-✦-
-1449, edirne sarayı;
yeni gün parlak olduğu kadar huzursuzdu. bu saraydaki kimseye huzur getirmiyor olması ne vasattı... şehzade mehmed'in dairesinde gün erkenden başlamıştı, geceden aklında kalan bir kaç şeyi not alıyor; kahvaltı sofrasının dairesinde kurulmasını bekliyordu.
aklında çok şey vardı, evvelce güzel lale'si... ama daha sonra babasının nişan yapma kararını hala yokuşa sürdüğünü hatırladı. radu'nun kaderi resmî olarak açıklanmamış olsa bile bir çocuk olarak zarar görmeyeceği belliydi. vlad da bu vesile ile kendisinie işkence etmekten belki vazgeçerdi.
lakin bunlar dışında haremdeki hain şimdilik mehmed'in kafasını kurcalayandı. ettiği tehdite göre ikinci gün başlıyordu ve ortada kimse yoktu... bir sürü insanın kanını dökmek içine belki sinmiyordu ama aklında hainlik olanlara ibret etmek lazım geliyordu; daha saltanatı henüz başlamamıştı ve bu sorun en iyi şekilde hallolmalıydı.
bundan daha önemlisi lale'nin güvenliği riske atılamazdı. lazım gelirse o kan dökülecekti. o bu düşünceler içinde bir ormanda kaybolmuş; yolunu bulamayan zavallı bir kuş gibi dolaşırken kapı çalındı.
"lale hatun geldiler, şehzadem. huzura kabul beklerler."
bu saatler lale'nin güne başlaması için çok erkendi, mehmed garipsedi ama üstünde durmadı. sandalyesinden kalktı.
"bekletmeyin."
ağalar eğilerek çıktı. bir kaç saniye sonra lale hızla içeri girdi. kapılar kapandığında mehmed onun yüzündeki solgunluğu hemen fark etti. endişe ile onu kollarına aldı.
lale hiç direnmedi, hatta mehmed'in kendisini kucaklaması için hayli sabırsızdı. bedenini onun göğsüne yasladı, derin bir nefes verdi. saten ve kadife detaylar ile dikilmiş tok kumaşlı kaftanın teninde bıraktığı hissi seviyordu.
"lale'm..."
şehzade sakin bir ses ile konuştu. bir kolunu onun etrafına sardı ve bedenine daha çok yasladı. diğer eli kızın gür, kumral saçlarını okşadı. yayılan çiçek kokusunu içine çekti.
"neden solgunsun, sevgilim? bir şey mi oldu?"
tok sesinde lale'ye özel yumuşak bir şefkat notası vardı. kız ona sıkıca sarılmaya devam etti. bu şefkatten sonuna dek faydalanmak istiyordu. iç çekerek kahverengi, ceylan gözlerini ona dikti.
mehmed'in kömür rengi gözleri en başından beri ona bakıyordu, kızın içine işliyor ve hiçbir sırrı saklamasına müsade etmiyordu. lakin lale'nin sır saklamaya ihtiyacı yoktu. zaten bunun için onun kollarındaydı.
"mehmed..."
kız onun yüzüne baktı, iki eli onun boynuna ve ensesine nazikçe dokundu. belindeki kuvvetli eller kızın bu kasvetli ruh halinde bile nefesini hızlandırdı.