7- Mezarlık

9 3 0
                                    

Tam onbeş dakikadır kan dolu cesedin yanında bekliyordum. Elimde namlusu kana bulanmış bir silah, gözlerim ise kadının karnına saplanmış bıçaktaydı. Evet, onu ben öldürmüştüm. Lakin bundan zerre kadar pişmanlık duymuyordum. Sonuçta ben acıdan doğmuş bir canavardım... Ben bir katildim...
Arabanın içinden gelen öksürük sesi ile arkama dönerek sese doğru yöneldim. Ah tabi ya! Poyraz ' ı orada unutmuştum. Arabaya doğru koşarak kesikler içinde kalan adamı arabadan çıkarttım. Gözlerini yavaşça kırpıştırarak açan adam gözlerini, sarışının kanının bulaştığı ellerime dikti. Önce ne olduğunu pek anlamadı, fakat gözlerini ellerimden ayırıp kan kokan cesede çevirince herşeyi idrak etmişti... Ağzı açık kalmış bir şekilde,
" O- onu öld- "
" Öldürdüm. " dudaklarımın arasından tamamladım sözünü.
" Çünkü ilk o beni öldürecekti. Fakat ben onu öldürdüm. "
" Manyak kadın. Sen bir katilsin. "
Dudaklarımın kenarında gamze oluşturarak acı içerisinde gülümsedim.
" Ne diye bilirim ki? Damarlarımda  insanı katletme arzusu yatıyor. "
Acı içinde kıvranarak ayağa kalktı.
" O seni neden öldürmek istedi peki? "
Ah! Bunu bana soruyor olamazdı. Çünkü cevabını benden iyi biliyordu.
Ama yinede onun sorusunu cevapladım.
" O sana aşıktı... Yada buna bir tür takıntı diyebiliriz. Benim varlığım ise onu tetikliyordu. Bundan dolayı benden kurtulmak istedi. Fakat o kadar aptaldı ki onu öldürmek hayatımda ki en kolay iş oldu! "
Gözlerini benden ayırmadan nutkumun tutulmasını sağlayan sözler söyledi kanı ile bürünmüş dudaklarının arasından...
" Peki... Sen iyi misin? "
Gözlerimde ki yaşlar dışarıya fışkırmak için adeta can atıyorken, elimin tersi ile onları sertçe sildim. Lanet olsun! Bu sözler beni neden bu kadar etkilemişti ki? Çünkü hayatımda belki de ilk defa biri beni düşünüyordu. Biri benim nasıl olduğumu soruyordu. Biri beni umursuyor, hayatımı önemsiyordu belki de... Ya da ben öyle düşünüyordum. Titrek bir sesle,
" İyiyim. Araba kazası hariç hiç bir yerime bir şey olmadı. "
" Poyraz... Onu öldürdüğüm için bana karşı bir nefret beslemedin mi içinde?"
" Bende olsam öyle yapardım Hayal.
Sen onu öldürmeseydin o, seni öldürecekti. Sen sadece hayatını kurtardın. "
Başımı aşağı yukarı salladım. Eliyle yerde yatan kızı işaret ederek, " Hadi yardım et de onu bir yere gömelim. "
" Hayır. Onu parçalarına ayıralım. "
Söylediklerim karşısında afallayan adam ne dediğimi anlamayarak,
" Ne yapmayı planlıyorsun? "
" Onu parçalarına ayıralım ki yaratıklar peşimize takıldığında dikkat dağıtmak için onları kullanırız."
" Peki cesedin kokusu yaratıkları bizi kendilerine çekerse. O zaman ne yapacağız? "
Düşününce kulağa mantıklı geliyordu.
Sonuçta bu illet yaratıklar kana ve insan etine geliyordu. Bu cesedi yanımızda taşıdıkça onları bize doğru çekecektik. Fakat bunu kendi lehimize
de çevirebilirdik.
" Bir fikrim var. "
Bana meraklı gözlerle bakan adamın kafasındaki soruları yanıtlamak için dudaklarımı araladım.
" Mezarlık... Oradan biraz ceset toplayacağız. Bu çok korkunç bir fikirmiş gibi gelebilir. Lakin onları yok etmek için iyi bir plan. Mezarlıktan çıkardığımız cesetleri belediye binasına koyacağız. Ardından kokusunu alan yaratıklar, oraya toplanacak. Sonraki sahnenin başrolleri ise biziz. Çünkü orayı yakacağız. "
Planım karşısında yutkunan adam beni başıyla onayladı.
                        ***********
Uzun bir yürüyüşün sonunda mezarlığa ulaşmıştık. Burada o yaratıklardan yoktu. Aslında burası insanın en güvenli kalacağı yerdi. Planımıza gelince... Poyraz ile cesetleri, mezarlığın yakınında bulunan belediye binasına koyacağız.
Yanımıza bir kaç parfüm şişesi de almıştık. Çünkü parfümler, gözlemlerimiz sırasında bu yaratıkların ceset kokusunu önlüyor ve bizi yakalamalarını zorlaştırıyordu. Mezarlığın kapısına girdiğimiz sırada Poyraz ' a dönerek,
" Mümkün olduğunca yeni gömülmüş olanları seç. "
" Tamamdır. "
Elimize bir kürek alıp mezarlıkların tarihine bakmaya başladık. İşte! Bu mezarlıkta ki kişi iki hafta önce gömülmüştü. Mezarda yatan kişinin ismine baktım. 'Feride Ceylan' kürekle mezarı kazmaya başladım.
Kürekten gelen tahta sesi ile duraksadım. Sonunda tabut gözüküyordu. Yavaşça tabutu kaldırarak kefen içindeki ölüyü açtım.
Halen daha canlı bir görüntüsü vardı.
Aman Allah'ım! Bu kadın çok güzel...
Benim ki gibi siyah ve hafif dalgalı uzun saçları vardı. Teni ise bembeyazdı. Normal olarak. Kadını cesetleri taşımak için kullanacağımız
El arabasına taşıdım. Ardından kokumuz belli olmasın diye parfüm sıktım. Çabuk olmalıydık. Burası ne kadar şehire uzak olsa da canavarlar, bulunduğumuz bölgeye doğru yaklaşırlarsa işimiz biterdi.
1 saat sonra...
Tam 8 ceset toplamıştık. Her tarafımız toprak olmuştu ve çok ağır bir şekilde parfüm kokuyorduk.  Yaptığımız iş ayağa batan boklu bir yolda yürümek gibiydi. Yanlış bir hareketimiz de boka batardık! Bundan dolayı hata yapma şansımız yoktu! Yoksa geberirdik.
Cesetlerin üstünü örterek hızlıca, bize çok yakın olan belediye binasına koştuk. Önce her tarafa kaza geçirdiğimiz arabanın benzinini döktük. Ardından da cesetleri içeriye yığdık. İşte oradalardı! Lanet orusbu çocukları! Birazdan hepsinin yanmasını görmek için sabırsızlanıyordum. Poyraz ' a bakarak gülümsedim.
" Dikkatli ol. Bu yaptığımız iş ne kadar bizi boka batırsa da onlardan kurtulmanın yolu bu. "
" Sende dikkatli ol. "
Belediye binasının arkasına geçerek büyük camın orada gizlendik. Yaratıklar koşarak içeriye girmeye başlamışlardı bile. Tabi bu ceset kokusunda bizi farketmemişlerdi.
Kırk, kırk bir, kırk iki... Tam altmışa yakın canavar içeriye doluşmuştu. Hepsi sekiz ceset için buraya kadar gelmişlerdi. Kıtlıktan çıkma yaratıklar! Tabi bu dönüşenlerin %1 ini bile karşılamazdı. Lakin onlardan ne kadar kurtulursak o kadar iyiydi.
Yarım saat sonra hepsi gelmişti. İçeriden kemirme sesleri geliyordu... İğrenç! Cesetlere bunları yapmak vicdansızlıktı, biliyorum ama yapabileceğimiz başka bir şey yoktu.
Yaratıklar gelmeyi kesince, " Şimdi! " Diyerek bağırdım. Yaratıklar bizi farketmiş gibi etraflarına bakınıyorlardı. Artık herşey için çok geçti... Poyraz kapıyı kapatıp kitlerken bende vakit kaybetmeden pencereye sopayla vurup kırdım. Bütün yaratıklar benim olduğum tarafa gelirken cebimde ki çakmağı içeriye attığım gibi içerisi alev aldı. Yaratıkların acı çığlığı kulağımda yankılandı. Çığlıkları vücuduma saplanmış çivileri çıkarıyordu adeta.
Kulağıma hoş bir melodi gibi geliyordu. Onların acı çekmesi benim rahatlamam demekti. Burası bir cehenneme dönüşmüştü. Belediye binasından dumanlar yükselirken alevler her tarafı sarmıştı. Gözlerimi kapatıp acı çığlıkları dinleyecektim ki
birinin elimden tutup beni koşuşturması ile gözlerimi açtım.
" Ne oluyor! "
" Yaratıklar! Duman kokusu ve yananların çığlıkları onları buraya çekti. "
" Siktir! Bunu düşünemeyecek kadar aptal olamam! "
" Kendini suçlamayı bırak ve koş! "
Ne yazık ki her şey için çok geçti. Yaratıklar dört tarafımızı da birden sarmıştı.
Sanarım ölüm günümüz bugün olacaktı... Poyraz elimi sımsıkı tutarken ona baktım.
" Şimdi ne yapacağız... "
Alnımdan ölüm terleri akmaya başlıyordu. Sahnenin sonu demek ki böyle bitiyordu... Kötü sonla...

PANZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin