Nefret Döngüsü

32 8 3
                                    

Sırılsıklam bir şekilde evimin önüne geldiğimde ceplerimi karıştırdım ancak aradığım şeyi bulamadım.

'' Bir bu eksikti zaten!''

Anahtarım çantamın içindeydi ve ben o dalgınlıkla okuldan çantamı almadığım için resmen dışarıda kalmıştım. Eğer telefonum müdürde olmamış olsaydı belki Sinan'ı arayıp çantamı getirmesini söylerdim ancak bu şartlar içinde bunun pek mümkün olduğu sanmıyordum.

Sinirle yerdeki taşa tekme atarak söylenmeye başladım.

'' Bu kadar da olmaz ya. Niye her aksilik beni bulmak zorunda?''

Yağmur hiç durmaksızın yağarken dış kapıya yaslandım ve dizlerimi kırarak yere oturdum. Zaten yeterince ıslanmışken ıslak yere oturmamda bir sakınca görmüyordum. Başımı dizlerimin arasına koyup ellerimle tutarken içimden ne kadar burada kalacağımı sorguluyordum.

On dakika, kırk... Yoksa bir saat mi...

Düşüncelerim susmak bilmezken bir de vicdan mahkemesiyle yarışıyordum. Evet, belki bir çoğunuz için bu oldukça ilginç ancak bir insanın kalbine giden yoldaki buzları eritmeyi becerebilirseniz onun da sizler gibi olduğunu anlıyordunuz.

İlk defa tanık olduğum adalet mahkemesinde saçma bir şekilde Ege'nin kalbini kırmakla suçlanıyordum fakat o mahkeme bazı şeyleri bilmeden yorum yapıyordu.

Mesela beni bu hale getirenin kim olduğunu bilmemesi gibi...

Yaklaşık on beş dakika sonra yanıma yaklaşan adım seslerini duyduğumda başımı yavaşça kaldırdım. Sinan buraya koşarak gelmişti ve karşımda şuanda soluklanıyordu. İyi de bu saatte okulda olması gerekmiyor muydu bu çocuğun?

Ayağa kalktığımda sırtındaki çantaların ağırlığı onu etkilemezmiş gibi beni omuzlarımdan tutup hızla kendine çekti. Kaskatı kesildiğimde bu denli bir iyiliği hak edip etmediğimi düşünüyordum.

Omuzlarımı bırakmadan benden ayrıldığında sinirle konuşmaya başladı.

'' Deli misin sen? Sırılsıklam olmuşsun zaten. Ne kadardır buradasın Adel?''

'' Bilmem. Belki bir yarım saattir.''

Beni bırakıp büyük adımlarla eve yürüdü ve çantadan anahtarı bulduğu gibi kapıyı açtı. İkimizde içeri girdiğimizde dışarıda hissetmediğim kadar üşümüş olduğumu fark ettim.

'' Çabuk üstümüzü değiştirelim. Kendimi o kadar dert etmiyorum ama sen kim bilir ne kadar süredir yağmur altındasın.''

Onu kafamla onayladığımda çoktan üst kata çıkmıştık. Abimin kıyafetlerinden giymesine izin verdiğimde bende odama gittim ve üstümdeki her şeyi çıkardım. Ardından dolaptan siyah bir eşofman altıyla mavi bir sweat giydim.Okul kıyafetlerimin kuruması için salondaki kapalı balkonun içine astım.

Tam koltuğa oturup televizyonu açacağım sırada Sinan'ın kızgın bakışlarıyla karşılaştım. İlk başta umursamasam da bu çok garip hissettirmişti.

'' Ne?''

'' Saçın ıslak Adel. Hasta olmaman için kurutman gerek.''

'' Dert ettiğin bu muydu be Sinan?'' dedim rahatlarken. '' Kendi kendine kurur işte, dert edilecek bir şey değil.''

'' Benim için önemli ama... ''

Karşımda beni düşünen birinin olması nasıl bir hismiş şimdi anlıyordum ancak daha önce de dediğim gibi ben bunları hak edecek bir kız değildim.

Sinan benim daha yorum yapmama izin vermeden elimden tutup odama çıkarırken bir yandan da söyleniyordu. Odama geldiğimizde beni yatağa oturttu ve tarak ile makineyi çekmeceleri bir süre karıştırarak bulduktan sonra yanıma geldi.

Öylesine Bir Hayat/ Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin