Gerçeklerin Yüzü

27 3 1
                                    

Ege Demir Maral'dan...

Okulu sevmiyordum. Ne dersleri, ne ortamı, ne de gün içinde yaşanan sahte konuşmaları... Hiçbirini sevmiyordum ancak bir gün hissettiklerimin aksini yaşatacak biri çıktı karşıma. Düşüncelerimi, konuşmalarımı, duygularımı, mantığımı ve kalbimi ona göre ayarlayabileceğim biri... Onu yıllardır aynı okulda okumamıza rağmen sadece izlediğim o voleybol maçında görmüştüm ya da ben öyle sanıyordum.

Anılarım yavaş yavaş yerine gelmeye başladıkça meğer ne kadar çok şeyi hatırlamıyor muşum diye düşünüyordum. Nasıl? Nasıl olur da bunca zaman kafamın içindeki puzzle parçalarındaki o boşluğu hissedemezdim?

Ben Adelya'yı ilk defa o gün görmemiştim. Ben defalarca kez onunla merdivende çarpışmıştım, karşılıklı voleybol oynamıştım, kantinde sıra vermiştim, maçlarını izlemiştim, çözemediği fizik sorusuna yardımcı olmuştum ve defalarca kez onunla konuşmaya çalışmıştım. Üstelik hepsi bundan da ibaret değildi. Adel; benim günlerdir, haftalardır ya da aylardır tanıdığım bir kız değildi. O kız benim geçmişim ve uğruna yaşadığım kişiydi.

Anılar aklıma kazınmak istermiş gibi başıma baskı uyguluyordu. Hangi anın ne zaman geleceğini kestiremiyordum ve parçaları birleştirmek düşündüğümden de zor oluyordu. Tıpkı şuan hem geçmiş hem de yakın geçmişteki anılarla mücadele etmem gibi...

Bir buçuk yıl öncesi...

Kütüphaneye giderken '' Oğlum çıkışta bize gidip pes mi atsak az?'' demişti işi gücü oyun ve kızlardan oluşan Atakan.

Yamaç kolunu omzuma atarak '' Fena fikir değil. Hem şu araştırmadan sonra kafamız dağılır biraz. Sen ne dersin Ege?'' diye sormuştu bana.

Meğer bir zamanlar gerçekten o kadar safmışım ki göz göre göre Yamaç'ın hep beni düşündüğüne, dostum olduğuna inanmıştım.

Olur demiştim onlara ama o an aklım onlarda değil gibiydi. Bedenen yanlarındaydım evet ama ruhen başka alemlere dalmıştım. Çünkü o zamanlar kim olduğunu bilmediğim o kız beni çoktan büyülemeyi başarmıştı.

Cam kenarında oturduğu için yüzüne yansıyan güneşle onu daha iyi görebiliyordum. Uzun ve güneşte parlayan kumral saçlarıyla gözlerinin uzaktan anlaşılamayacağı kadar derinlikte bir gizem taşımasından, yapmaya çalıştığı soruya dikkat kesilmesiyle ve bir türlü yapamayıp kendince sinirlenmesi... O kadar hoştu ki. Kelimeler anlatmaya yetmezdi hislerimi.

Bir süre bizimkilerle kızın tam karşısındaki masaya oturmuştuk ve bize verilen araştırma ödevini yapmak için yardım alacağımız kitapları ayarlamıştık. Her ne kadar ikisi gibi kitapları okumam gerekse de dikkatim dağılmıştı bir kere.

Ne kadar süre geçmişti bilmiyordum ama kız hala aynı soruyla boğuşuyormuş gibi görünmüştü gözüme. O an sanki ilahi bir güç tarafından bana verildiğine inandığım ani bir cesaretle yerimden kalkmıştım. Atakan ve Yamaç'ın arkamda merakla beklediğini bilsem de o an önceliğim onlara açıklama yapmak değildi.

Kızın solundaki sandalyeyi çekip oturduğumda bile bana bakmamıştı. Çözmeye çalıştığı soruya bakmıştım. Fizik kitabındaki konuya baktığımda benim gibi 10. sınıf olduğunu anlamıştım ve o an gülümseyerek '' Yolun doğru ancak bazı formülleri karıştırdığın için çözemiyorsun.'' demiştim. Ayrıca kızın önünden kitabını alarak kalemini vermesi için elimi uzatmıştım.

Şaşkınca bana bakarak konuşmaya başladığında dışarıdan ne kadar sıcak gibi görünsede bakışlarında çözemediğim bir tuhaflık olduğunu fark etmiştim.

Öylesine Bir Hayat/ Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin