"evet, evet. tamam. görüşürüz." minho'nun telefon görüşmesinin bitmesini beklerken geçen zamanda dikiz aynasından kendimi kontrol ediyordum. saçlarımı düzeltip ellerimi yanaklarıma bastırdım, yüzüm fazla şişmiş gibi hissediyordum. birkaç dakika sonra arabanın kapısı açıldı. minho sürücü koltuğuna yerleşip kapıyı kapatırken ben de aynadaki dikkatimi ona verdim. "benimle konuşmak istemediğini düşünüyordum."
"hâlâ konuşmuyorum, sadece eve gitmek için yeterince param yok." dedim şakaya vurarak. gülümseyip arabayı çalıştırdı ve otoparktan çıktık. aklımdakileri nasıl dile getireceğim hakkında düşünürken boğazını temizledi ve dikkatimi çekmeyi başardı. "aç mısın? evine gitmeden önce bir şeyler yiyelim mi?" onu başımla onayladım. önüme güzel bir fırsat sunmuştu, reddedecek değildim.
yol boyunca camdan dışarıyı seyredip söyleyeceğim şeyleri toparlamaya çalıştım. her ne kadar mekâna oturduğumuzda aklımdakilerin uçup gideceğini bilsem de planlı olmak her zaman iyiydi. planım bozulmadıkça nasıl hareket edeceğimi bilmek gerginliğimi azaltıyordu.
öncelikle mantığım yüzünden hislerimden kaçtığım için kendime kızgındım. bunun ondan kaçışa dönüşmesi ise ona olan özür borcumu hatırlatıyordu bana. derin bir nefes verdim kötü düşünceleri uzaklaştırabilecekmişim gibi. tek getirisi ise nefes alışverişimin daha da zorlanmasıydı. sanki filler akciğerimde oturmuş çay saatlerini keyifle geçiriyorlardı. düşüncelerim yüzünden göğsüme yayılmaya başlayan ağrıyla camı biraz araladım. nefes alabildiğimi hissederken arabanın durmasıyla geldiğimizi anlayabilmiştim. camı kapattım ve inip minho'yu bekledim. bu sırada da etrafı inceliyordum.
dışarısında birkaç masa ve sandalye olan bir kafenin önünde durmuştuk. masa ve sandalyeler mavinin hoş bir tonuna boyanmıştı. kapı ve camların tutunmasını sağlayan tahta kısımlar su yeşili rengiydeydi. kapının sağındaki camın üzerinde mekanın ismi göz yormayan bir şekilde yazılmıştı, şirin duruyordu. ilk bakışta burasının tatlı satan bir yer olduğunu düşünsem de içerideki masalardan birinin üzerinde gördüğüm sipariş fikrimi değiştirmişti, ev yemekleri yapan bir yere gelmiştik. aslında aç hissetmiyordum ama dediğim gibi, bana kendi elleriyle sunduğu fırsatı kaçıramazdım.
birkaç dakika sonra minho yanıma geldi ve kolunu omzuma atıp restorana doğru yürümeye başladı. beni de peşinden sürüklerken mekânı incelemekten arabasını nereye park ettiğini göremediğimi fark etmiştim. bunu umursamadım ve ona ayak uydurarak adımlarımı hızlandırdım. kolunun altında durmak güvenli hissettirmişti. düşünceme gülümseyip minho'nun açtığı kapıdan bana yol vermesiyle içeri geçtim. boş masalardan birine otururken bizi fark eden garson çoktan yanımıza gelmişti. önümüze menüyü bırakıp siparişimize karar verdiğimizde kendisini çağırmamızı söyledi ve diğer müşterilerle ilgilenmeye başladı.
birkaç dakika menülere bakınmış, ardından garsonu çağırarak siparişlerimizi vermiştik. garson gider gitmez sessizleşen ortam söyleyeceklerimi unutturmakla kalmamış, üzerine soğuk terler dökmeye başlamama sebep olmuştu. boğazımı temizleyip dikkatini üzerime aldıktan sonra nasıl başlayacağım hakkında düşünmeyip aklıma gelenleri sıralamaya başladım.
"şey... düşündüm de, gerçekten-" konuşmaya daha başlamadan susmama sebep olan şey garsonun siparişlerimizi masaya bırakması olmuştu. normal bir zamanda beklesem bu kadar kısa sürede gelmeyecek siparişin şimdi ışık hızıyla hazırlanacağı tutmuştu. tüm cesaretimi toplamışken, ona açılacakken. garson masadan ayrılırken masadaki çubukları kavradı ve açmaya çalışırken bana döndü. "önce yemeğimizi yiyelim, acelemiz yok. afiyet olsun."
keyifsizce çubuklarımı alıp oyalanarak açmaya başladım. derdim yemek değildi, derdim onunla sakince konuşabilmekti. içimde bir yerlerde köşeye sinmiş cesaretimi tekrar çıkarmak zor olacaktı ama bugün sonucu ne olursa olsun ona açılacaktım. hislerine daha fazla gecikmek istemiyordum. zaten yıllarca onu bekletmiş olmak suçluluk duymama sebebiyet veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ice cream, minsung ✓
Hayran Kurgu"bana bak oğlum, hele bir daha omuz at bak seni nasıl dövüyorum. dondurmam düştü işte!" "hele bir zengin olayım sana dondurma fabrikası alacağım, yeter ki sus sen." ! pov by @stray.kings143 on ig