-1,

1.3K 74 91
                                    

-✦-
⋆1448, edirne sarayı;

kütüphaneye öğlen ışıkları doluyor, geniş pencerelerden dağınık kitaplara düşüyordu. içerisi çok sessizdi, lale'nin nefes sesleri ve kalemin parşömen ile buluştuğunda ortaya çıkan ses dışında hiçbir şey yoktu.

kahverengi gözlerini bir okuduğu kitaba bir de parşömene çevirirken oldukça odaklanmıştı, tek başına olmanın verdiği rehavet ile iyice masaya eğilmişti.

hiç beklemediği bir anda dudaklarının üzerine bir el kapandı, diğer el ise onu birinin bedenine bastırdı. çığlık atıp, çırpınmak üzereydi ki;

"benim, sakin ol."

mehmed kulağına fısıldadı, daha sonra ise dudaklarını boynuna sıcak bir öpücük ile bastırdı. lale'nin yanındaki sandalyeyi çekerken genç kızın omuzuna sertçe vurması ile güldü.

"neden seslenmedin, ödüm koptu!"

"beni farketmeni bekledim ama çok dalmıştın, ne desem korkacaktın."

diye konuştu, lale'nin sandalyesini kendine çekti. şimdi bedenleri daha yakındı, mehmed'in gece karası gözlerini daha yakından görebiliyordu. yalan bir kızgınlık ile başını diğer tarafa çevirdi, şehzadenin ona bakarak daha çok gülümsediğini biliyordu.

"korkutmadan gelseydin."

mehmed kolunu beline sardı, çenesini omuzuna yasladı. lale'nin yanında çocuklaşması onu sadece mutlu ediyordu, şımarması veya nazlanması da öyle. zira aralarındaki bu samimiyet için çok uğraşmıştı.

"özür dilerim, güzel lale'm. beni bağışlayıp, güzel gözlerinin bir bakışını lütfedebilecek misin? yoksa diz çöküp yalvarayım mı?"

bu sefer kız güldü, şehzadeye doğru döndü. göz göze geldiler, yüzleri çok yaklaştı. mehmed'in gözlerinin içi gülüyordu. lale;

"edebilirim, sanırım. ne de olsa şehzademizin ricası."

dudakları birbirine yaklaştı, öpücükten evvel dudaklarını birbirine sürterek; kadifemsi hissi zihinlerinde kazıdılar. ilk kez olmasa da.

mehmed'in uzun parmakları, genç kızın saçlarına uzandı. parlak bukleleri açarak saçlarını okşadı. alınları birbirine yaslandı, nefesleri birbirine karıştı.

"keşke tüm günümü seninle geçirebilsem. seni izlesem, seni duysam, seni öpsem..."

dudaklarına kısa bir öpücük bıraktı. bu ikisine de yetmedi; derin nefesler aldılar. aralarındaki çekim öyle güçlüydü ki; sanki onları birbirine fiziksel bir güç ile bağlıyordu.

"şu hayatta en çok ne olmak istiyorum bazen biliyor musun? omuzlarını saran şal... ne şanslı, hep yanında. tenini hissediyor, kokunu duyuyor, sesini dinliyor... ya da en sevdiğin kitabın... her gün ondan biraz okuduğunu biliyorum... seni hissediyor, gülümseyişini görüyor... her gün. bu ne büyük lütuf."

-düş tüccarı, #dbahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin