Tüm yıl boyunca onun karşısına çıkmadım, hoş o da zaten sınıftan çıkmadı. Bahadır ve Begüm'ün arası açılmıştı. Bahadır kaydını başka bir okula aldırdı. Kaan ve Berk Begüm ile konuşmam için ısrar etseler de bir daha onunla konuşmadım. Şu an Yıldız hoca karneleri dağıtıyordu. Adımı söylemesi ile dışarıda bisiklet süren çocuklara bakmayı kesip hocaya baktım ve ayağa kalktım. Hocanın yanına gittim "Onur belgesi ve Taktir, Teşekkür ederim Bartu emeklerimi gayretle yaptın. Umarım güzel bir üniversite kazanırsın. Hayallerinin peşinden koş oğlum" ve gülümsedi karneyi alıp sarıldım. 'Hayallerinin peşinden koş..' haklıydı aslında.
Yüzüme tüm yıldır uğramayan gülümseme bir anda coşturdu. "Hocam lavaboya gidebilir miyim?" Gülümsedi "Git bakalım" sıraya karneyi atıp sınıftan çıktım. Onların sınıfına ilerleyip kapıyı çaldım. 'Gir' sesinin duyunca kapıyı açtım. Tam orta sırada ilk sırada oturuyordu, görünce tutukluk yapsam da Kenan hoca "Ne oldu Bartu" Demesiyle "Hocam Sa.. Begüm Yıldırım'ı Ekin hoca çağırıyor"
"Karne dağıtıyorum.." hiç bu kadar dik kafalı olmamıştım ama "Acil dedi hocam" Başını salladı Begüm pörtlek gözler ile kapıya ilerleyip yanımdan geçti. Kokusu burnuma gelirken gülümsemem arttı. "İyi dersler hocam"
Kapıyı kapatır kapatmaz Begümün kolundan tuttum, kolunu çekerek bana döndü "Ne yapıyorsun sen ya?" sinirlenince ayrı bir sempatik oluyordu, gülümsedim. "Seninle önemli bir şey konuşmam lazım" Gözlerini benden ayırarak etrafa baktı. "Begüm koca bir yıl sırf sen korkuyorsun diye sana yaklaşmadım" İki elinden tuttum "Şunu bil ki bu dünyaya bir kez geleceğiz, ikinci bir şans yok. Bir defa lise okuyacağız ve gene bir defa 11. sınıf okuyacağız." Tek elini dudaklarıma yaklaştırıp öptüm.
"Ben hayatımda ilk defa bu denli büyülendiysem, sebebi olan kızı mutlu etmem gerekir" Ellerini bıraktım. "Begüm, hayallerimiz çarpılmışken neden yaşamıyoruz?" Elimi uzattım tutması için "Bırak seni mutlu edebileyim" Elimi tutması için umutlanırken. Elime bakıyordu, nefes alışverişi yavaşlarken bana baktı. Tutmayacaktı...
Gözlerim yere indi. Bir anda boynuma sarılan iki bilek veya el veya kol ne bileyim ben ne olduğunu, Begüm bana sımsıkı sarılırken ben şaşkınlığımdan daha demin tutması için uzattığım elim havada kalmış ağzım ise şaşkınlıkla açık kalmıştı. Yavaşça ellerimi beline dolandırdım.
Bir anda basılan zil sesi ile şoka uğradık. Ayrılıp gülümsedik. Hayır bu sefer bırakmayacaktım. Elinden tutup sınıfına girdik. Karnesini alıp bizim sınıfa ilerledik Kaan'ın elinden karnemi alıp merdivenlerden seri bir şekilde inmeye başladık.
"Onur belgesi mi aldın sende?" Ona baktım "Evet" "Bende aldım" Gülümsedim.
Kalbimin ana haberlerinde "Mutlu Son" yazarken okulun bahçesinde sıraya girdik. İstiklal marşı sonunda okuldan ayrıldık. Onun evine ilerlemeye başladık.
#2 Yıl Sonra
AVM'nin önünden yağmurdan korunmak için geçirdiğim kapüşonu biraz daha çekiştirdim. Etrafa bakmaya çalıştım. Saat 12 de buluşacaktık ama ben 11.30 da gelmiştim ve delicesine yağmur yağıyordu. Etrafa bakınmaya devam ettim. Karşıdan bir toparlak geliyordu. Kıkırtılar eşliğinde mermerine oturduğum ağacın arkasına geçtim. Bu ağaçta buluşurduk hep. Tatil yüzünden 2 ay görüşememiştik fazlasıyla özlemiştim. Telefonum titremeye başlayınca anladım beni aradığını. Gülümsedim Ağacın öbür tarafına baktığımda şemsiyesine sarılmış kulağında telefon beni arıyordu. Yanına ilerleyip elini tuttum.
"Beni mi aramıştınız küçük hanım" Gülümsedi daha sonra kıkırdadı. Çok tatlı olmuştu, makyajıyla birleşen bronzlaşan teni...
Bana sarılınca gülümsedim "Seni çok özledim" diye fısıldadı.
"Biliyorum. Sesin her şeyi açıklıyordu telefonda. Bende seni özledim." Diyerek ayrıldık. Yağmur hala yağıyordu. Şemsiyenin altında birbirimize bakarken aklıma seans geldi.
"Seansa geç kalmamalıyız" Deyip elinden tutup içeri koştuk. Şemsiyesini kapatıp Xr cihazında geçtik. Sinemanın önüne gelince beklemesi için onu kırmızı şeritli çizginin öbür yanına bıraktım. 2 kişilik sıranın sonunda dururken birbirimize salak salak bakıyorduk. 'Sıra sende' dercesine bakınca önüme dönüp İnternet den ayırttığım biletleri aldım. Ücretini ödeyip sıradan çıktım.
Elini tutup banknotu okutmak için makinenin oraya ilerledik. Çıkan bip sesi ile içeri girip koltuklarımıza oturduk.
"Benim dediğim filme almışsın bileti" deyip gülümsedi. "Evet çünkü 2 hafta öncesinden söylemiştin 'Çok merak ediyorum acaba nasıl bir film' diye, unutmadım" deyip göz kırptım. Bu sırada unuttuğum şey kafama dank edince. "Hemen gelirim" deyip hızlıca salondan çıktım. 2 büyük boy patlamış mısır ve fanta alıp salona ilerledim. İkimizde seviyorduk, film izlerken patlamış mısır ve fanta yeyip içmeyi. Salona girip yanına oturdum. Salon fazla kalabalık değildi. "Ya Bartu" Gülümsedim "Ne var ya ben bunca ay bunu bekledim"
"Mısır almayı mı?" Elimdeki mısırı verdim cebimi gösterip fantayı almasını istedim. Gözlerini kısıp bana dövecek gibi bakınca sırıttım. "Hırkanı çıkar hasta olacaksın" daha çok sırıttım.
Dediğini uygulayıp hırkayı çıkarttım ve yan koltuğa koydum. Yanına oturdum kolumu omzuna atınca bana sarıldı. Hayatımın manzarası buydu işte. Saçından gelen hasret kaldığım koku burcu burcu gelirken kafasını bana çevirip baktı. "Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum Sarıgöz" gözlerini kıstı. "Bana Sarıgöz demeyi keser misin?"
"Sebep?"
"Seni daha çok seviyorum ve bu daha çok korkmama neden oluyor" Biliyordum oda benim kadar korkuyordu. Bir gün mutluluk iksirinin etkisi biterse diye. Daha çok sarılıp saçını koklayarak öptüm. "Bazı şeylerin farkında olursak belki bitmez?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seversem Sever misin?
ChickLitHer rengin bir anlamı vardı onun için. Bazen özlemi yansıtan gri, bazense mutluluğu anlatan mor. Bazen hayatın devam ettiğini yansıtan turuncu, bazense en çıkmaz zamanda dahi sana ışık tutan buz mavisi veya seni çıkmaza sürükleyen tüm kapıları kapat...