yirmi dördüncü bölüm

252 23 24
                                    

"Hadi ama," diye homurdandım telefonu cebime sıkıştırırken. "Korku filminde miyiz amına koyayım? Ne bu 'ben arkandayım' klişesi?"

Kulağımdan bir ürperti geçti, ardından bir fısıltı karanlık ormana hakim oldu. "Gerçekten arkandayım Dünya."

Gözlerim kocaman açılırken çantamın kulpunu sımsıkı tuttum. Derin bir nefes aldım ve "Sen..." diye mırıldandım. "Arkamdan mı bıçaklayacaksın beni?"

Kıkırtısı kulağıma ulaştı. Ardından eğildiği kulağımdan dikleşmiş olsa gerek konuşurken nefesi kulağımı gıdıklamıyordu. "Kim olduğumu merak etmiyor musun?"

"Sesinden anlayamayacak kadar salak mıyım ben?"

"Gerçekten sesimden anlasaydın şu an bana sövüyor olurdun." dedi o da.

"Zaten sövüyorum," diye homurdandım. "Hatta bana okulda dediklerinin hepsini yedireceğim sana." Pars.

Önüme geçti. "Öyle mi?" Uzun boyu yüzünden kafamı ona kaldırmak zorunda kalmıştım. O ise kafasını hareket ettirmeden sadece gözlerini bana indirerek konuşmaya devam etti. "Seni öldürürsem ne olacak?"

Göz devirdim. "Ölmüş olacağım."

"Gerçekten bunu istiyor musun? Ölmek?" diye mırıldandı.

"Biliyor musun, şu an seninle burada böyle konular konuşmak çok saçma ama nedensizce senden korkmuyorum. Belki öleceğimi biliyorumdur, belki herkesin bir zaman öleceği gerçeği aklımdadır... kim bilir? Belki de arkamdan birisi ağlamayacak diye mutlu olduğum için ölmek istiyorumdur. Ama eğer ki abimin katili gerçekten sensen..." Derin bir nefes aldım. "Bunların hiçbiri umurumda olmaz ve seni gerçekten öldürürüm."

"Ya?" dedi eğlenir bir sesle. Yüzünü biraz bana eğdi. "Peki Pala abinin katiliyse ne olur?"

Kanım buz tuttu.

"Ya-yapmaz öyle bir şey..." diye mırıldandım. Düşüncesi bile korkunçtu. Kafamı iki yana salladım. "Yok. Pala'yla küçüklükten beri tanışıyoruz. O da abimle öyle. Yani yapmaz. Onların yedikleri içtikleri birdi. Hem Pala katil olacak kadar cesaretli mi sence? Sessiz sakin birisi."

"Ya ben?" dedi o da. Sesi alaylı değildi artık. Gerçekten merak ediyor gibiydi. "Ben yapar mıyım peki? Ben öldürür müyüm abini?"

"Abimin arkadaşı olduğunu söylemiştin..." diye mırıldandım. "Aslında biliyor musun? Bence sen yaparsın." dedim gözlerimi gözlerinden çekmeden.

O ay ışığı altında o saniye onun gözlerinden geçen binbir duyguya şahit oldum. En büyüğü ise kesinlikle hayal kırıklığıydı.

Onu tanımıyordum. Okuldaki davranışlarıyla şu ankiler benzese bile bakışları ve hissettirdiği duygular farklıydı. Kim bilir, kişilik bozukluğu olan kendisiydi belki de?

"Pekala," dedi yere çömelirken. "Sana annemi anlatacağım."

Bende onun gibi yere çömeldim. "Nasıl öldürdüğünü mü?" diye sordum.

"Niye öldürdüğümü." dedi ifadesiz bir sesle. Ardından devam etti. "Aslında annem bir.. nasıl desem... fahişeydi? Babamla o zaman fuhuş evinde tanışmışlardı. Yani..." Başını kaşıdı, ardından derin bir nefes verdi. "Babam büyük bir iş adamıydı. Sonra gitmiş annemle yatmış işte. Öyle böyle aşık olmuş—"

"Yani baban annene mi aşık olmuş?" diye sordum. "Tek bir sekste mi? Gerçekten mi?" diye devam ettim alayla.

"Kapa çeneni," dedi dişleri arasından tıslayarak.

İrkildim. Bu ses tonu korkutucu olmuştu.

"Benim için zor," dedi kafasını tekrar kaşıyarak. "Annemi öldürmem için fuhuş evindeki kadın beni tehdit etmişti. Arada annem beni doğurduktan sonra abimle beni oraya götürüyordu. O zaman görmüştü bizi işte. 9 yaşımdayken..." güldü alayla. "O zaman abimi de tehdit etmişti. Abim yapmayınca da onu..." kafasını daha sert kaşıdı. "Onu... annemden habersiz... o yaşta..." elini gözlerine bastırdı ve dişlerini sıktı. Sertçe yutkunurken devam etti. "Abim benden sadece 3 yaş büyüktü." diye fısıldadı. "O annemi öldürmektense ölmeyi seçti, ben ölmektense annemin ölmesini seçtim." diye devam etti.

Duyduklarımla dehşete düşmüştüm. Böyle bir şey beklemiyordum. Ağzımı açıp tek bir söz söyleyemiyordum; karşımdaki kişi gerçekten bir katildi. Abimin katili ya da değildi ama gerçekten bir katildi ve dünyadan silinmesi gerekiyordu.

"S-sonra?" diye mırıldandım.

"Annemin ölümünün ardından babam çok yas tutmuştu. Zaten onların ilişkisi girintili çıkıntılıydı. Babam zengin olsa dahi... Belki biliyorsundur, orada hep karanlık işler olur. Fuhuş evinde yani. Annem de ayrılmak istediğinde tehditler, kavgalar her yandaydı. Babam annemi oradan çıkarmak için çok uğraşmıştı ama nafile. Neyse işte. Abim annemin beni öldürdüğünü babama söylemişti. Babam da beni öldürmekten beter etmişti," Kafasını tekrar kaşıdı; ama normal bir kaşıma değildi bu, onu fark etmiştim. Resmen derisini kaldırmaya çalışıyordu. "Babama sinirlenmiştim... Onu zehirleyerek—"

"Gerçek olamaz," dedim fısıltıyı andıran sesimle. Dişlerimi sıktım ve gözlerimi kapattım. "Gerçekten babana sinir olmuş olduğun için onu öldürmedin, değil mi?"

Cevap vermedi.

"Kimse ölmeyi hak etmez." Kafamı iki yana salladım. "O yaşta katil olsan bile babanın annenin arkasından yas tuttuğunu biliyordun. Babanın sağlıklı düşünmemesi normaldi. Bu, onu öldüreceğin anlamına gelmezdi..."

Afallayarak bana baktı. "Üzerime gelme!" diye bağırdı aniden ayağa kalkarak. Ayağıyla yerdeki toprağa vurdu. "O yaşta... Ben daha küçücüktüm! Ne yaptığımı biliyor muydum sanki?! Ne yaşadığımı ben biliyorum, sen değil!—"

"Ne diye bana anlatıyorsun bunları o zaman!" dedim ona karşılık. "Sana acımamı ve saçlarını mı okşamamı istiyorsun?! Geçti dememi mi bekliyorsun! Sen bunları hak ediyor musun sence?! Bir düşün! Eminim ki bir karakola gitmek zor olmamalıydı!" diye bağırdım.

Sesi titredi. "Benimde saçımın okşanmaya ihtiyacı var," alt dudağı azıcık aşağı büküldü. "Bende sevilmeyi hak ediyorum. Birisinin beni sevgisiyle büyütmesini, olgunlaştırmasını hak ediyorum... Hep bunlarla yaşayamam ki? Yaşar mıyım ki? Bir katil olarak yaşamay..."

"Yaşayamazsın." dedim sertçe. Gözlerim doldu; anne ve babası yerine kendimin ağlaması gerekiyormuş gibi hissettim. "Anne ve babanı kendi ellerinle öldürmüşsün sen. Baban o zehri kusmaya çalışırken belki de sadece izlemişsin bile."

"Ama ben sevgisiz büyüdüm," dedi titreyen sesiyle. "Sevgisiz büyüyen her şey ölür, bilmez misin?"

"Kendini haklı mı çıkarmaya çalışıyorsun? Gerçekten mi?"

"Ama..." Yutkundu. "Ne yapmam gerekiyor ki o zaman? Ne zaman bende sevilirim? Ne zaman normal bir insan gibi..."

"Normal bir insan gibi yaşayamayacağının farkında değil misin hala? Annen ve babanı öldürürken; ya da abinin ölümüne sebep olmuşken gerçekten normal bir insan gibi gezip tozup para yiyeceğini mi düşünüyorsun? Bir katil bunları yapabilir mi sence?" diye sordum. Sesim katıydı; kesinlikle dediklerinin aksini iddia ediyordu.

"Pekala o zaman," dedi elini cebine atarken. Kaşlarım çatıldı. Sesi tekrar titremiş olsa da bakışları sertliğini almıştı. "Sende öl o zaman Dünya. Şimdi."

"Ölürüm," dedim elim çantamın kulpuna gidip açarken. Elime evden çıkarken aldığım bıçağı alırken devam ettim. "O zaman sende öl Pars."

"Ne de olsa herkes bir gün ölecek, öyle değil mi?"

YABANCI BİR KATİL | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin