar içindi! Onları da hiç beceremediğimi düşününce, vahim durumdaydım.

Gözlerimi kapatarak derin nefes aldım.
"Bak Yeşil Göz. Şu an çok güven verebilmiş sayılmam, farkındayım. Ama merak etme ben...gerçekten bir yolunu bulacağım. Takımımdan kimseye bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Sana söz veriyorum."

İçimden bir ses konuşuyordu:        'Kahretsin Rei! Tutup tutamayacağından emin olmadığını sözleri ne diye veriyorsun sen? Sizler savaşçısınız. Mizuki ögrencilerisiniz. Sizin can güvenliğiniz hiç bir zaman yokken...'

'Kapa çeneni!' Dedim ona. Sonra iç sesimle konuşmak için kapattığım gözlerimi açtım ve Yeşil Göz'ün bana dik dik baktığını fark ettim. Lanet olası sözü dışımdan söylemiştim!

"Şey, yani kötü şans diyorum! Kapasın çenesini! He he he. Her şey yolunda gidecek çünkü!"

Yeşil Göz birkaç saniye daha boş boş baktıktan sonra gülümsedi. Kafasını birkaç kere sağa sola salladı.

Hafif bir ah çekti. Evet sanırım bana güvendiğini falan söyleyecekti. Oldukça içtenlik dolu bir özür  falan ya da... bu zamana kadar tam bir pislik gibi davrandığı için bir şeyler...

"Ne oldu?" Diye tatlı tatlı sordum. Sonunda aramızda 'görece' normal bir konusma geçi-

"Sadece... ben gerçekten... Seninle tanışmamış insanlara çok imreniyorum."

Kaşlarımı çatıp somurttum.

"Yeşil Göz biliyor musun senin yanındayken katil olmamak için o kadar büyük bir çaba sarf ediyorum ki, bana ödül falan vermeliler!"

Küçük bir kahkaha patlattı.

"Öfkeni kontrol etmek için de aynı çabayı göstersen keşke Reyna."

Celeste'ten bahsettiğini fark ettim.

İçimden derin bir offf çektim Sinirle derin bir nefes alıp  gerisin geri kano gölünden başka bir tarafa doğru yürümeye başladım. Arkamdan bakakaldığın hissedebiliyordum.

"Hey! Nereye gidiyorsun?" Bir de utanmadan soruyordu! Avazım çıktığı kadar bağırdım arkama:

"Senin olmadığın herhangi bir yere!"

Bu an bana tanıdık geliyordu. Ne zaman ol-
Ahh! Şu Yeşil Göz'le Rowan gerçekten çok benziyorlardı!

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 25, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Işığın Gölgesinde 1: Ateş KapısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin