break the chain

292 37 80
                                    

rahatsız edici ögeler içerir!

İnsanın boğulduğu birçok an vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İnsanın boğulduğu birçok an vardı. Belki ailenle basit bir akşam yemeği yerken, belki sınav ortasındayken, belki de yalnız başına odanda otururken bir anda boğulabiliyordun. Hayattan tamamen ayrılıyor, kendi düşünceler denizinde nefes almaya çalışıyordun.

Fakat zihin o kadar zorluyordu ki insanı, her bir boğucu anıyı en ince ayrıntısına kadar yansıtıyordu. Sen onları aklından çıkarama diye sürekli, en başından sarıyordu anılar. Taehyung annesinin kana bulandığı anı tekrar tekrar görüyor, elinin değdiği silahı kendisinin mi ateşlediğini sorguluyordu.

Hayır, o ateşlememişti. Taehyung'un eli hiç bir zaman tetiğe gitmemişti, o her saniye diğer adamın elini tutup silahı almak için çabalamıştı. Fakat elinden silahı almaya çalışırken yanlışlıkla, yanlışlıkla da olsa o tetiğe dokunabilme olasılığı vardı değil mi?

Onun kılına zarar gelmesin diye çabalayan annesinin canını alma ihtimali vardı. Taehyung yapmış olabilirdi, annesini kendi elleriyle kana bulamış olabilirdi.

Hayır- hayır o bulamamıştı. O şerefsiz ateşlemişti silahı, o vurmuştu annesini. Her şeyi başlatan da o değil miydi zaten? Hayır, her şeyi başlatan o değildi daha büyük bir şeyler vardı. Daha büyük- daha yüksekte insanlar vardı.

Annesi işten gelince olmuştu değil mi? Öyleyse iş yerinde yaşanmış olmalıydı; büyük biri, iş yeri, görmemesi gereken şeyler. Büyük, iş Jang Otel.

" Çocuk, sessizce oturman hiç bir işimize yaramıyor. O silahı nereden buldun? " polis ekipleri karşılarındaki bu çocuktan sıkılmışlardı. Taehyung yalnızca ellerine bakıyor, kim ne derse desin tepki vermiyordu.

Annesi ölmüştü, annesinin cesedinin morga kaldırılmasını büyüttüğü gözleri ardından izlemişti. Sanki melek olduğunu kanıtlamak istercesine beyaz bir çarşaf örtmüşlerdi üstüne. Çok çalışmaktan nasır tutmuş elleri sedyeden aşağı sarkarken izlemişti Taehyung annesini. Kuaföre para vermemek için azar azar kullandığı boyalarla boyadığı saçları öylece dağılmıştı sedyenin üstüne. Yüzünde oluşan kırışıklıklar sanki birer birer gülümsemişti Taehyung'a.

' Sorun yok. ' diyorlardı. Annesi onu rahatlatmaya çalışıyordu. Oğlan kriz geçirirken, polis ekipleri ve hemşireler onu yerinde tutmaya çalışırken annesi hafif morarmış dudaklarıyla uzanıyordu öylece. Yüzündeki huzurlu ifadeyle oldukça mutluydu sanki. Yanı başında bağırıp çağıran oğlunu duymuyordu. Onun adını hıçkırarak haykıran, son kez annesine dokunmak için yalvaran oğlunu duymuyordu.

Bu cehennemden gidiyordu, olması gerektiği yere sonsuza dek gidiyordu. Ardında onun için ağlayan oğlu bunun için bir bedeldi sadece. 18 yaşındaki oğlunun acı haykırışları, yıllarca çektiği acılardan kurtulmanın bir bedeliydi.

Bedeli ödeyen oğlu ise saatlerdir oturduğu sorgu masasında oturmaya devam ediyordu. Saat başı bir çok insan girip çıkıyordu odaya, Taehyung bir kere bile kafasını kaldırıp kimin ne söylediğine bakmamıştı. Bakamıyordu çünkü zihni ona öyle oyunlar oynuyor, öyle sahneler gösteriyordu ki Taehyung onların sorusuna cevap veremiyordu.

cerebrum jailed |taejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin