➷ 11. Bölüm [Dimetera] 1. Kısım

56 13 4
                                    

Erunya yeni bir güne uyanırken dün gece Ase-Khunların yapmış olduğu ziyaretin etkileri hala sürüyordu. Erunya'nın dört bir yanında geceden beri hararetli bir tartışma hakimdi. Klanlar kendi içlerinde ikiye bölünmüştü: Ase-Khunlar ile bir olup savaşa girmek ve Gurumonların kökünü kazımak isteyenlere karşı Ase-Khunlara güvenmeyip savaşın büyük bir yıkıma neden olacağını savunanlar. Her iki tarafta kendince sebepler öne sürüyor, haklılılığını kanıtlamaya çalışıyordu.

Erunya'daki tüm klanlara aynı çağrıda bulunulmuştu. Reislerin kafası karışıktı. Uluslarının ve Erunya'nın geleceği için en doğru şeyi yapmak istiyorlardı ve kararlarını bildirmek için yalnızca bir dolunaylık zamanları vardı. Onun da bir günü çoktan geride kalmıştı bile.

Shuria yeni yeni kendine gelip canlanırken Usta Yakfu'nun kulübesinin kapısı gıcırtı eşliğinde usulca açıldı ve Yena dışarı çıktı. Güneş parıl parıl parlıyor, kuşlar şakıyordu. Hafif bir esinti vardı ve etrafa çiçeklerin güzel kokusunu yayıyordu. Normalde tüm bunlar Yena'ya kendini canlı hissettirir ve yüzünü gülümsetirdi ancak bugün önündeki bu güzellikleri göremiyordu. Aklı tamamen dün gece olanlardaydı.

Usta Yakfu kulübede değildi ve kim bilir nereye gitmişti. Haru ise Külkuyrukla beraber şöminenin yanındaki yer yatağında uyumaktaydı. Yena, onun gece boyunca uyuyamadığını tahmin ediyordu bu yüzden onu uyandırmamak için kapıyı usulca çekti. Kulübenin hemen yanındaki ağacın altı her zamanki gibi gölgelikti. Gidip ağacın altına oturdu ve sırtını ağacın kovuğuna dayadı. Saç diplerini rahatlatmak için örgüsünü çözüp saçlarını serbest bıraktı ve gözlerini kapattı. Hafif hafif esen rüzgar yüzünü gıdıklıyor, saçlarını dalgalandırıyordu. Yena kendini bildi bileli böyle hafif hafif esen rüzgarı hep sevmişti. Ruhunu dinlendiriyor, yaralarını sarıyordu sanki. Aynı şeyin şimdi de olmasını temenni etti ancak bu kez pek işe yaramadı. Yüreğine ağırlık çökmüştü ve gitmek bilmiyordu. Erunya daha ne kadar acıya tanık olacaktı? Artık insanların hatırlamakta dahi zorlandığı barış ve huzur dolu o bereketli günler sahiden de bir daha gelmeyecek miydi? Doğduğu günden beri tüm bunların nedenini sorguluyor ancak elle tutulur bir cevap bulamıyordu. Zaurm'u yok etmenin ve Erunya'yı huzur dolu eski günlerine kavuşturmanın bir yolunu bilseydi canı pahasına elinden geleni yapardı. Bir an bile tereddüt etmeyeceğinden emindi.

Yena, çıtırtı ve adım sesleri işitince gözlerini hızla açtı ve çevik bir hareketle ayağa kalkıp saldırı pozisyonuna geçti ancak karşısında Haru'yu görünce omuzları rahatlarcasına hafifçe çöktü ve duruşunu normal pozisyona getirdi. En ufak seste kendini savunmaya almak Erunya'da yaşayanların gayriihtiyari bir davranışıydı. Bazen aptal gibi görünebiliyorlardı ancak yapmaları gereken buydu. Güneş parıl parıl parlıyor ve zaurmanları uzak tutuyor olsa bile. Nihayetinde tek düşman zaurmanlar değildi.

Haru, Yena'nın kendisine saldırmak üzere oluşuna aldırmamış, hatta neredeyse fark etmemişti bile. Yena'ya kısa bir an bakıp boğazını temizledikten sonra elinde tutmakta olduğu şeyi kaldırıp gösterdi. Bu, Yena'nın bulduğu Dimetera'ydı.

"Onun sende ne işi var? Eşyalarımı kurcalayabileceğini kim söyledi?" Yena uzanıp Dimetera'yı almak için hamlede bulundu fakat Haru şişeyi geri çekince eli boşluğu kavradı. Çam yeşili gözlerinin ardındaki öfkeli bakışlarını Haru'ya dikti.

Haru ise gözlerini şüpheyle kısmış Yena'ya bakıyordu. "Bu şeyin ne olduğu hakkında bir fikrin var mı?"

"O şeyin ne olduğunu biliyorum ama sana söylemek zorunda değilim. Ver şunu!" Yena bir kez daha şişeye uzandı ve bu kez Dimetera'yı Haru'nun elinden almayı başardı. Şişeyi kemerine sıkıştırıp bakışlarını bir kez daha asabi bir tavırla Haru'nun üzerine dikti.

AYRIK DÜNYA (Askıda) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin