Kim, o kıpkırmızı suratıyla yanımızdan ayrıldı. Mutlulukla gülümseyerek Scoot'a döndüm. Boyu o kadar uzundu ki ona bakacağım derken boynum tutulursa diye endişelenmeye başladım. O da başını eğip bakışlarıma karşılık vermeye başladı.
Gözlerinin mükemmelliğinin karşısında erimemek için kendimi zor tutuyordum. Onunla konuşmak istiyor ancak bir türlü gereken kelimeleri bir araya toplayamıyordum.
"Kendini zorlama." Sesi o kadar kadifemsiydi ki bir daha duymak istedim. "Kendini zorlama diyorum sadece." Aksanında bir farklılık mı vardı yoksa bana mı öyle geliyordu? "Evet, bir farklılık var." Aman Tanrım! Bu çocuk beni nasıl duymuştu?
"Düşündüğümü sanıyordum, sesli konuştuğumu değil." Yarım ağız gülümsedi.
"Yeni kız olduğunu bu kadar belli etme Olivia." Adım belki de en çok onun dudaklarına yakışıyordu.
"Öyle mi diyorsun?" Bu kez gülümsemesi göz kamaştırıcıydı. Tıpkı Sevda gibi onun da gamzeleri vardı. "Ne diyorum?" diye mırıldandım.
"Adının en çok benim dudaklarıma yakıştığını söylememiş miydin biraz önce?"Korku ve utançla birkaç adım geri attım. "Sen... Sen bunu bi-"
"Şşş." diyerek sözümü kesti. "Düşüncelerini duyabiliyorum." Ne demişti bu?
"Nasıl? Bunu nasıl yapabiliyorsun?" Sebebinin ben olduğum aramızdaki boşluğu tek adımda kapattı. Elleriyle çenemi kavrayıp "Ben üçüncü sınıfım. Yani anlayacağın senden çok çok öndeyim. En yatkın olduğum alan düşünce okumak." dedi.
"Demek bu okulda işler bu şekilde ilerliyor. En yatkın olduğun alan... Hmm..." Aklım karışmıştı.
"Daha ilk günün bu kadar zorlama kendini. Her şey yavaş yavaş yerine oturacak." Tanrım, anlayış abidesi. Bunu düşündüğüm anda kaşları havaya kalktı ve ben her zamanki gibi utançtan kıpkırmızı oldum.
"Aslına bakarsan bende anlayışın zerresi yok. Neyse zamanla anlarsın bunu." Hala yemekhanedekilerin tepsileri boşalttıkları yerdeydik ve gelen geçen herkes bize bakıyordu.
"Bize neden bakıyorlar?" Hiçbir şey anlamamıştım. Yine yarım ağız güldü. "Her şeyi yakında öğrenirsin." Gözlerini benden ayırıp arka tarafıma baktı. "Hatta belki de bu gece öğrenirsin." Onun baktığı yere bakmak için arkama döndüm. Sevda ve Michael ellerinde tepsileriyle yanımıza geliyorlardı. "Şimdi gitmem gerek. Yetişmem gereken bir dersim var." Benim cevabımı bile beklemeden arkasını dönüp uzaklaştı.
"Oli, Scoot Dancet'la ne işler karıştırdığını anlatmak ister misin?" Sevda sabırsızlıkla bana bakıyordu. Bense sessizce başımı sallayıp yemekhaneden dışarı çıktım.
***
"Nasıl yani? Dur bir saniye. Doğru anlamış mıyım? Scoot Dancet seninle konuştu. Bir de sana hesap verdi!"
"Hayır, hesap falan vermedi. Sadece derse yetişmesi gerektiğini söyledi." Son bir saattir Scoot hakkında konuşuyorduk ve Sevda heyecandan ölmek üzereydi. Ona Scoot'la olan bütün konuşmalarımızı -okuldan önceki iki karşılaşmayı saymıyorum- anlattım. Ağzı açık bir şekilde bana bakıp ara sıra çığlık atıyordu.
"Süper seksi Scoot Dancet sadece Seçilmiş bir kızla konuştu ha? İnanılır gibi değil."
"Sadece Seçilmiş bir kız derken ne demek istedin?"
"Diyorum ki sen Seçilmişlerin Özeli kulübünde bile değilsin!"
"Ne var bunda hala anlamış değilim."
"Bu kadar aptal olma. Onlar bu okuldaki Özeller. Nasıl anlatsam sana burslu okuyan ve burssuz okuyan kısım gibi. Bu durumda biz burslu onlarsa burssuz kısma giriyor." Şimdi biraz daha açıklayıcı olmuştu işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANORMALLERİN OKULU
FantasyKaranlığın içinde bir karanlıktı o. Gökyüzünden benim dünyama düşen bir melekti. O melek bana aitti, kimseyle paylaşmak zorunda değildim. "Elini ver." Emredici ses tonuna itaat edip elimi uzattım. Görüntüler gerçekti. Yaşadığımız onca şey gerçekti...