SARIGÖZ'ÜN AĞZINDAN
Mırıltılar eşliğinde okulun bahçesine giriş yaptım, okul 8.00'de açılıyordu ve ilk ben giriyordum. Neden ben salak mıyım? Diye sorarsam kendime hayır diyerek cevaplarım çünkü benim servisim erken geliyor.... Okulun merdivenlerine ilerlemeye devam ettim.Islanmış mermer merdivenleri yavaş yavaş çıktım kapıya gelince demir kulumpu iterek içeri girdim. Ayaklarının kaymaması için yerdeki paspasa ıslak ayakkabılarını sürttürdüm. Ardından ikinci gri demir kapıyı yavaşça ittirdim bir anda iki hafta önce yaşadığım olay geldi aklıma;
Umay (sıra arkadaşım) ile okula gidiyorduk. Kapının bazen –hani şu kapı yavaş açılıp kapansın diye bir şey takarlar ya –onu takmayı unutuyorlardı. Umay kapı ağır açılacak alışkanlığıyla hızla ittirdi, kapı ittirdiği hızdan daha hızlı bir şekilde açıldı ve cama vurdu. Tabii ki de cam kırılmadı ancak çok büyük bir ses çıktı. Biz birbirimize baktık Umay biraz utanmıştı ve hatta yüzü kızarmıştı "Biz yapmadık!" deyip hızla Umay'ın koluna asıldım...
Yüzümdeki gülümseme hafif bir kıkırtıya dönüştü. İkinci kata çıkmak üzere gene merdivenlere ilerledim biraz daha hızlı bir şekilde yukarı çıktım, merdivenler bitince sola dönüm koridora girdim. Koridor biraz karanlıktı ama sonundaki camdan içeri ışık giriyordu. Biraz ürkek bir şekilde ilerlemeye başladım.
Öğretmenler odasının yanında olan sınıfımızın kapısını açtım ve içeri girip kapıyı kapattım. İçerisi, dün film izlemek için indirdiğimiz perdeler yüzünden karanlıktı. Perdelerin arasından sızan ışık ile içerisi loş olmuş durumdaydı. Duvar kenarında ilk üçüncü sırada olan yerime ilerledikçe sağ tarafa -duvar tarafına- çantamı bıraktım ardından üstündeki nemli yağmurluğu çıkardım ve askılığa astım.
Karanlıktan nefret ettiğim için cam kenarına ilerleyip perdenin boncuklu ipini tutup aşağı doğru çekmeye başladım ters orantı ile perde yukarı çıkmaya başladı. 4 perdeyi de açınca iki camı da açtım. Çünkü içerisi ahır gibi kokuyordu.
Ardından yerime geçtim çantamı açtım ve içinden Suç ve Ceza'nın ikinci cildini çıkardım. Bu sessizliği şu an kitap okuyarak değerlendirmek istedim çünkü beş on dakika sonra burası berbat bir gürültü ile dolacaktı.
1-2 sayfa okuduktan sonra kapı açıldı içeri 5 kişi girdi. Aralarında Melike, Emine ve Arzu da vardı onlar çantalarını koydular ve yanıma geldiler "Günaydın" Arzu kitabın kapağını tutup "Ne okuyorsun?" deyip baktı "Suç ve Ceza" diye mırıldandı. "Günaydın" değerek Melike'ye karşılık verdim.
Tekrar kapı açıldı bu sefer içeri Umay girdi "Günaydın! Sınıfımın masum köylüleri!" deyip el salladı. Ardından yanıma geldi ve yanıma çantasını koydu. "Siz kahvaltı yaptınız mı?" Melike sormuştu "Günaydın Umay'ım" deyip yanaklarını mıcırdım "Ben şahsen yaptım" Umay ellerimi çekiştirdi "Dur deli kız!" kıkırdadım ve Melike'ye baktım "Bu gün aramızda iletişim sorunumuz var!" Arzu kıkırdadı "Bence de Melike soruyor sen iki cümle sonra cevaplıyorsun sen bir şey diyorsun ben iki cümle cevaplıyorum"
"Hadi siz inin biz yaptık kahvaltımızı" onlar kapıdan çıkıp gitti. Sınıf dolmaya başlamıştı. Kitabın kapağını kapatıp sıranın altına soktum. Kolumu yastık gibi yapıp alnımı koluma yasladım.
Sanki yoğun tempolu çalışıyormuşum gibi başımdaki ağırlık tatlı bir şekilde kayboldu. Uyuyamayacaktım ki bu gürültüde. Bari böyle durayım diyerek içimden geçirdim.
Sıkılınca kalıtım ve Umay'dan kalkmasını isteyip geçtim
Nereye gideyim?..
Lavabo.
Sınıftan çıktım. Dünyayada ki en sinir bozucu şey eski sevgilinin sana sinir bozucu bir biçim de bakması.
"NE BAKIYOSUN EMBESİL!" içimden geçirdim tabii ki de. Bizim katta öğretmenler tuvaleti vardı o yüzden üst kata çıktım. Ve lavaboya girdim. Hah ikinci sinir bozucu şey eski sevgilinin eski sevgilisi. Gerçi ben ona hep sinir olurdum. Saçımı toplayıp çıktım. Ve sınıfa indim.
İşte benim tarafta hayat böyle.
En azından Bilge varken birkaç macera oluyordu. Şimdi.. Maceradan yoksun kaldık. O gitti. –Başa bir okula-
Tabi o gidince sanki bizim grubun içinde gruplaşma oldu.
Sıkıldım demiyim de, ben uğraşmıyorum. Belki de ne eskisi gibi Belieber gruplarına katılsam ortam falan yaparım ama ne biliyim...
Çok anım var aslında. Ama arkadaştan öte biri yok.
Hep hayalim olmuştur;
Sıraya başını koyup uyurken gelip sana sarılarak uyuyacak
Veya sen basketbol oynarken gelip seni kucağına alıp basket atmanı sağlıycak.
Ve ya senin belinden tutup döndürecek
En önemlisi çok büyük sayıda eskisi olmayacak. Bartu gibi 10 kızla eskisi olmayacak.
2-3 neyse de deneme tahtası olmasın.
Belki uyuyamamamı nedeni budur?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seversem Sever misin?
ChickLitHer rengin bir anlamı vardı onun için. Bazen özlemi yansıtan gri, bazense mutluluğu anlatan mor. Bazen hayatın devam ettiğini yansıtan turuncu, bazense en çıkmaz zamanda dahi sana ışık tutan buz mavisi veya seni çıkmaza sürükleyen tüm kapıları kapat...