-14,

421 37 54
                                    

-✦-

lale, şahi ve daye arasında otururken kendini kasvetli bu ruh hali içinde sıkışıp kalmış ve kurtulması imkansızmış gibi hissetmekten geri duramadı. bir elinde oldukça ironik şekilde geri gelen broş, gözleri kuyumcuları dolaşan ve kayıp takıları soruşturan ağalarda, bıkkınca onları dinliyordu.

ne yazık ki haber yoktu, sanki hırsız takılar ile rüzgar olup gitmişti. daye ve şahi sorular sorarken sadece dinleyen lale daha sonra da çekilmelerini söyledi. lacivert elbisesinin eteklerini oturduğu yerde düzeltirken, daye nahif bir ses ile;

"ah kızım... kendini bu kadar üzme, elbet bulunacaktır! satabileceği tüm kuyumculara haber gitti bile."

"elimde değil, daye hatun. başka takılar olsa canımı sıkmazdım, lakin alabileceği en değerli şeyleri almış..."

tam da bu sırada dairenin kapısı açıldı, üç kadın da maruzatı merak ederken gül hatun elinde oldukça şık bir kutu ile içeri girdi. dadı hatunlar merak ile baş hatunu izlerken kutu lale'nin yanına bırakıldı.

ince bir işin eseri olduğu açıktı, uzun yıllar sarayda çalışmış ve ihtişama son derece alışkın olan bu kadınlar dahi şaşkınlık ve belirgin bir merak ile izlemeye başladılar.

"bu nedir?"

genç kız kırmızı kadife, altın ve yakut dizilmiş kapağı açtı. bu değerli taşların en ortasında, kapağa yerleşmiş; daha evvel girmediği bir taş vardı. kahverengi ışıltıları, etrafına bezenmiş pırlantalar ile birleşince göz alıcı bir manzara ortaya çıktı. kapak açıldığı vakit türlü mücevher öyle parladı ki, sanki oda daha da aydınlıktı şimdi.

"şehzademizin hediyesidir, lale hatun."

dadı kadınlar hediyenin ihtişamı ile ilgilenirken, ağzına kadar dolu kutudaki çoğu parça incelendi. kesinlikle oldukça görkemli bir hediyeydi; kolye, küpe ve yüzükler türlü değerli taştan işlenmişti. ve bir de taç vardı; en kıymetlisinin kendisi olduğunu belli eder gibi en tepede ışıldıyordu.

yakut yüzüğü parmağına geçiren lale, hala kutuyu ve parçaları incelemekten geri duramıyordu. zira böyle bir sanatçılık ve yeteneği hayatında görmemişti. mehmed her hediyede onu daha da fazla şaşkınlığa uğratıyordu.

"ne güzeller, değil mi şahi? ah! sana çok yakışacak lale'm!"

daye'ye cevaben şahi muzip bir ifade ile;

"öyle... böyle hediyeleri sultanlar, eş adaylarına yaparlar... hasekiler bile erişemez."

daye, mehmed'in zevki ve lale'yi ne kadar sevdiği hakkında konuşurken; şahi, lale'nin resmi bir eş adayı oluşu ve müsade alır almaz şehzadenin kendisi ile evleneceğinden emin olduğundan bahsetti. bir süre sonra saray koşuşturmasına dahil olması gereken kadınlar daireden ayrıldı.

lale dairede yalnız kaldığı vakit, kendini düşünmekten alıkoymak için yeni parçalar ile uğraşmayı sürdürdü. arkadaşları ile istemsizce araları soğumuş, vlad kendisinden kaçar olmuştu. aslan ise onu görmek istese de çok meşguldü, bir kaç dakika talim arasında onunla konuşabiliyor; delikanlıya şans diliyordu. sandra, zamanının iki gündür tamamını yalnız geçirmek istiyordu. lale'ye yarım yamalak karanlık ve tehlikle hakkında bir şeyler anlatmış ve odasına çekilmişti. sözlerine göre hiç değilse hissedip önlem almak için huzura ihtiyacı vardı.

-düş tüccarı, #dbahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin