➷ 18. Bölüm [Fehlun] 2. Kısım

50 10 2
                                    

Akşam yemeği sonrası Yena, Haru, danışmanlar ve komutanlar Reis Paok'un huzurunda, toplantı salonunda bir araya geldiler. Yemek öncesinde, Yena ve Haru kendileri için tahsis edilen odalarda dinlenirken Reis Paok danışmanları ve komutanlarıyla görüşmüş, konuyu enine boyuna tartmıştı. Danışmanlarından ikisine göre Yenthlerin diğer ulusların ayaklarına kadar gidip el uzatması doğru değildi. Bunu yapacak birileri varsa, kendilerine en zor zamanlarda sırt çevirenler olmalıydı. Reis Paok danışmanlarının bu düşüncesine hak vermekle birlikte bu işi bir gurur meselesine dönüştürmenin en sonunda yine Erunya'ya zarar vereceğinin bilincindeydi ve nihayet düşünüp taşınıp bir karara varmıştı.

Kemerli pencerelerin süslediği toplantı salonunda reisin sağ koluyla birlikte on iki kişi vardı. İki komutan, üç danışman, Fehlun'un düzeninden ve bayındırlık işlerinin yürütülmesinden sorumlu bir görevli, Reis Paok'un adeta bir heykel gibi kıpırdamadan duran çatık kaşlı sağ kolu, Yena, Haru, Reis Paok ve eşiyle yirmili yaşlarının başında bir delikanlı olan oğlu.

Reis Paok'un eşi Rulda bir yanında, oğulları Zan ise öbür yanında oturuyordu. Yena ve Haru ikisiyle de tanışmış, hatta kısaca sohbet dahi etmişlerdi. Reis Paok'un eşi Rulda otuzlu yaşlarının ortalarında, uzun boylu, kumral saçlı bir kadındı. Beline kadar uzanan kıvırcık saçlarını geriden örmüştü. Kolları tül şeklinde, kahverengi, upuzun bir elbise giyiyordu. Kibar ve sessiz biriydi. Saygılı ve etrafına karşı ilgili biri olan oğulları Zan ise tıpkı Reis Paok'a benziyordu. Duruşu, bakışı bile neredeyse aynıydı. 

Reis Paok boğazını temizleyip salondakilere hitaben konuşmaya başladı.

"Yaptığımız görüşme neticesinde kararımı verdim. Cücelerle iş birliği yapacağız."

Reis Paok'un sözleri üzerine bu karardan pek de hoşnut olmadığı anlaşılan orta yaşlı iki danışman dönüp birbirlerine baktılar. Onlardan daha genç olan danışmansa verdiği reisin verdiği kararı onaylar gözlerle tahtın bulunduğu tarafa bakıyordu. Yena ve Haru da Reis Paok'un bu kararından dolayı bir nebze rahatlamışlardı. İkna etmeleri gereken reis sayısı artık yalnızca beşti. 

Uzun boylu ve iri yarı bir adam olan Kara komutanı Amazu, "Cücelere güvenebilir miyiz?" diye sordu. Otuzlu yaşlarının ortalarındaki komutanın yüz ifadesinden ne düşündüğünü ya da ne hissettiğini anlamak pek mümkün değildi.

"Başka çaremiz yok," diye yanıtladı Reis Paok. "Ase-Khunlara güvenmektense cücelere güvenmek daha yürünebilir bir yol."

Komutan Amazu anladığını belirtircesine başını sallayıp başka bir soru yöneltti. "Peki Ase-Khunlar konusunda ne yapacağız?" Aslında bu, salondaki herkesin cevabını merak ettiği bir soruydu.

"Bir sonraki dolunaydan önce cüceler cevheri çıkartıp silah haline getirmeyi başarır ve diğer klanlar da iş birliğine yanaşırsa gökyüzüne bizden yapmamızı istedikleri gibi fener salacağız ancak bu tekliflerini kabul ettiğimiz anlamına gelmeyecek. Yalnızca bize zaman kazandıracak."

"Peki ya cüceler cevheri bulamaz ya da diğer klanlar iş birliğine yanaşmazsa? O zaman ne olacak?"

Soruyu yönelten orta yaşlı danışmanlardan biriydi. Reis Paok, bu soruyu kendi kendine de sormuş ve pek de işin içinden çıkamamıştı.  Derin bir nefes alıp "Böyle bir durumla karşı karşıya kalsak bile Ase-Khunların teklifini kabul edemeyiz," diye yanıtladı. "Onların emelleri belli. Gurumonları ortadan kaldırdıktan sonra durmayacaklar."

Haru, Reis Paok'un gerçekleri görebilecek kadar iyi bir lider olduğunu anlayıp rahatladı. Verdiği karar isabetli, düşünceleri son derece mantıklıydı. 

Zan başını babasına doğru çevirip "Diğer klanlarla kim görüşecek?" diye sordu. Ses tonundan bu iş için gönüllü olduğu seziliyordu fakat Reis Paok'un Zan için başka planları vardı. Oğlunu husumetin olduğu topraklara yollamaktansa Komutan Amazu ile bir savaş planı hazırlamasını ve yanında kalmasını istiyordu.

AYRIK DÜNYA (Askıda) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin