Giray
İnsan sadece kendine kötülük yapan birisine zarar vermiyormuş hayatta. İyilik yapan ona evini açan yardım eden kişinin de canını yakabiliyormuş.
Birkaç saat önce benim yapmış olduğum gibi. Bilerek yapmamıştım aslında. O an onun sesi kulaklarımdan gitmek bilmemişti. Evet karşımda Araz vardı ama beynimin içindeki sesler...
Adını söylemeye bile korkuyordum. Sanki duyup gelecek eski yaşadığım acıları tekrar yaşatacak gibi.
Derin Bir nefes verip karanlık odaya ışıkları saçılan manzaraya bakmaya devam ettim.
Eskiden bir ışık parçasına hasretken şimdi ise Arazın sayesinde çok güzel bir evde yaşıyordum. Ona zarar vererek.
Mutfakta yaptığım aptalca hata gözümün önünde geldiğinde avucumun içiyle saçlarımı geriye doğru iktirdim.
"Hakkını gerçekten böyle mi ödüyorum?"
Belime kadar çektiğim yorganı ellerimin arasına alıp derin bir iç çektim. Kendimi çok suçlu hissediyordum. Kanaması arttığı için doktor çağırınca yukarı çıkmak istemiştim. Ne kadar geçti bilmiyorum ama hiç bir ses gelmiyordu. Bir yere mi gitmişti yoksa?
Dudaklarımı birbirine bastırıp yataktan bacaklarımı sarkıttım. Evde tek kalmak istemiyordum bunun için aşağıya inenektim. Yani umarım inebilirsem.
Ayağa kalktığımda birkaç saniye adım atmadan bekledim, başımın dönmediğine kanaat getirince yürümeye başladım. Işığı açmadığım için ayaklarımı süreyerek gidiyordum birde takılıp düşmemek için.
Kapıyı açtığımda koridordaki ışıklar gözümü kamaştırdı. Bir elimle duvara tutunurken diğer gözümü ovaladım. Sanki aşağıdan konuşma sesleri geliyor gibiydi. Kıpırdamadan dinledim. Ama bu Araz'ın sesi mi dışarıdaki korumaların sesi mi anlayamıyordum.
Merdivenlere doğru yürüyecekken dış kapı açılma sesiyle durdum. Büyük bir ses ile çarpılınca yerimden sıçramıştım. Ne oluyor ya?
"Sikerim hepsini amına koyduklarım"
Arazdı bu ve yine sinirliydi.
"Ne imzası?"
Merdivenlere tutunarak daha dikkatli dinlemeye başladım. Yaptığım hoş değil evet ama merak ediyordum.
"Gönder şu dosyayı bana hemen. O Cihan'a söyle yaşattığını mumla arar hâle gelsin istemiyorsa fazla kaşınmasın"
Cihan mı? Adını duyduğum anda korkuyu bütün iliklerimde dolaşmaya başladı. Olduğum yere çömelip bacaklarımı kendime doğru çektim. Beni almak için mi uğraşıyordu anlamamıştım ki ?
Konuşma sesleri hâlâ devam ediyordu. Ama duyduklarım bana yetişmişti, kulaklarımı kapatıp başımı korkuluklara dayadım.
Merdivenlerin hızlı hızlı çıkma sesi gelirken daha bakmaya fırsatım olmadan beni gördüğü gibi bağırması bir olmuştu.
"Sen neye imza attığının farkında mısın?"
Üzerime doğru eğilip bağırmasıyla gözlerimi sıkıca yumup, kulaklarımı kapatacakken bileklerimi tuttu. Ellerimi kendime doğru çekmeye çalıştığımda bedenimi sarsarak kaşlarını çattı.
"Sana diyorum Giray"
Karşısında donup kalmıştım. Neyden bahsettiğini bile anlamazken bağırıp çağırması iyice tutulmama sebep olmuştu. Cevap vermezsem daha da kızacağı için;
"Araz ben.."
Yutkunup devamını getirmek için birkaç saniye bekledim ağladı ağlayacaktım. Bileklerimi hâlâ tutan ellerine indirdim bakışlarım.
"Ben bişey atmadım. İmza atmadım bilmiyorum. Bağırma bana "
Diyebildim zar zor. İnanmaz ifadeyle gözlerime bakıp ayağa kalktı. Gülerek saçlarını geriye çekiştirdi.
"Şikayetçi olmuyorsun, darp raporu almak istemiyorsun. Şimdide bu imza amacın ne senin giray?"
Cevap vermemi beklerken ağlamaya başlamamla yine küfür etmişti. Az önce güzelim deyip özür dileyen insandan eser yoktu.
"Kalk ayağa canımı sıkma daha fazla"
Kalbim kırık bir şekilde arkamdaki korkuluğa tutup kalktım. Üzerimde hakimiyet kuran bakışları yüzünden kafamı yerden kaldıramaya cesaret bulamıyordum.
Sinirle nefes alış verişi daha çok geriliyorum. İşaret parmağını kaldırıp üzerime doğru yaklaştı.
"O attığın imzayla seni tekrar yanına alabilirler. Bunu mu istiyorsun?"
Yanına almak mı? Ağlayarak kafamı iki yana salladım.
"Araz verme beni onlara. Beni öldürürler"
Deyip ayaklarının dibine kapandım kollarımı bacaklarına doladım.
"Yalvarırım sana ne istersen yaparım lütfen."
Kafamı bacağına dayayıp "Lütfen" diye tekrarladım.
"Giray kalk"
"Çok korkuyorum Araz, yalvarırım" dedim yaşlarım yanaklarımdan süzülürken.
Hiçbir sey demediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Karşıya bakarken ona baktığımı görünce yukarıdan gözlerime baktı. Dudağımın titremesini durduramıyordum.
"Hay ben böyle işi" deyip bacaklarımın altından kollarını dolayıp kucağına aldığında boynuna sarıldım. Ondan başka güveneceğim birisi yok oluşu bir gerçekti.
Merdivenlerden aşağıya inip büyük L koltuğa doğru ilerledi. Eğilip kollarımı çözmemi beklerken aksine daha sıkı sarıldım.
"Otur şuraya konuşacağız"
Lafını ikiletmeden oturdum bacaklarımı kendime doğru çektim. Aynı koltukta yanıma oturup bana doğru döndüğünde derin bir nefes alıp sabır dilermiş gibi başını sola doğru cevirdi.
"Ağlama karşımda durup durup"
Böyle dedikçe daha çok ağlardım ki. Zaten korkuyordum bide sinirli oluşu iyice tuzu biberi oluyordu.
"Ama ne yapayım içimden geliyor"
Bişey diyeceği sırada telefonu çaldı. Açıp hiç bisey demeden dinlemeye başladı. Karşıdaki kişinin sesini az çok duyuyordum
"...el yazısıyla yazılmış bide"
Bişey demeden kapatıp telefona bakmaya başladı. Ardından bana doğru cevirdi.
"Bu senin yazın mı?"
"E-evet"
İmzalı kağıdı gördüğümde beynimde her şey canlanmaya başlamıştı. O iğrenç gün.
Ay hemen bölümde attım size🥰
Şimdi araza saydıranları duyuyor gibiyim 😅 ama çokta şey yapmayın ha, daha çok bölümümüz var kimin ne çıkacağı belli olmaz
Sizce Giray'ı alacaklar mı?
Araz bu tepkisinde haklı mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANOREKSİYA - GAY
FanfictionKimin gücü yeterdi 37 kilo olan bir gence nefes almayı öğretmeye?