Nihayet kalabalığın meraklı bakışlarından uzaklaşıp Reis Vasgil'in yaşadığı kaleye vardıklarında Fehlun'dakinden çok daha dar ve bunaltıcı koridorlardan geçip bir taht ve birkaç pencereden ibaret olan büyükçe bir salona girdiler. Reis Vasgil tam karşılarında, görkemli tahtında oturmaktaydı. Çimen yeşili gözleri merak doluydu. Kırkına merdiven dayamış olmasına rağmen kısa, kıvırcık saçları ve kirli sakalıyla olduğundan daha genç görünüyordu. Torlara has esmerliği ona sert bir hava katıyordu.
"Benimle görüşmek istemişsiniz. Sizi dinliyorum."
Reis Vasgil'in ses tonu tıpkı görünüşü gibi sertti.
Haru hala büyük bir şok ve derin bir üzüntü içinde olduğundan konuşacakmış gibi durmuyordu. Gözlerini tek bir noktaya sabitlemişti ve etrafında olup biten şeylerin ayırdında değil gibiydi. Bu yüzden Yena derin bir nefes alarak söze girdi.
"Adım Yena." Başını çevirip Haru'nun kederli yüzüne baktı. Adını söylemesini bekliyordu. Acısının farkındaydı ancak şu anda susmamalıydı. Kısa bir gecikmenin ardından pes ederek Haru'nun yerine konuşmak üzere dudaklarını aralamıştı ki genç Gurumon boğuk bir sesle konuştu.
"Haru."
Yena, Haru'nun canlılık belirtisi göstermesine sevinerek bakışlarını Reis Vasgil'e çevirdi. O kadar bitkin bir haldeydi ki sevinci bile buruk ve cansızdı. Geriden ördüğü saçları dağılmış, düşmenin ve boğuşmanın etkisiyle üstü toz topak olmuştu. Omzundaki giderek artmakta olan acı ve yanma hissi, kırık ya da çıkık olabileceği konusundaki şüphelerini kuvvetlendiriyordu. Her şeye rağmen sırtındaki yayı ve sadağı hala sağlamdı. Tabi en önemlisi, heybesinde taşıdığı Tanusul'un lavtası da.
"Yenthis'ten geliyoruz. Size reisimizden hayati önem taşıyan bir haber getirdik."
Yena, avucunda tutmakta olduğu rulo biçimindeki küçük mektubu Reis Vasgil'e gösterdi. Bunun üzerine Reis Vasgil'in işaretiyle birlikte askerlerden biri mektubu alıp reise uzattı. Reis Vasgil, kalın parmakları arasında neredeyse kaybolan ruloyu dikkatlice açıp yazılanları okumaya başladı.
Okurken kaşları çatılmış, gözlerini bakan herkes görebileceği büyük bir hayret ve inceden inceye kendini gösteren bir şüphe kaplamıştı. Tek eliyle mektubu tutarken diğer eliyle de sakalını sıvazlıyordu. Nihayet okumayı bitirdiğinde başını kaldırıp Yena ve Haru'ya baktı. Bir müddet hiçbir şey söylemedi. Kafasının karıştığı belliydi. Sessizlik huzur kaçıran bir hal almaya başladığında nihayet tok sesiyle konuşmaya başladı.
"Okuduklarımın beni hayrete düşürdüğünü itiraf etmeliyim ancak Reis Paok'tan gelen mektup hemen hemen aklıma gelen her soruyu yanıtlıyor." Reis Vasgil oturuşunu değiştirip hafifçe öne eğildi. Mektubu tutmakta olan dirseğini bacağına dayamıştı. "Ancak insan varlığına bu kadar alıştığı bir şeyin yok olabileceğine nedense inanamıyor."
Yena başıyla onayladı. "Böyle hissetmekte haklısınız ancak elimizi taşın altına koymak, risk almak zorundayız. Ase-Khunların çağrısını aldığınızı tahmin ediyorum. Bu size daha inandırıcı bir yol gibi mi görünüyor?"
Reis Vasgil kısa bir süre sessiz kaldı. Bakışlarını yere, taş zemine dikmişti. Zaurm'u ortadan kaldırmanın çaresinin bulunması ve buna inanmak bir yana, yıllardır husumetin olduğu Erunya'da klanların tekrar birleşebileceğine inanmak ona çok zor geliyordu. Kendi halkı olan Torlar da Odzinval Savaşı sırasında Yenthleri ve Vingaları yalnız bırakmıştı. Herkes birbirinin arkasından öylesine atıp tutmuş ve nefret kusmuştu ki bunların hafızalardan silinmesi ona çok uzak bir ihtimal gibi geliyordu.
Yena, Tor reisinden bir cevap beklerken çektiği acı da giderek artıyor ve dayanılmaz bir hal alıyordu. Aynı şekilde Haru'nun da yarası vardı ancak o herhangi bir acı belirtisi göstermiyordu. Gurumonların yaraları çok kısa sürede iyileştiğinden, melez olmasına rağmen Haru'nun da bazı yaraları çoktan kabuk bağlamaya başlamıştı bile ancak esas mesele bu değildi. Çektiği ruhsal acı, fiziksel acının önüne geçip onu gölgede bırakıyordu. Anne ve babasından sonra kendisi için anlamlı olan bir şeyi daha kaybetmişti ve canını asıl yakan buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRIK DÜNYA (Askıda)
FantasíaErunya'ya düşen kadim gök taşının neden olduğu kanlı bir savaş onları ezeli düşman haline getirene dek tüm uluslar barış içindeydi. Eskiler, bir gece ansızın Erunya'nın kaderinin değişmesine sebep olan o gök taşına "Zaurm" adını vermişlerdi. Zaurm'...