6 mart 2023
Temiz hava için dışarı çıkmıştım, soğuğa rağmen nerdeyse bir saattir bankta oturuyordum. Öğle yemeğini yedikten sonra daralmıştım, hayır yemeklerden kaynaklı değildi. Yemekler güzeldi ama beni daraltan kim taehyungın bizimle yemek yemesiydi. Chanyeol hyung ile konuşmayı yapmasaydık belki bu kadar gerilmezdim ama onu her gördüğümde aklımda canlanıyordu tanrıyla sevişmek. Canlanan şey sevişme kısmı değildi, insanların sürekli tanrıyla seviştiklerini söylemesi, hastaneye kapatılması gözümün önünden gitmiyordu. En azından diyordum sürekli bizimle yemiyordu. Bazen sadece öğle yemeğini birlikte yerdik bazen akşam bazen bütün öğünleri. Bazen de bizimle yemek yemeyi bırak ortalarda bile gözükmezdi. Bir hafta böyle geçmişti, ben her yemekten sonra kendimi bu bankta buluyordum.
Dışarı çıkan baekhyun ile gülümsemiş, yanıma gelmesi için elimi kaldırmıştım. Arkasından çıkan sigara içen chanyeol hyung ve kim taehyung ile elim havada kalmış, gülüşüm kaybolmuştu. tanrıyla sevişmek. Tekrar aklıma gelenlerle yüzümün kızardığını hissedip yüzümü bacaklarıma eğmiştim. Kim taehyungın gelmesi ile kurallar esnemişti. En azından onun yanında olanlar içi. Chanyeol hyung gibi, bu hapishanede kısıtladığı tek şey sigaraydı ama bu da değişmişti, artık rahatlıkla içebiliyordu. Bir diğer şeyse istediğimiz an koğuşa gidebilmek. Eskiden olabilecek en ufak bir kavga yüzünden buna izin verilmezken artık sıkıldığımda ya da uyumak istediğimde yukarı çıkabiliyordum. Aslında bizim için bir şeylerin değiştiğini düşünmüyordum, sonuçta biz onun adamı değildik. Ama chanyeol hyung ile konuşmamızdan sonra ki gün, tüm gece anlattıklarını düşündüğümden uyuyamamış bu yüzden kahvaltı da kafamı baekhyunun omzuna yaslamış uyumaya çalışıyordum. Uykumu bölen şey taehyungın uykun varsa yukarı çık esneyip durma karşım da demesiydi. Onu konuşması ile masada ki diğer iki çift gözde bana dönmüştü, benimle konuşmasını beklemediğimden ne diyeceğimi bilemediğim için suratına öylece bakıyordum. Konuşamayacağımı anlayınca chanyeol hyung, uyumak dışında koğuşlara çıkmak yasak diye konuşmuştu. Sikerim yasağını diyip ileri de duran gardiyanlardan birini çağırıp beni koğuşa çıkarmasını istemişti. Gardiyanın tamam demesi ile her ne kadar şaşırsam da çok fazla uykum olduğunda kısaca teşekkür ederek ayağa kalkmıştım. Masadan çok uzaklaşmadan arkamdan seslenmiş, Kimseden izin alma, demişti.
Daha fazla durmadan koğuşa çıkmış, öğleden sonra uyanmıştım. Sabah kahvaltısını yapmayan bana öğlen yemeğini de kaçırmak açlığı çok fazla belli etse de geri uyumuştum. Akşam yemeğinden önce baekhyun aç dayanamayacağımı bildiğinden gelip uyandırmıştı. Akşam yemeğinde taehyungın olmaması biraz da olsa beni rahatlatsa da yemekten sonra sigara içmeye çıkan chanyeol hyungla beraber gelmişti. Başta geldiklerini fark etmemiş, konuşmaları ile onları fark etmiştik. "Siz niye böylesiniz?" kim taehyungın baekhyun ve bana ithafen söylemişti. Ne varmış diye birbirimize bakmıştık baekhyunla ama anormal bi durum yoktu. Battaniyenin altında dizlerimizi kendimize çekmiş, baekhyun kafasını omzuma dayamış bende kafamı onun kafasının üstüne koymuştum tuhaf bir şey yoktu. Biz hala ne demek istediğini anlamaya çalışırken chanyeol hyung ne dediğini anlamış gibi konuşmuştu. 'Sen hissetmiyorsun ama burası fazla soğuk, dışarıdan bir farkı yok.' Bu sefer chanyeol hyunga hitaben konuşmuştu, 'Sen niye üşümüyorsun o zaman?'. 'Senin kadar olmasam da bende soğuğa dayanıklıyım ama bu bücürler için aynı şeyi diyemeyeceğim maalesef' Baekhyunla konudan alakasız bize bücür demesine karşılık biz bücür değiliz diye şikayetlerimize gülmüş konuşmaya devam etmişti, 'Hiç şikayet etmeyin yalan mı? Hele sen jungkook daha geleli ne kadar olmuştu ki hem hasta olmuştun hatırlatırım. İki hafta kulağın duymamıştı' Konuşurken aynı zamanda saçlarımı karıştırmak için uzattığı elini ittirmeye çalıştığımdan cevap verememiştim. On dakikalık uğraşlarım soncu zorla kendimi ve saçlarımı kurtarmıştım. Koğuşlara gönderilene kadar beraber orada oturmuştuk ama ben yine gerilmekten konuşmamıştım çünkü ne zaman konuşmaya çalışsam kim taehyungın sert bakışları ile karşılaşıyordum. Bir süre sonra konuşmayı bırakmıştım.
Ertesi gün uyandığımda kemiklerim diğer günlere nazaran hiç ağrımıyordu. Normalde o soğukta uyumak için kendimi kastığımdan her sabah uyandığımda tüm kemiklerim sızlardı. Ama o günden sonra bir daha soğukta zorla kendimi uyutmak zorunda kalmamıştım. Odanın sıcaklığına şaşıran tek kişi ben değildim. Baek ve chanyeol hyung da fark etmişti. Başta sadece odada tuhaflık olduğunu düşünsek de kahvaltı için koğuştan çıktığımızda hapishanenin sıcağı yüzümüze vurmuştu. Bizimle beraber tüm mahkumlarda şaşkınlık içindeydi, ben iki yıldır buradaydım burada on yıldan fazladır olanlar bile ilk defa böyle sıcak olduğunu söylüyorlardı. Kahvaltı için tabaklarımızı tepsiye almış boş masalardan birine oturmuş, sıcaklığın verdiği mayışıklık ile yemeklerimizi yemiştik. Öğlen yemeğine kadar herkes bunu konuşmuştu. Öğlen yemeklerimizi yerken baek ve chaenyeol hyung kendi aralarında konuşuyorlardı, ne konuştuklarına dikkat etmemiştim. Yemekhaneye giren kim taehyung ile birden aklıma dün geceki konuşmalar gelmişti. Ben içimden yoksa o mu yaptırdı diye düşünürken bunu doğrulayan chanyeol hyungun konuşmasıydı. 'Büyük ihtimal o yapmıştır, bakınca zaten burada ki kim gücü buna yeter?' Gerçekten o mu yaptırmıştı? Baekhyunun biliyordum demesi ile dönmüş nerden biliyordun ki diye sormuştum. 'Dşünsene akıllım sıçsan bokunun buz çıkacağı hapishanede yıllardır olan bu soğuk chanyeolun sen hissetmiyorsun ama burası soğuk demesinin sabahı sıcacık oldu. Sence çok da düşünmeye gerek yok yani' Chanyeol hyungun da ona hak vermesi ile inanmıştım, gerçekten de o yapmıştı.
