yirmi sekizinci bölüm

137 12 8
                                    

1 hafta sonra

"Dönmeyeceksin bir daha eve! Duydun mu beni?! Almayacağım seni evine! Çok terbiyesiz oldun sen! Nereye gidersen git!"

Kaçıncı olmuştu saymamıştım artık. Cevap vermeden arkamı döndüm ve askılıktan montumu alarak kapıyı açtım. Annem hala arkamdan saydırıyordu, onu umursamadım. Umursayacağım bir anne ve babaya sahip değildim çünkü.

Alnımı kaşıdım, elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sanırım evden bu sefer gerçekten kovulmuştum. Anneme bir haftanın dolduğunu söylediğimde bana yine, her zamanki gibi saçma sapan imalar yapmıştı. Başkasının koynuna gidip ona sığınacakmışım sözde.

Ben neticede bir öğrenciydim. Bir haftada işlenen ders notlarını kimse vermezdi, Pars'dan da isteyemezdim. Birkaç gün önce biraz tartışmıştık. Beni hoş karşılamayabilirdi.

Diğer yandan emniyet hala soruşturmaya devam ediyordu ancak hala bir iz yoktu. Hatta bayadır bana ulaşmamışlardı bile, belki de gizli gizli iş yürütüyorlardı. Pars'tan bile bir mesaj yoktu, öyle her şey sıradandı.

Arabama bindiğimde ilk işim okula gitmek oldu. Pala'yı bayadır görmemiştim. Onun yanına gidip kendimi iyi hissetmeme ihtiyacım vardı. Çoğu zaman da başarıyordu da ama bugün biraz fazladan daha iyi hissetsem güzel olabilirdi.

Telefonumun çaldığını duyduğumda yan koltuktaki çantama uzandım ve tek elimle içindeki telefonumu aldım. Hızlıca yola bakıp kontrol ettikten sonra telefonumun ekranına dönüp kimin aradığına baktım; Pars'tı.

Telefonu açarak kulağıma götürdüm. "Ne var?"

"Naber?" dedi sanki her gün konuşan o arkadaşlardanmışız gibi.

"Kafana taş falan düştü herhalde," dedim göz devirerek ama o elbette bu hareketimi görmedi. "Bu nasıl bir konuşma şekli öyle?"

"Evet kafama taş düştü," dedi arabayı okula sürdüğüm sırada, zaten okul ve ev arası kısacık mesafeydi, ve devam etti. "Hemde sarı bir taş."

Kaşlarım çatılırken "Anlamadım." diye mırıldandım. Arabayı virajdan döndürüp sürmeye devam ettim.

"Sen diyorum, aklıma geldin diyorum, bir görüşsek şöyle koklasam seni falan..."

"Sapıtma," diye homurdandım. "Ayrıca biz ne ara barıştık?"

"Affettim seni, öyle çok aman aman abartmaya gerek yok," dedi Pars alayla. "Gelsene buluşalım."

"Pala'nın yanına gideceğim Pars. Şansına küs." dedim.

"Yaa," dedi, sesi üzgün aynı zamanda alaycıydı. "Neyse, biz de sonra öpüşürüz."

"Sikeceğim seni ama," dedim kaşlarımı o görmese bile çatarak. "Ne meraklısın sende bana ya."

"Evet," dedi sessizce. "Aşık olduğum kıza fazla meraklıyım."

Sustum, bir de bu mesele vardı. Benimle dalga geçip geçmediğini bilmiyordum. Sonuçta katillerin duyguları olmaz diyen kendisiydi. Durduk yere böyle bir itiraf yapması saçmaydı.

"Neyse, arabayı dikkatlice sür. Sonra görüşürüz." der demez telefonu suratıma kapattı. Afallayarak ekrana baktıktan sonra nefesimi seslice dışarı verdim. Pars'ın aşk işleriyle uğraşmak istemiyordum.

Okula vardığımda arabayı otoparka park ettim, ardından dersimin olduğu sınıfa doğru yürüdüm. Sınıfa vardığımda ise her zamanki oturduğum yerime oturdum ve telefonumu çıkardım. Pars hala gelmemişti, nerede olduğunu merak etmiştim.

Dünya: Neredesin Pars?

Dünya: Ben sınıfa geldim, benden önce geleceğini sanıyordum.

Pars: Birileri beni mi özlemiş :)

Dünya: Evet, gelecekteki katilimi özledim :)

Pars: Bunu seve seve yaparım, biliyorsun

Pars: Sonuçta ailesini öldüren birisinin sevdiğini öldürmesi çok da zor olmaz

Dünya: Beni kandırmaya çalışma Pars, beni sevmediğini biliyorum

Dünya: Çocukken birbirimize söz vermiş olmamız, birbirimizi sevdiğimiz anlamına gelmez.

Pars: Yine mi bu konu Dünya?

Pars: Çocukluk sözümüzü tutacaktık hani?

Dünya: Öyle bir şey demedim.

Pars: Ama sen sözlerini tutarsın, Dünya.

Dünya: Ama sana verdiğimi tutmak istemiyorum

Pars: Zorla evlendiremem seni, istemiyorsan istemezsin. Boşver, uğraşıyordum zaten seninle

Pars: Ama şunu unutma, ikimizde birbirimizden etkileniyoruz her ne kadar sen beni sevmesen de.

Dünya: Senden etkilenmiyorum, Pars.

Pars: Yarağımın başı.

Dünya: Terbiyesiz.

Pars: Bu etkilendiğin gerçeğini değiştirmiyor

Dünya: Abimin katilinden etkilenemem Pars. Onu sevemem, onunla evlenemem

Dünya: Seni şu ana kadar çoktan polise ihbar etmem gerekiyordu belki de.

Pars: Ama etmedin?

Dünya: Yarın edeceğim.

Pars: Edersen et, güzelim. 7 yıl hapis yatan birisine, birkaç aylık hapis cezası çok da koymaz.

Dünya: Bizim aramızda beş yaş vardı değil mi? Hayatın çürümüş senin, hapislerde ölmüşsün çoktan.

Pars: Bende ondan bahsediyorum ya, sen olduğun sürece dünyam yeşeriyor, aklımı alıyorsun benim. Bir katile hissetmemesi gereken her şeyi, bana bir bakışınla hissettiriyorsun.

Pars: Benim Dünya'm olmuşsun sen çoktan.

Görüldü.

Dünya: Ben sadece abimin dünyasıyım.

Pars: Dünyasıydın.

Görüldü.

Yazıyor...

Görüldü.

Yazıyor...

Dünya: Senden nefret ediyorum, Pars.

Dünya: Beni hiç öpmemeliydin, belki de.

Dünya: Bu pişmanlık duygusuyla yaşayamayacağım çünkü.

Dünya çevrimdışı.

Pars yazıyor...

Pars çevrimiçi.

Pars yazıyor...

Pars çevrimdışı.

-

aylar sonra ybk'ya yb yazmak yuk olurmuş insana

okuyan var mi hala bilmiyorumm😭😭 varsa küçük bir bildirim verebilirler mi bana??

her şeyi öğrenmemize cok az kaldi<3

28.04.2024

YABANCI BİR KATİL | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin