6.Bölüm

79 7 8
                                    

Beni almaya gelecek olanlar kimlerdi? Benimle ne zaman iletişime geçeceklerdi? Bu seçilmiş kişi olayı ne anlama geliyordu?

Son birkaç saattir yatağımda uzanmış bunları düşünüyordum. Lanet olsun ki hala hiçbir şey bilmiyordum. Sinirle çektiğim uzun bir "Off!" sesinin ardından yatağımdan kalkıp mutfağa geçtim. Sanırım açlıktan ölmek üzereydim. Yine!

Dolaptan malzemeleri çıkarıp kendime bir sandviç yapmaya karar verdim. Domatesi ince ince dilimledim. Her ne kadar yemek konusunda beceriksiz de olsam sandviç konusunda uzman sayılırdım. Kaşarları rendeleyip tezgahta çıkardığım marulu aramaya başladım. Nereye gitmişti şimdi bu? Çıkardığıma emindim. Ya da belki de çıkarmamıştım, bilmiyordum.

Dolabın kapağını açıp içinde unuttuğum marulu çıkarıp yıkamaya başladım. Marul destesinin içinden en taze ve en küçük olanlarını seçip sandviçimin arasına koydum. Bir bardakta vişne suyum olsa fena olmazdı. İçimden lütfen vişne suyumuz kalmış olsun şeklinde dualar ederek tekrar buzdolabına yöneldim ve bingo! Aceleyle bardağa doldurma ihtiyacı bile duymadan şişeyle birlikte masaya oturdum. 

Immm... Şu sandviç için her şeyimi vermeye hazırdım. Ne kadar da leziz bir şeydi. Çoğu insan yiyecek bir şey olmadığı zaman tercih ederdi ama ben her öğünde sandviç yemek isteyen biriydim. 

"Tatlım, kapı çalıyor duymuyor musun?" Annem hafif bir kaş çatıklığıyla mutfak kapısından bana bakıyordu. 

"Duymamışım, üzgünüm." Umursamazlığım üzerimdeydi. Annem başınI sağa sola sallayarak kapıyı açmaya gitti. 

Kimin geldiğini öğrenmek için dışarıdaki konuşmalara kulak kabarttım. Duyulamayacak kadar sessiz olan fısıltılar beni sabırsızlandırmıştı ve son günlerde çok yaptığım içimden gelen şeyi yapma isteğine tekrar boyun eğdim. 

Dişlerimi sıkıp, gözlerimi kapattım. Yapmam gereken tek şeyin sadece istediğim şeye odaklanmam olduğunu biliyordum. Düşüncelerimde sadece annem ve kapıdaki yabancıya yer verdim. 

"Kahvaltı yapıyor, yapması gerek. Biraz beklersen sorun olmaz." Konuşan annemdi ve benden bahsettiği gayet barizdi.

"Bekliyorlar. Gelmezse olgunluğunu tamamlayamayacağını biliyorsun. Vakit tamam artık." Bu sesin sahibini tanımıyordum ama amacının ne olduğunu çoktan anlamıştım. Evimdeki son dakikalarımdı ve artık gitmem gerekiyordu. Yavaşça masadan kalkıp elimdeki ekmek kırıntılarını masaya çırptım. Ağır adımlarla annem ve yabancının yanına gittim.

"Arkadaşlarımla vedalaşabilir miyim? Beni özleyeceklerdir." Artık okul konusunu benimsemiştim demekki. 

"Bunun için zaman yok. Vücudun tepki vermeye başlayacak." Yabancı gerçekten de yabancıydı. Söz konusu arkadaşlarım olunca kendimi düşünebileceğim nasıl aklına gelmiş olabilirdi ki? 

"Zaman var ve benim arkadaşlarımı görmem gerekiyor." Ne diyeceğine aldırmadan odama koşup komidinin üzerinden arabamın yedek anahtarlarını aldım. Umarım George arabamı getirmiştir diye de düşünüyordum bir yandan. Hızımı düşürmeden annem ve yabancının yanından hızlıca geçtim.

Şu an yabancının arkamdan koşuyor olması umurumda değildi, yapacak işlerim vardı. Arabama atlayıp gazı kökledikten sonra Kristine'ye ne diyeceğimi düşünmeye başladım. Ona asla durumu açıklayamazdım. George'a da. Tanrım! Keşke yabancıya bunu sorsaydım!

Ve kendimi birden Kristine'nin evinin önünde buldum. Ani gelen bir cesaretle kapıyı çaldım. Bu saatte muhtemelen uyuyordu ama uyanması gerekiyordu. 

"Olivia." Kristine ağlamaktan şişmiş gözlerle tam karşımdaydı. Kollarını boynuma dolayıp tekrar ağlamaya başladı. "Hey noluy-" Daha sözümü bitiremeden Kristine'nin omzunun üzerinden bize doğru gelen George'u gördüm.

ANORMALLERİN OKULUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin