Hepinize selamlar 🥰 Yeni bir kitapla karşınızdayım... Panzehir ' i beğeneceğinizi umarak bu kitabı büyük bir heyecan içinde yazmaya başladım. Öncelikle bu kitabımda Hayal ve Poyraz karakterlerini başrol olarak seçtim. Her ikisini de kitabın her bir bölümünü okudukça tanıyıp anlayacaksınız... Okudukça kalbinizi çarptıracak sahneleri bol bol koymayı düşünüyorum. Aynı şekilde bu kitabın ana duygusu aşk olacak... İçinizi ısıtan Hayal ve Poyraz ' ı seveceğinizi umarak hikayeme başlıyorum.... Hepinizi tüm kalbimle seviyorum iyi ki varsınız... ❤️
01/01/2003
Yine her zaman olduğu gibi aylar döngüsünü tamamlamış ve sıra ayların döngüsünün başı olan Ocak ayına gelmişti. Kar büyük bir hiddetle sanki doğaya hükmediyormuş ve canlılara savaş açmışcasına yağıyordu. Birbirinden farklı eşsiz yapıda kar taneleri havada özgürlüklerini ilan etmiş, yer yüzüne doğru firar ediyorlardı.
Birbirinden eşsiz kar taneleriydi bunlar. Her biri farklı şekle ve yapıya sahipti.
Yeryüzüne daha dikkatli baktığınızda ise bu kar tanelerini hissetmek için elini açmış, soğuktan dudakları çatlamış ve açık pembe halini almış, teni aynı kar gibi beyaz bir kadın...
İlk bakışta ona normal soğuktan ve sert kış havasından etkilenmiş bir kadın olarak görürsünüz. Ancak bu kadının gözleri bu düşünceyi çürütüyor. Gözleri soğuğa ve kara inat, bakıldığında insanın içini sımsıcacık yapan cinsten. Gözbebeklerine yakın kenarlarda açık kahve ve onu takip eden turuncu-sarı karışımı renkler... Bu kadın adeta güneşi gözlerinde taşıyor. İnsanların ihtiyacı olan o güneş bu kadındaydı. Sanki güneş ona bir parçasını vermişti.
Kadın durdu ve gökyüzüne doğru kafasını ağırca doğrultup gülümsedi. Sonra o çatlamış dudaklarını hafifçe aralayarak dili ile ıslattı ve birkaç kelime mırıldandı.
"Umarım yalnızlığımdan kurtulurum."
Evet. Belki daha fazla şeyde isteyebilirdi veya daha farklı sözlerde dökülebilirdi kurumuş dudaklarından fakat bunu diledi. Yaşadığı zorlu anıları unutturacak, siyah beyaz hayatına renk katacak birini...
O kadar çok şey yaşamıştı ki güneş gözlü kadın. Yaraları fiziksel değildi belki ama acıları fiziksel yönden oluşturulan yaraların hissettirdiği acılara kıyasen daha can yakıcıydı. Buna rağmen o, dimdik ayakta kalmış ve zorluklara karşı boyun bükmemişti.
Kadının dileği kısa sürede gerçekleşti. Kadın bir bebek sahibi olduğunu öğrendi.
Bir anda bütün dünya onun olmuştu sanki.
Kadın o güneş gözleriyle gülümsedi. Güneş ise kadına eşlik ederek dünyaya daha çok ışık saçtı.
Kadın günleri saydı. Bebeğinin en güzel kıyafetlere sahip olabilmesi için oturdu dikiş makinasının yanına, başladı dikmeye. Bir sürü kıyafet dikti bebeğine. Farklı desenlerde, rengarenk. Kocasının aksine o mutluydu. Çünkü onun bir umudu vardı artık. Karanlığın içinden onu tutup çıkaran bir ışık hüzmesiydi onun bebeği.
Günler gelip geçti ve sonunda kadının beklediği gün geldi. Kadın doğum eşiğinde. Yanında köyün ebesi Saliha Teyze ve elini sımsıkı tutan, oldukça endişeli ve bir yandan da bebek için en az ablası kadar heyecanlı olan kardeşi Derya.
Kadın çığlık çığlığa. Acısı ve çektiği zahmetin haddi hesabı yok fakat o sadece bebeğini istiyor. Onu kucağına alıp kokusunu hissetmek için can atıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANZEHİR
Ciencia Ficción"Beni bulaştırdığınız oyunun kurucusu siz olabilirsiniz. Ancak bu oyunu yöneten kişi sadece benim." "Herkesin sonunu getiren bir salgındı bu. Ve yine her zamanki gibi kötü insanlar cezalandırılmıyordu. Doğanın "güçlü, güçsüzü yer" kanunu yine devam...