ay ben geldim
zor oldu ama ossssun
var mı hala okuyan acep anam
okuyorsanız önceki bölüme bakın unutmuşsunuzdur
"Ne"
"Y-yapamam Taehyung"
Bunu beklemiyordum, çıkmak için bile olsa en azından söyler sandım. Gerçi ben beni sevdiğini de sanmıştım ama şu olduğumuz durum ne kadar yanıldığımı gösteriyordu. Ellerimi yanaklarından çekmiş, ne yapacağımı şaşırarak etrafa bakınmaya başladım. Gitmeli miydim? onu burada bırakamazdım ki, onsuz gidebileceğim bir dışarısı yoktu, belki koğuşun dışı belki avlu ama o burada olduğu sürece dışarı gidemezdim ki.
Koğuştan çıkacağım an ellerimi saran eller bedenim dışında nefeslerimi, kalbimi de durdurmuştu. Onun beni bu denli etkilerken, benim onda yalan söyletebilecek bir değerim yoktu. Bu gerçeklik ile dolan gözlerimi tavana çevirerek, gelecek olanı bekledim.
"Taehyung"
"Hmm"
"Baksana bana"
Her türlü iğrenç, korkunç durumda bulunmuştum ama hiçbirinde şimdi ki gibi çaresiz, korkak hissetmemiştim. Benden bir adım alamayan Jungkook, iki elimi de tutarak kendine çekti. Aramızda bir kaç santimlik mesafede gözlerimi açarsam yenilirdim, küçük bir çocuk gibi Jungkook'a beni sevmesi için yalvarabilirdim. Hayır Jungkook'a değil, tanrıya.
İnanıyorum sana, bu sefer kabul et bu dileğimi. Bu sefer duy, gör beni yine yalvarıyorum sana, onu bana ver. Alma onu benden.
"Taehyung ben yalan söylemem, söyleyemem. İzin ver bende sana, senin gibi gerçekleri söyleyeyim"
Senin gerçeklerin beni öldürür Jungkook, benimkilerin aksine.
"Seni seviyorum, ve yalan değil, gerçek"
"Ne"
"Duydun işte, sen bana yalan söyle dedin ama benim sana söyleyeceklerim yalan değil, varlığımız kadar gerçek"
"Jungkook"
"Seni seviyorum Taehyung"
Teşekkürler tanrım, Jungkook için, kalbi için, sevgisi için. en çok da bir kaderi bize ortak kıldığın için. Duyduklarımla açılan gözlerimi biraz utangaçlık, biraz heyecan barındıran gözlere diktim. göz bebekleri titriyordu, kalbim gibi.Ellerim arasında ki ellerini sıkmış, alınlarımızı birleştirmiştim. Güzel Jungkook'um, meleğim beni seviyordu. Benim onu sevdiğim gibi, onunda kalbi bana atıyordu. Tanrıya inanmak hiç bu kadar güzel gelmemişti.
Ellerim yanaklarına, dudaklarım dudaklarına tutundu.
Ben Jungkook'u öpüyordum. Dışarıda olduğum süre boyunca zihnimi bulandıran dudaklarını öpüyordum. Alt dudağını yavaşça öpmeye başladım, ellerini ensemde birleştiren Jungkook üst dudağımı kavramış öpüşüme karşılık vermeye başlamıştı. Eğer cennet ve cehennem varsa ve bir erkeği öpmek beni cehenneme gönderecekse, bu Jungkook olduğu sürece ben o cehennem için ateş olurdum.
Dudaklarımızı ayırması ile her ne kadar söylenmek istesem de aldığı derin nefesler, nefessiz kalışını gösteriyordu, ya da heyecanını. Elinden tutarak bir kaç adım öte de ki yatağa oturmuş, bedenini kucağıma yan bir şekilde oturtarak, kollarımı beline sardım. Başımı boynuna yaslamış, nefesleniyordum. Bana karşılık ellerini boynumda birleştirmiş, çenesini başımın üstüne dayamıştı. Kafamı boynundan çekmiş, sadece bir kaç dakika önce ayırdığı dudaklarının özlemi ile bu sefer daha sert bir şekilde dudaklarına asıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
prison diaries |taekook|
Fanfikce"+çok kez teşekkür ettim tanrıya, seni bana verdiği için -ama taehyung sen tanrıya inanmazsın ki +seni benden almaması için inandım" § jungkook üvey annesini korumaya çalışırken babasının katili olmuş, yaklaşık iki yıldır bulunduğu hapishane düzenin...