10. Kendini Affettir

1.9K 273 91
                                    

Chan'ın kapısının önünde duruyordu şimdi. Hava karanlıktı, saat neredeyse 12 olmuştu ve yağmur yağıyordu. Gereksizce klişe bir an yaşıyordu Seungmin.

Üstünde bir şey yoktu ve ıslanıyordu ama buna rağmen kapıyı çalmaya cesaret edemiyordu.
Şimdiye kadar Chan'dan hiç özür dilememişti. Yaptığı her hatayı tekrarlamış ama asla af dilememişti ve buna rağmen Chan her defasında problemi kendi içinde çözmüş ve Seungmin'i affetmişti.

Şimdi bazı şeyleri daha iyi anlıyordu. Belki de vicdan azabı çektiği ve Chan'ı sevmeyi kendine hak görmediği için anlayamamıştı bunu daha öncesinde. Kaçmak her zaman ilk tercihi oluyordu ama Chan kaçmıyordu. Eğer Seungmin'i sevmeseydi tüm bunlara katlanır mıydı? Hala ona iyi davranmaya devam eder miydi? Kimse bunu yapacak kadar enayi olamazdı.

Chan'ın onun duygularıyla alay ettiğini düşündüğü için kendine çok kızıyordu çünkü asıl duygularıyla oynanan kişinin Chan olduğu çok açıktı. Ve eğer arkadaşları olmasaydı Seungmin hala aptalca davranmaya devam edecek ve Chan'ı daha çok yaralayacaktı.

Onu sevdiğini söylemeye yüzü yoktu. Böyle bir şeyi hak etmiyordu. Chan'ı hak etmiyordu. Ve Chan da Seungmin'den çok daha iyilerine layıktı. Sonucu ne olursa olsun kendini affettirmeliydi.

Tüm cesaretini toplayıp kapıyı çaldı. O kadar korkuyordu ki Chan'ı kaybetmekten gözleri kıpkırmızı olmuştu ama ağladığını bile fark etmemişti. Kendini bu kadar alçaltana dek özür dilemediği için utanç kaplamıştı her tarafını. Elleri titriyordu. Kapı yavaşça açıldı ve Seungmin'i görmesiyle Chan'ın gözleri büyüdü. Hemen kolundan tutup içeri aldı onu.

"Delirdin mi sen, ne bu hal? Niye bu saatte geldin ki? Hem niye üstünde bir şey yok?"

Hemen bulduğu bir kabanı Seungmin'in omuzlarına geçirdi. Seungmin ise konuşabilmek için onu omzundan tutup durdurdu.

"Konuşmak istiyorum."

"Tamam konuşuruz ama önce üzerini değiştirelim yoksa hasta olursun."

"Hayır şimdi konuşacağız!"
Chan'a tutunarak ayakta duruyordu.

"Titriyorsun Seungmin."

"Önemi yok. Kendimi acındırmak için gelmedim."
Derin bir nefes alıp toparlanmaya çalıştı. Chan ise endişeyle izliyordu onu. Düşmemesi için dirseklerine güç veriyordu.

"B-ben özür dilerim. Pişmanım yaptığım her şey için. Ne kadar gereksiz bir özür olduğunun farkındayım ama bunu söylemem gerekiyordu çünkü sen de benim hayatımda en değerli kişisin hyung. Neden böyle davrandığımı bilmiyorum. Sanki hiç gitmeyeceksin gibiydi-"

Zar zor nefes alıyor ve kelimeleri zor toparlıyordu. Dün geceden beri açtı ve yediği yağmur yüzünden iyice güçten düşmüştü.
"Biliyorum Seungmin. Nasıl olduğunu biliyorum açıklamana gerek yok."

"Hayır var. Şuan bile yanımdasın. Sana rezalet davrandım ama hep yanımdaydın. Senin gibi birini hak etmiyorum hyung. Bu dünyada ki en sevdiğim kişiyi bile düşünmeden harcayan aptalın tekiyim ben! Özür dilerim. Bir daha beni görmek istemezsen söz veriyorum-"

Chan'ın dudakları böldü konuşmasını. Hareketsiz ama uzun bir öpücüktü.
"Bende seni seviyorum Seungmin."

Seungmin'in bacaklarında güç kalmamıştı. Kendini bıraktı ve düşeceği sırada Chan onu kucağına alıp odasına götürdü.

Uyandığında sabah olmuştu. Üzerinde kuru ve temiz kıyafetler vardı ve Chan kafasını yatağa koymuş bir şekilde uyuyakalmıştı. Tüm gece Seungmin'in başında beklediği belliydi.

Hala ayağa kalkacak gücü olmadığı için hareket etmedi. Yanı başında yatan adamın saçlarını okşadı bir süre. Belki de saatlerce yaptı bunu. Sonunda elimi çektiğinde Chan bileğinden tuttu ve avuç içini öptü.

"Keşke biraz daha devam etseydin."
Seungmin kalkmak için davrandı ama Chan ona engel oldu.

"Kalkma sakın. Dinlenmen gerek. Sana yiyecek bir şeyler getireceğim."
Chan'ın elini tuttu. "Özür dilerim hyung. Ben-hak etmiyorum."

Göz yaşlarını tutamıyordu. Yaptığı şeylerin bir bedeli olmalıydı. Chan ona bu kadar iyi davranmamalıydı yoksa vicdan azabından kurtulamazdı.

Başını hafifçe kaldırıp sıkıca küçüğüne sarıldı Chan. Onu asla bırakmayacaktı.
"Dün gece konuştuk bunları. Nasıl hissettiğini ve nasıl biri olduğunu biliyorum. İsteyerek kötü bir şey yapmayacağını da. Ve tüm bunlara rağmen seni seviyorum Seungmin. Hiçbir kusurun seni sevmemi engelleyemez."

---

Sonunda midesine bir şeyler girdiği için biraz huzursuz ama büyük ölçüde rahatlamış hissediyordu şimdi.

"Chan hyung. Gerçekten beni affediyor musun?"

"Düşüneyim biraz." gerçekten bir süre düşündü.

"Affetmedim. Beni kırdığın için cezayı hak ediyorsun. Kendimi direkt sana teslim edemem."
Bu dedikleri Seungmin'i utandırmıştı.

"Nasıl affettirebilirim kendimi?"

"Onu da ben mi söyleyeyim? Gönlümü almaya çalışmak için ne yapman gerektiğini de sen düşün."

Söyledikleri Seungmin'i gülümsetmişti. Hem kendini ağırdan satıyor hem de Seungmin'e çabalaması için bir şans veriyordu. Bu durumda bile Seungmin'i düşünüyordu.

"Gönlünü aldığımı nasıl anlayacağım peki?"

"Belki sana bir öpücük veririm. Tabii kendini affettirene kadar uykumdan faydalanıp beni öpmek yok."

"Fark ettin mi sen onu?"

"Fark ettim tabi. Ertesi gün niye o kadar mutluydum sence?"

"Lütfen o günü hatırlatma."  sıkıntıyla nefes verdi Seungmin.

"Ve bir şey daha. Bir daha yağmurun altında aç bir şekilde bekleme tamam mı?"

"Kendimi affettirmemde işime yarar mı bu?"

"Yarar herhalde." ikisi de birbirine güldü. Fakat asıl sınav şimdi başlıyordu onlar için. Seungmin öfkesini nasıl kontrol edeceğini hala bilmiyordu. Chan'ı daha fazla incitirse kendini asla affetmezdi.

Sarı Bez // ChanMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin