Matematikçinin çalan I Phone sesi sınıfın sessizliğini bozarken, değişik bakışlarla telefonu alıp sınıftan seri adımlarla çıktı. Berk 3 gündür gelmiyor, öğretmenlerin deyimi ile okulu asıyordu. Bahadırsa öldürücü bakışlarını eksik etmiyor, sağ olsun yaşayan ölü yapmıştı beni. Sadece bir soru vardı bende ' Berk acaba beni bu ölüm çukurundan nasıl kurtaracaktı? '
Tahtadaki denklemleri deftere geçirmeye çalışırken telefonumun titremesi hem sınıftaki sessizliği bozdu hem de gözlerin bana dönmesini sağladı.
Sıranın altındaki gözde bulunan defterlerin üstüne koyduğum telefonu sağ elimle alıp baktım Berk arıyor' yazıyı görünce sol elimdeki yazma pozisyonunda olan kalemi masaya bıraktım. Titreme kesilsin diye kilit tuşuna bastım. Ekran karardı ve kapandı.
İki dakika sürmeden mesaj titremesi ile ekran aydınlandı. Konuşma balonuna bastım.
Whatsapp grubuna gelmişti
•Bu sefer buldum, valla buldum! -Berk
•Ne diyor bu gene? -Kaan
•Sen niye okula gelmiyorsun lan? -Ali
•Abi! Görüldü yapma bari, bak anlatıyorum! -Berk
•Sen çok sönüksün. Hâlbuki Bahadır'dan daha çok gelişmiş bir vücudun var. Ağırlığını koy. -Berk
Kaan bana baktı. "Bak işte, bu sefer haklı" Ali, "Korkak bakma abi! Sen korktukça o kendini bir şey zannediyor." Telefonu eski yerine koydum. "Tamam, teneffüste hallederiz". Hocanın içeri girmesiyle sınıftaki uğultu gitti. "Karekökün dışında kalan üssü 2, karekökü ile beraber birbirini götürür" deyip akıllı tahtada işlemi yapmaya başladı.
Teneffüs ziliyle bizim 4'lü ayaklandı. Hocanın arkasından çıktık. Koridorun sonundaki cam kenarına ilerledik. Bahadır ve Ömer koridorun diğer ucunda gözükünce ciddileştik. Bizim bu tarafa doğru gelmeye başlayınca derin bir nefes aldım. Yanımıza gelince çektiğim nefesi verdim.
"Selam gençlik" mırıldanarak söylemişti. "Selam" diye mırıldandı bizimkiler, ben sadece başımı hafif sallayabilmiştim. "Senle çıkışta biraz konuşalım" gene başımı aşağıya doğru sallayabilmiştim. Arkasını dönüp ilerlemeye başladı. "Ağabey inanmıyorum ya!" saçlarını tutup durduğu yerde döndü. "Ya bildiğin sus pus ona itaat ediyorsun! 'Hayır, gelmiyorum lan!' veya 'O Sarı Göz benim, sen dahil kimseler karışamaz! Desene hadi!" Kaan'ın atağı ile gözlerimi kapattım.
"Bak bu sefer gene Kaan haklı" Ali'ye baktım. "Konuşalım bakalım, konuşalım ki şu donmuş buzulları eritelim" Yaslandığım camın mermerinden ayrılıp sınıfa ilerlemeye başladım. Daha lise 2'de ne bu bağımlılık. Köşeden dönen sarı saçları ile dikkatimi üzerine toplayan kız ile gene her zaman olduğu üzere yerime çakıldım.
Umay'ın koluna daha çok yakınlaşınca bir şeyden kaçtığını anladım. Arkasından gelen kişiye bakınca, eski sevgilisi Bartu olduğunu anladım. Bende sinir olurdum bu çocuğa. Hep bir embesil hareketler, salak salak konuşmalar. Görsen mecnun(deli) zannedersin o derce. Gözleri rastgele beni bulunca kitli olduğum yere 2 kat daha çok sıkıştım. O gözlerini yüzümden çekince rahatlama bıraktı üstümde. Gözlerimi kapattım, omzuma değen elle gözlerimi araladım. "Hadi kanka, sınıfa" sınıfa girdim. 4 saat ders kalmıştı. 2 ders blok ders işlenecekti. Ve ders Edebiyat!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seversem Sever misin?
ChickLitHer rengin bir anlamı vardı onun için. Bazen özlemi yansıtan gri, bazense mutluluğu anlatan mor. Bazen hayatın devam ettiğini yansıtan turuncu, bazense en çıkmaz zamanda dahi sana ışık tutan buz mavisi veya seni çıkmaza sürükleyen tüm kapıları kapat...