➷
Akşam olduğunda Yena, Usta Yakfu ve Haru sohbet etmek için Ravli'nin Yeri'ne gittiler. Tüm Shuria'da en meşhur taverna burasıydı, bu yüzden içerisi tıklım tıklımdı. Genç garsonlar ellerinde tepsiyle oradan oraya koşturuyor, müşterilere içki yetiştirmeye çalışıyordu. Dışarıdan bakan biri bolluk ve bereket var sanabilirdi ancak durum hiç de öyle değildi. Buraya gelen insanların çoğu açtı fakat dışarıdaki kaostan öylesine bıkmışlardı ki tüm bu sefaletten ve kaostan kaçmak için ne yapıp ne edip içkiye para bulmayı başarıyorlardı. Burada müzik eşliğinde çalıp oynamak, içmek onlara dışarıdaki gerçeği kısa süreliğine de olsa unutturuyordu.
Yena'nın gözleri tavernanın kendilerine ayrılan bölümündeki ozanlara takıldı. Uzun, kahverengi saçlarını yandan örmüş olan genç bir kadın şarkı söylüyor, arkada bulunan iki genç ozan da flüt ve lavta çalarak ona eşlik ediyordu. Colin de oradaydı. Lavtasını büyük bir tutkuyla çalıyor, ara ara mırıldanarak şarkıya eşlik ediyordu. Birden göz göze gelince Yena el salladı. Colin'in de yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı ve başıyla selam verdi. Bu sırada Haru da kimliğini gizlemek için siyah pelerininin başlığını takıp başını eğmiş, son derecede rahatsız bir biçimde yanlarında dikiliyordu. Kehribar rengi gözlerini kimliğini ele vermemeleri için mütemadiyen aşağıda tutmak zorundaydı. Eziyetten farksızdı. Buraya gelmenin kötü bir fikir olduğunu söylemişti ancak Usta Yakfu, Erzivan'ın oğluna Shuria'nın meşhur içkisi olan rot ısmarlamakta kararlıydı.
Usta Yakfu oturacak boş masa ararken "Tavernaları hiç sevmem," diye memnuniyetsiz bir tavırla söylendi. "İşte bu gürültü yüzünden!" Usta Yakfu, bağıra bağıra konuşup kulakları sağır edecek derecede yüksek sesle kahkaha atan insanlara bakıp yüzünü buruşturdu. Daha sonra derin bir nefes alıp Haru'ya doğru döndü. "Yine de, gençliğimizde sık sık geldiğimiz bu yerde babanın en sevdiği içkinin tadına bakmanı isterim."
Haru teşekkür edercesine başını hafifçe eğdi. Zaten bunun dışında pek fazla bir şey de yapamıyordu. Geçen gece olanlardan sonra dikkat çekmemek en iyisiydi. Çekindiğinden ya da korktuğundan değil ama kimsenin huzurunu kaçırmak istemiyordu. Görünürde herkes eğleniyor gibiydi. İçlerinde bir Gurumon olduklarını anlayıp gülüşmelerin kesilmesini ve eğlencelerinin sona ermesini istemiyordu. Zaten yeterince hüzün ve keder vardı.
Usta Yakfu nihayet kıyıda köşede kalmış boş bir masa bulunca oraya doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Yena ve Haru da tam arkasındaydı. Colin, Yena ve Usta Yakfu'nun yanlarındaki yabancının kim olduğunu hemen anlamış ve yüzü düşmüştü. Geçen geceki karmaşadan sonra bu adamın neden hala Shuria topraklarında olduğunu, daha da önemlisi neden Yena ve Usta Yakfu'nun yanında olduğunu anlayamıyordu.
Nihayet masaya yerleştiklerinde garsonlardan biri gelip siparişi aldı ve kısa süre sonra üç kadeh rot ile birlikte geri döndü. Yetişmesi gereken başka müşteriler olduğundan kadehleri masaya çabucak bırakıp oradan ayrıldı.
Yena, ustasının içki içecek olmasından dolayı bir hayli şaşkındı. Onunla tanıştığı günden beri ustasını yalnızca kendi eliyle yaptığı meyve suyu ve bağışıklık kuvvetlendirici şurupları içerken görmüştü.
Usta Yakfu, kadehi Haru'nun önüne ittirip "Afiyet olsun," dedi. Hemen sonra kendi içkisini alıp dudaklarına götürdü ve bir yudum aldı. Kadehi indirdiğinde yüzünde buruk bir tebessüm vardı. "Tadı hala hatırladığım gibi."
Haru ve Yena da içkilerinden birer yudum aldılar. Çeşitli baharatlarla tatlandırılmış oldukça yumuşak bir içkiydi. Tadı gerçekten güzel ve eşsizdi. Haru, Gurumond topraklarında böyle lezzetli bir şey içmediğinden emindi. Gurumond'un içkileri bile tıpkı kendisi gibi bayat ve tatsızdı. Yenthis topraklarına adım attığından beri Gurumond ile kıyaslama yapmayı durduramıyordu. Bu topraklar, soğuk ve cansız Gurumond'dan öylesine farklıydı ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRIK DÜNYA (Askıda)
FantasíaErunya'ya düşen kadim gök taşının neden olduğu kanlı bir savaş onları ezeli düşman haline getirene dek tüm uluslar barış içindeydi. Eskiler, bir gece ansızın Erunya'nın kaderinin değişmesine sebep olan o gök taşına "Zaurm" adını vermişlerdi. Zaurm'...