Bir haftadır böyleydi işte. Hiç kimse üşümüyordu, bazen gelip bizimle yemek yiyor, chanyeol hyung ile sohbet ediyordu. Bazen bu sohbetlere baekhyun da dahil olsa da ben hiç konuşmamıştım en azından şu an kadar. Akşam yemeğinden sonra beraber ortak alana gelmiştik, artık battaniyeyi paylaşmak ısınmaya çalışmıyorduk. Chanyeol hyung ve kim taehyung kendi aralarında konuşuyor, baekhyun ve ben de kim taehyung sayesinde rahatlıkla muzlu sütlerimizi içiyorduk. İkilin kendi aralarında konuşurken duyduğum dostoyeveski ismi ile bende aralarına katılmıştım. 'Sen dostoyeveski okuyor musun?' alayla mı soruyordu yoksa şaşkınla mı anlamamıştım ama hyung benim yerime cevap vermişti, 'Bücür dediğime bakma sen bir kütüphane olsa orada yatıp kalkar.' Haklıydı ama maalesef ne kütüphane ne de bir kitap vardı. Zamanın da bir mahkum kağıtlar ile bileğini kestiğinden yasaklanmıştı. İlginç diye mırıldandığını duymuştum. Nesi ilginçti bunun? Asıl ilginç olan onun bilmesi okumasıydı. Tamam kötüler okuyamaz bilemez diye bir şey yoktu ama kötülükten vakti kalıyor muydu ki kitaba? 'Nietzsche'yi biliyor musun?' Bu sefer alaydan uzak gerçekten meraktan sormuştu. Kısaca evet demiş beklemeye başlamıştım. 'Tahminen klasiklerden okuyorsun. bir soru, en sevdiğin yazar?' Kısaca dostoyeveski demiştim. 'Tek onun kitabını mı okudun yoksa?' Bu sefer alayla sormuştu işte. 'Hayır tabiki de diye terslemiştim' Jungkook mafya terslemek ne içimden geçirdiğim düşünce için çok geçti. Terslemesini beklerken dudağının bir kenarı havaya kalkmıştı, o gülmüş müydü? 'Pekale sakin, neden o peki?' Basitti, 'Basit çünkü ne nietzsche kadar sert yazıyor ne hugo kadar cümlenin sonuna geldiğinde başını unutturacak kadar uğraşmıyor. Yani iyi yazmak için bir çaba sarf etmiyor ve her kitabında kendimden bir parça buluyorum.' Anladım demek ister gibi kafa sallamış, bu sefer başka bir soru sormuştu 'Hugo konusunda ne demek istediğini anlıyorum ama nietzscheye sert derken ne demek istedin?' Sertti gerçekten, hayata karşı tutumu olsun, yazım dili olsun çok sertti. 'Hayatına bile baktığında ne kadar inatçı ve sert olduğunu görürsün, hastalığında bile yardım istemedi kendi kendini mahvetti. En son kitabı mesela böyle buyurdu zerdüşt, kitabı herkes ve hiç kime için yazdığını söylüyor. Kitap da yazımı çok sertti. Kadınları da aşağılayan bir tutumu da var ayrıca bunu yansıtmaktan da çekinmiyordu.' Kim taehyung etkilenmişti. Kim taehyung konuşmamdan etkilenmişti. Uyuşturucu baronu, silah kaçakçısı benim düşüncelerimden etkilenmişti. Siktir. Aklımı bunlar doldururken kendisi konuşmaya başlamıştı. Benim aksime o nietzsche seviyordu, hugoyu anlayabiliyordu. Zeki miydi sinsi miydi anlamış değilim.
Bir süre sadece ikimiz kitaplar ve yazarlar hakkında konuşmuştuk. Konuşmamızı bölen baekhyunun bu bize niye böyle bakıyor diyerek, gözleri ile kapıyı işaret etmişti. Baktığı tarafa baktığım da ayakta duran iki kişi vardı, boyları neredeyse eşitti siyah saçlı olan beş santim kadar uzundu. Siyah saçlı direkt olarak bize bakıyor alayla gülüyordu. Sol kaşının yukarısından, gözünün biraz altında bite bir bıçak izi vardı. Alaylı sırıtması bu iz ile ürkütücü duruyordu. Hemen yanında ki sarı saçlı yanındakinden küçük duruyordu, benimle aynı yaşta gibiydi. Siyah saçlının aksine direkt olarak bize bakmak yerine alayla etrafı inceliyordu. Tek tek mahkumlara bakıp sırıtıyordu. Sarı saçlının da gözlerinin bize dönmesi ile baekhyun benden önce davranarak soracağımı sormuştu. 'Kim bunlar?' İkimizde bir cevap beklemediğimizden önce kim taehyungın sonra chanyeol hyungun cevapları olacaklar için bir haberci gibiydi.
'Eski dostlar'
'İhanetten önce'
sözde kardeş min yoongi
yan çar hain jimin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prison diaries |taekook|
Fanfiction"+çok kez teşekkür ettim tanrıya, seni bana verdiği için -ama taehyung sen tanrıya inanmazsın ki +seni benden almaması için inandım" § jungkook üvey annesini korumaya çalışırken babasının katili olmuş, yaklaşık iki yıldır bulunduğu hapishane düzenin...