Kim Taehyung ve Jeon Jungkook aynı yurt odasında birlikte yaşıyorlardı.
Fakat onlar, oda arkadaşı olan birçok öğrencinin aksine biraz farklılardı.
[Texting]
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Taehyung, oturur musun?"
"Oturamam."
"Dikkatimi dağıtıyorsun."
"Sen de benim!"
Aynı odada Jungkook kendi çalışma masasında otururken, Taehyung hemen onun arkasında eline aldığı not kağıtlarını okumaya çalışıyor ve iki yöne volta atıp duruyordu. Küçük olan onu ders çalışmak için çağırdığına neredeyse pişman olmak üzereydi.
"Neden ayakta çalışmak zorundasın?"
"Çünkü bu şekilde odaklanabiliyorum. Hareket etmek zorundayım."
Jungkook önündeki bilgisayarın kapağını sinirle kapatıp defterini ileriye doğru itmiş, başını ellerinin arasına alıp saçlarını karıştırmıştı bir süre.
"Yazılım... Kodlar... Matematik. Çok zor bu ders!"
Taehyung ise Jungkook'u fark etmeden elindeki kağıtları sağa sola sallamış, yüzünü tavana çevirerek göremediği ruhani varlığa isyan etmişti. Kısa isyanı sona erdiğinde ise derince oflamış, yeniden notları karıştırıp ezber yapmaya çalışmıştı. Odanın içinde volta atmaya devam ederken, Jungkook'un masasının yanından geçmek üzereydi ve küçük olan tarafından tutulmuştu. Jungkook Taehyung'un arkasından geçtiğini bilircesine, kafasını masadan kaldırmadan tek elini arkasına atmış, yürümek isteyen gri saçlıyı üst bacağından yakalamıştı.
"Ne yapıyorsun?" Taehyung garipçe ona bakmaya başladığında Jungkook kafasını kaldırmış ve Taehyung'a doğru dönüp elini bacağından çekmişti. "Oturur musun şöyle." Taehyung, Jungkook kendi masasının üzerini işaret ederken tersçe o yöne bakmış, reddetmeye hazırlandığı sırada küçük olan tarafından bölünmüştü. "Sadece otur, dersi bırak."
Taehyung notlarını elinden bırakmadan Jungkook'un masasına oturmuş, ayakları yere tamamen değerken zemine sürtmeye ve ses çıkartmaya başlamıştı. Tek bir saniye dahi sabit duramıyordu.
"Sende hiperaktivite bozukluğu mu var?"
Küçük olanın sorusuyla gözleri şaşkınlıkla açılmıştı büyük olanın da. "Hayır." derken esas sorunu büyük bir inatla reddetmeyi tercih etmişti.
