Oy ve yorum yapılsın. Yeni bölümü gelir zaten
🍃🍃🍃🍃🍃🍃
Çarşıda gezinirken mağazalara girmiş ve elbiseler denemiştim. Ama hiçbirini almamıştım. Daha doğrusu kendime hiçbir şey almamıştım. Para vardı. Elimde para vardı fakat benim param değildi. Aslında benimdi ancak değildi de.
İnanç Kurtuluş'un bana bıraktığı paraydı bu. Parayı verirken öyle abi edasıyla al lazım olur ya da hadsiz biri gibi al şu parayı demezdi hiç. Ezikleyici bir tavırla bu senin harçlığın da demezdi. Benim akrabam değildi ve bana harçlık verecek konumda biri de değildi. O bazı konularda çok naif olurdu. Hep ince bir yol bulmaya çalışırdı.
Başta karşı çıkmış buna ihtiyacım olmadığını söyleyip durmuştum. Ancak vardı işte. Hiç bilmediğim şehirde imkanların kısıtlı olduğu bu köyde tutupda zenginmişim gibi kafe açamaz ya da şak diye hiç başlayamadığım okulu bitirip diplomamla iş kovalayamazdım. Merkeze gitmek bile o kadar uzun sürüyordu ki İnanç merkeze gitmeme izin vermiyordu zaten. Üstelik küçük yerlerde iş bulmak da kolay değildi. Şak diye gidip bir yerde çalışamazdım. Gerçek hayat bu değildi. Hayallerden sıyrılıp gerçeğe döneli yıllar oluyordu.
Bu farkındalık ile yaşadığım çaresizlik hiç yabancı gelmedi bana. İnanç'tan para istemedim. Her ihtiyacımı kendisi karşılamaya çalışıyordu. Ancak bazen isteyemediğim şeyler oluyordu ve ben ne yapacağımı bilemiyordum. Ta ki bir gün aramızda hiç planlı olmayan bir anlaşma olana kadar.
Kendisine hediye gelen bir çiçeğe göreve gideceği için bakmamı ve soldurmamamı istemişti. Emanet edildiği için elimden geldiğince iyi bakmıştım ve hatta yeni bir fide vermesini bile izlemiştim mutlulukla. İnanç görevden geldiği zaman çiçeği almaya gelince beraber saksıdaki çiçeğe baktığımızı hatırlıyorum. Benim yüzümde gururlu bir gülümseme varken İnanç da şaşırmış ancak memnundu. Çiçeği alırken bir miktar para bırakmıştı. Başta neden yaptığını anlamayıp baktım yüzüne.
"Bu benim sana verdiğim bir işti. Yapacağına inancım yoktu ancak başarmışsın. Harcadığın zamanın ve emeğinin bir karşılığı olmalı"demişti ve içimdeki kötü hissiyatı bir nebze de olsa dindirmiş ve abartılı olmayacak miktarda parayı kabul etmiştim. Cidden abartılacak veya gurur kıracak bir para değildi. Tam da olması gereken miktardı. Ne fazla ne de az.
Ve sonra bu hep böyle süregeldi.
Kendisine hediye gelen saksıdaki çiçekleri getirir bana verdiği evin balkonuna koyardı mesela. Sonra eğer bir hafta içinde çiçekleri solmadan yaşamaya devam ederse bunun karşılığı olarak ücret öderdi. Benim yapmam gereken tek şey çiçeğe özenle bakıp solmamasını sağlamaktı. Basit görünüyordu gerçi ancak çiçekler bile bazen insanı şaşırtıp solup gidiyordu. Biraz nazlı çiçeklerdi onunkiler. İlgisiz kalınca soluyorlardı. Bunu kıskanmadım değil doğrusu. Ot deyip bakmadığımız canlılar bile ilgiye açtı. Yeni şeyler öğreniyordum.Hiç bilmediğim için sadece su vererek yaşatacağımı düşündüğüm çiçekler daha bir hafta olmadan yavaş yavaş solup gidiyordu. Bu noktada Kurtuluş benimle alay etmeyi çok seviyordu. Ve sinirimi bozmayı da. Ertesi gün getirdiği çiçeğe hırsla yaklaşmış ve solmaması için hırs yapmıştım ama sonuç felaketti. Çok çabuk solup gitmişti. Yine fiyaskoydu! Ancak İnanç belli etmese de solup giden çiçeklere içerliyordu. Onun hakkında öğrendiğim bir diğer şey ise çiçeklere çok kıymet veriyordu. Solup giden her çiçeği çöpe atmak yerine alıp götürüyor ormanlık alanda bir ağacı köküne koyuyordu. Belki orada tekrar yeşerir diye. Ama bana hiç kızmadı. Ya da kırıcı konuşmadı. Ancak onun tepkisi beni daha da dikkatli olmaya itiyordu. Öyle de yapıyordum.
Aradan geçen bir ay sonunda yine çiçek getirmişti ve bu sefer solmazsa diğer çiçeklere bakmak için harcadığım zamanın da ücretini üzerine koyup öyle verecekti parayı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERESTİŞ -|Askeri Texting|-
Teen Fictionİnanç Kurtuluş... Çiçeklerle süslediği bir iple ellerimizi birbirine bağlayan adam..